Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

COVID-19 PANDEMİSİNİN ÇALIŞAN ÇOCUKLARA ETKİSİ – Psikolektif’ten – Sayı – 1

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.
COVID-19 ve Çocuk İşçiliği: Küresel Salgının Kırılgan Gruplar Üzerindeki Etkileri

COVID-19 küresel bir salgın olarak hayatımızı 13 Mart 2020’den bu yana her alanda etkilemeye devam etmektedir. Bu süreçte yaşanılan ekonomik gerileme ve bunun piyasalara olan etkisinin devam edeceği daralan piyasa hacmiyle görülmektedir. Dünya üzerinde yaklaşık 4 milyar insan hiçbir sosyal korunmaya sahip olmadan yaşamlarını sürdürmektedirler. Bugün ve devamında yaşanılacak süreçler öngörüldüğünde kırılgan grupta yer alan çocukların şok etkisi yaratacak durumlara maruz kalacağı düşünülmektedir (ILO ve UNICEF, 2020).

Bu bağlamda sosyal koruma sistemleri, evrensel büyümeye ve insani gelişmeye olan katkısı, toplumsal barış ve siyasal istikrar oluşturması ve insanları ekonomik gerilemeye karşı koruyacak yeterliliğe kavuşturmasından ötürü ulusal stratejilerin temelini teşkil etmektedir (Ortiz, 2020). COVID-19 gibi ani salgınların getirdiği ekonomik ve sosyal riskler ile sağlık riskleri göz önünde bulundurulduğunda bireylerin güçlendirilmesi, kapasite artışı ve yapabilirliklerini arttırıcı bir yöntem olarak sosyal koruma sistemlerinin işlevselliğini arttırmakta yarar vardır (Beken, 2020). Bu sürecin ülkelerin ekonomisine dolayısıyla topluma olan yansımasının ağır sonuçlara neden olacağı öngörülmektedir. Bu kapsamda Uluslararası İşgücü Örgütü, pandemi sebebiyle uygulanan iş yerlerinin kapatılması, hastalığın bulaşıcılığını önleyici tedbirler ile ekonomik durgunluğun en fazla kayıt dışı ekonomide yer alan bireyler ve işletmeler tarafından hissedileceği öngörmektedir (Kara, 2020).


 

Çocuk İşçiliği ve Yoksulluk İlişkisi

Özellikle iş gücü piyasasındaki ekonomik daralmanın getirmiş olduğu azalmalardan kaynaklı ebeveynlerin çalışma imkânlarındaki kısıtlanmalar çocukları tehlikeli ve sömürücü işlere sürükleyebilmektedir. İstihdamda azalma, ücretlerde yaşanılan düşüş ve buna ek olarak kayıt dışı çalışma oranının artması doğrudan işverenlerin çocuk işçiliğine olan talebi neticesinde ücretlerin daha da düşmesi dolayısıyla çocuk işçiliğinin artışına neden olacağı muhtemel bir durumdur. İşverenlerin yetişkinlere göre çocuk işçileri daha kolay manipüle etmesi ve yaşanılan durumla beraber giderleri azaltma isteği çocukların iş gücü piyasasındaki rolünü aktifleştirmektedir. Geçtiğimiz yirmi yılda yürütülen çocuk işçiliği ile mücadelede elde edilen önemli sonuçların küresel salgın ile tam tersine dönecek olması büyük bir risk oluşturmaktadır (ILO ve UNICEF, 2020).

