Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Saygıdan Yoksun Bir Sevgi Yeterli Mi? – Psikolektif’ten – Sayı – 7

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Çocukluk süreci Korczak tarafından şu şekilde tanımlanmıştır: Çocukluk, uzun ve önemli yıllardan oluşan bir var olmanın, insan olmanın karşılığıdır (Kurt, 2020). Çocukluk, yetişkinlik yolunda bir adım değil; çocuğun var olma, kendi olma, kendi çocukluğunu/hayatını yaşama sürecidir. Çocukluk dönemini benzersiz yapan bu yolun yetişkinliğe ulaşması değil, bizzat çocuk olmanın ta kendisidir. Çocuk sadece var olduğu için değerlidir. Gösterilmesi gereken saygı bizzat çocuğa yönelik olmalıdır. Ait olduğu aileye veya topluma gösterilen saygı kadar, ailesi ve toplumu sayesinde ona gösterilen saygı da çocuğa ait değildir. Saygı çocuğa sadece birey ve kendi olduğu için gösterilmeli, ona özel olmalıdır (Korczak, 2019).


İnsan sosyal bir bireydir. Başkaları tarafından dinlenmek, anlaşılmak, değer görmek kaydıyla hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürebilir. İnsanlar dünyaya gelirken belli duygusal özellikler taşır; bu duyguların merkezinde sevgi ve saygı vardır. Ama ne yazık ki toplumumuzda aile ilişkilerine baktığımızda ebeveynleri küçüklere (çocuklara) sevgi gösterilmesini vurgularken saygı göz ardı edilmiştir. Peki ya, “küçükler”? Bu sözde niçin küçükler/çocuklar için sadece sevgiden söz edilmiş? Çocuk için saygıdan yoksun bir sevgi yeterli mi görünmektedir?

Toplumumuzda saygıdan bahsederken küçüğün büyüğe, astın üste, güçsüzün güçlüye gösterilmesi olarak algılanmaktadır. Halbuki saygı, insanlar arasındaki eşitliğin en önemli göstergesidir. Topluma baktığımızda güçlünün güçsüzü yenmeye çalıştığı bir anlayışın sürdüğüne tanıklık etmekteyiz. Ebeveynlerde ise çocuklarının sadece kendilerine saygı göstermeleri gerektiğine inandıklarını gözlemlemekteyiz. Modern toplumlarda sadece büyüklere saygı gösterilir anlayışı terk edilerek çocukların da bir birey olduğu vurgulanmaktadır. Ve insan bir birey olduğu için saygıyı hak eder. Büyük ya da küçük olmak bir ölçüt olarak görülmemelidir (Aydın, 2014).


Burada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri ise “birey” ve “yetişkin” arasındaki ayrımdır. Birey, kendine has ayırıcı özellikleri olan, yalnızca var olması sebebiyle saygı görmeyi hak eden kişidir. Yetişkin ise, kendi kararlarını verebilen, mantık çerçevesinde düşünebilen, eylemlerinin sonuçlarını kestirebilen ve kabullenebilen bireydir.

Birey olduğunu kabul etmemiz gereken çocuklar çevrelerindeki yetişkinleri rol model alarak belli davranışlar sergilerler. Sık sık tartışma gören huzursuz bir ortamda olan bir çocuk da kendi isteklerini bağırarak ifade edebilir; ağlayarak her istediğini yetişkinler tarafından yerine getirildiğini gören bir çocuk ise “hayır” sözcüğünü artık kabul etmeyebilir. Çocuklar yetişkinlerin söylediklerinden çok yaptıklarını yaparlar. Bu nedenle çocuklarda görmek istediğimiz davranışların rol modeli olmalı, görmek istemediklerimizi ise ne onların yanında ne de onlara uygulanmamalıdır. Yetişkinler olarak çocukları saygısızlıkla suçladığımız yerde kendi davranışlarımızın sorumluluğunu almalıyız. Saygının olmadığı yerde sevginin de anlamını yitirdiğini unutmamalıyız.

Emine BATUR

Sosyal Çalışmacı