Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

THE SHİNİNG / CİNNET – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 8

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Vizyon Tarihi: 1980

Tür: Gerilim

Yapım: ABD

Süre: 119 dakika

İmdb Puanı: 8,4

Oyuncular: Jack Nicholson, Shelley Duvall, Danny Lloyd

Yönetmen: Stanley Kubrick

Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan film romanla ilk bakışta ortak unsurlar içerse de Stephen King’in romanında korku sebebi olarak doğaüstü olaylar ağır basarken, Kubrick’in filmi daha çok psikoanalitik, toplumsal ve şiddet içerikli göndermeler içermektedir. En önemli özelliği derdini simgeler kullanarak anlatmak olan Kubrick, film boyunca karakterlerin iç dünyalarında artan gerilimi seyirciye pek çok simge ile sunmuştur.

Filmde klasik bir Amerikan ailesinin, merkezi bir yerden ıssız bir otele göç etmesi ve bu otelde ailenin geçirdiği bunalım anlatılmaktadır.

SPOİLER İÇERİR

Ailenin babası Jack bir roman yazarıdır ancak şehir hayatı ve getirdiği sorumluluklar sebebi ile bir türlü roman yazamadığını düşündüğü için, kış mevsiminde ıssız olan bir otelde iş bulup eşi Wendy ve oğlu Danny ile birlikte oraya taşınır.

Çalışmayan bir eşe ve bir çocuğa sahip olan ve bunlara bakmakla yükümlü olduğunu, ancak bu sorumluluklarını yerine getiremediğini düşünen ve bu yüzden onlara bakabilmek adına bireysel hazlarını sürekli ertelemek zorunda olduğunu düşünen Jack’in içsel çatışmaları buraya gelince de devam eder. Roman yazmak için oturduğu sırada Jack’in sayfalarca “All work and no play makes jack a dull boy.”(Sürekli çalışmak ve hiç oyun oynamamak Jack’i sersem çocuk yapıyor) yazması öfkesinin ritmik olarak arttığının bir göstergesidir. Bu öfke o kadar büyüktür ki rüyasında dahi eşini ve oğlunu doğradığını görür. Evet, bu bir rüyadır. Ancak rüyaların bilinçaltında kalan çatışmalarımızı ve dürtülerimizi yansıttığı gerçeği de unutulmamalıdır. İş görüşmesi sırasında daha önce otelde bekçi olarak çalışan bir görevlinin eşini ve kızlarını vahşice katlettiği bilgisi kendisine verilmiştir. İçsel çatışmaları bu bilgi ile birleştiğinde Jack bunu kendi rüyasında görmeye başlar. Nitekim filmin ilerleyen dakikalarında aslında kızlarını öldüren bekçi olduğunu öğrendiğimiz garsonun “Oğlunuz gücünü size karşı kullanacak. Buraya bir zenci çağıracak. Karım beni işimden alıkoymak istediği zaman ben onu da düzelttim. Kızım buradan nefret ederdi, onu da düzelttim.” ve “Buranın bekçisi en başından beri ben değilim sizsiniz” demesi Jack’in kendisi ile bekçiyi özdeşleştirdiğinin bir göstergesidir. Bu konuşmanın ardından tüm dış dünya ile iletişimini keser ve rüyasını gerçekleştirebilmek için hedefine odaklanır.

Tüm bu süreçte aslında oğlu Danny de kendi içsel gerilimi ile baş etme çabasındadır. “Ayna metaforu” psikolojide ters kimlik-bilinmeyen kimlik olarak adlandırılabilir. Ayna kişinin içindeki bilinmeyen yönlerini yani; kişinin görünenin aksindeki gerçek yüzünü, dürtülerini yansıtır. Çocukluk çağında bağlandığı nesne tarafından sağlıklı bir şekilde aynalanmayan birey zamanla içsel çatışmaları ile baş edemez hale gelebilir. Erken dönemde ebeveyni tarafından kabul edilme kaygısı yaşayan bireyler, ilerleyen dönemlerde dürtülerini bilinç dışına atma eğiliminde olabilirler. Tıpkı Danny’nin yaptığı gibi bu çatışma ile başa çıkabilmek için çeşitli savunma mekanizmaları geliştirebilirler. Filmde yaşadığı sorunları içselleştirmekte zorlanan küçük Danny, sorunlarını Tonny adını verdiği parmağıyla konuşmaktadır ve Tonny’den “Ağzımın içindeki çocuk” şeklinde bahsetmesi buna güzel bir örnek olabilir. Danny içindeki bölünmeyi Tonny aracılığı ile somutlaştırıyor. Örneğin Danny otelde daha önce öldürülen kızların görüntülerini gördüğünde Tonny’nin “Kitaptaki resimler gibi, gerçek değil.” demesi mantığa bürüme savunma mekanizmasının bir göstergesi olabilir.

Film her ne kadar temelinde psikolojik gerilim unsurunu barındırsa da hikâyenin alt metninde karakterler üzerinden, Amerikan siyasal ve toplumsal tarihine de açık göndermelerde bulunmaktadır ve film bu bağlamda romandan çok farklı noktalara değinmektedir.

İyi seyirler.

                                                                                                                      Ayşenur ÖZTÜRK

                                                                                                                                 Psikolog