Çalışan çocuk ya da çocuk işçiliği dünyada yaygın olarak kabul edilen kavramlardır. Fakat ülkelerin sosyodemografik ve tarihi yapısının farklılık göstermesi ortak tanımlamaların yapılmasını zorlaştırmaktadır (ÇSGB, 2017). Genel yaklaşım, hayatını idame ettirmek ya da hane halkına katkı sağlamak amacı ile çalışma hayatında zorla ya da mecburi yer alan 18 yaş altındaki bireylere “çalışan çocuk-çocuk işçi” denilmektedir (Fidan, 2004). Salgınla beraber gelen iş kayıpları ailelerin maddi yoksunluklar yaşamasına neden olurken çocuk yoksulluğuna da etkisi yadsınamayacak düzeye ulaşmıştır. Ailenin maddi yoksunluğu neticesinde çocuklarda; yetersiz beslenme, gelecek kaygısı ve psikolojik travmalar gibi olumsuz durumlar da ortaya çıkmaktadır. Türkiye, %25 çocuk yoksulluğu oranı ile Güney Afrika ve Kosta Rika’dan sonra en yüksek OECD ülkelerinden biri olarak yerini almıştır (Akkan, 2020). Çocuk işçiliğinin ana nedenlerinden biri olan çocuk yoksulluğu COVID-19 etkisiyle beraber düzensiz gelir ve sosyo kültürel dinamiklerle daha da belirginleşmektedir. Bu da bize az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde çalışan çocuk sorununun kaçınılmaz oluşunu ifade etmektedir (Fidan, 2004).


 

Çocuk Hakları Krizi ve Çözüm Önerileri

Buradan hareketle COVID-19 salgını odağında yer alan çocukların yaşadıkları ya da yaşayacakları sorunların göz ardı edilmemesi özellikle kırılgan gruplar dâhilinde yer alan çocuklara yönelik koruyucu, önleyici ve geliştirici tedbirlerin sosyal hizmet müdahale programlarıyla desteklenmesi önemli görülmektedir. Bu noktada çocukların nasıl ve hangi düzeyde etkilendikleri içinde bulundukları gelişim çağı ile bağlantılıdır. Çünkü gelişim çağı fiziksel, sosyal, bilişsel ve duygusal becerilerin her çocukta farklı seyir ettiği önemli yaşam dönemidir (Abukan, vd., 2020).

Tüm yönleriyle baktığımızda COVID-19 küresel salgınının bir çocuk hakları krizine yol açtığı görülmektedir (BM, 2020). En temel etkisinin çocukların zaten var olan eşitsizliklerini belirgin hale getirmesiyle beraber arttırarak yeni eşitsizlik alanları yaratması olduğunu söyleyebiliriz (Akkan, 2020). Çocukların karşılaştığı tüm kırılganlıkları ele almalı ve kök nedenlere sürdürülebilir çözümler sağlayacak uygun politika ve programların uygulanması gerekmektedir. Risk düzeylerini en aza indirgeyebilmek amacıyla yoksul ailelere süreçle uyumlu esnek sosyal koruma sağlanması gerekmektedir (ILO ve UNICEF, 2020). Aksi takdirde çocukların, çalışma yaşamının riskli ve tehlikeli olan koşullarında çalışmalarını önleyici kayda değer başarı sağlanması zorlaşacaktır (Tor, 2010).

COVID-19 salgınının toplumların her kesimini etkilemeye devam edeceği öngörülen bir gerçektir. Özellikle de bu süreçte göz ardı edilen salgının asıl mağdurları olan kırılgan grupların üzerindeki etkisinin ağır olacağı aşikârdır. Salgın dönemi boyunca maddi yoksunluk, ebeveynlerin zamansız ölümü, eğitim hayatından kopma, sağlık sistemlerine erişememe gibi birçok sorun çocukların var olan haklarını ihlal etmekle beraber bir ihmal sorununu da ortaya çıkarmaktadır. Okulların kapatılmasıyla beraber eğitim sürecine ara verilmesi ve buna dâhil olan ya da zaten var olan maddi yoksunluk çocukları çalışma hayatına daha hızlı sürüklemiştir. Burada özellikle profesyonel meslek elemanlarının okullarda aktif rol alması çocukların sosyal mesafe ve salgın sürecine ilişkin bilgilendirilmeleri temelinde ne kadar önem arz ettiğini göstermektedir. Hükümetlerin uygulayacağı doğru politikaların ivedilikle toplumun tamamını kapsayıcı nitelikte ve esneklikte gerçekleştirilmesi algının devam edeceği düşünülen etkilerinin de dâhil edilerek planlanması gereklidir.


Sizce bu krizle başa çıkabilmek ve çocukların geleceğini güvence altına almak için atılması gereken en acil adım ne olmalıdır?

Elif KARATAŞ

Sosyal Hizmet Uzmanı