
Kitap Künyesi
Yazar Adı: Joseph Campbell
Yayınevi: Doğan Novus
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2023
Sayfa Sayısı: 224
- yüzyılın başlarında New York’ta doğan Joseph Campbell, mitlere ilişkin yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır. Yazarın dillere, dinlere ve kültürlere meraklı olduğu söylenebilir. Ayrıca George Lucas’ın Star Wars serisinde Campbell’in “kahramanın yolculuğu” kavramından etkilendiği bilinmektedir. “Kahramanın yolculuğu” mitlerde, masallarda, halk hikayelerinde tekrarlayan evrensel bir anlatı modelidir.
Campbell’a göre mitlerde ortak bir kalıp vardır. Kahraman bir macera için çağrılır, bu macerada zorluklarla karşılaşır, rehberleri olur ve düşmanlarla karşılaşır. Ardından zorlukların üstesinden gelerek bilgiye ulaşır ve bilgisiyle topluma ışık tutar. Bu sürece “kahramanın yolculuğu” adı verilir. Campbell’ın yolculuğu psikolojik danışman olma sürecine benzer. Birçok psikolojik danışman adayı kendi yaralarından yola çıkarak psikoloji alanında eğitim almaya karar vermektedir. Süreç içerisinde seçtiği eğitimin kendini tanımak ve sınırlarını keşfederek onları kabul etmek veya genişletmekle ilgili olduğunu keşfeder. Yanında rehberleri vardır ve öğrendiği kuramsal temeller ile bilgiler yoluna fener tutar. Ayrıca aldığı eğitimin oldukça pratiğe dönük ve uygulamalı bir bilim alanına ait olduğunu fark eder. Yani yapmayı öğrenmesi için denemesi ve yanılması gereken bir alanın öğrencisidir. Ayrıca toplum yararına birçok fayda sağlayacak etik ilkelere bağlıdır. Kendi psikolojik sağlığına özen gösterdiği gibi geliştirmeye de çalışmalıdır.
Campbell bir mitin, gerçeğin kendisi olmadığını sadece onu kavramaya yarayan zamana oturtulmuş kültürel bir kalıp olduğunu savunarak bir bakıma toplumların da sağlıksız olabileceğine ve bireyin gücüne işaret eder. Eski Türk kültürlerinde yer alan şamanları, birkaç nesil öncemizin şifacılarını bilirsiniz. Bugünün de psikolojik danışmanları var. Neden her dönemde bu tür iyileştiricilere ihtiyaç duyulmuştur? Çünkü toplumsal süreçler, sosyoekonomik durum, toplumsal cinsiyet baskıları veya siyasi iklim gibi süreçler, toplumda belirli problemler doğurabilir. Oysa değişmeyen şey insanlığın iyileşebilme gücü, değil mi? Bireysel ve toplumsal travmalardan bugün “psikolojik dayanıklılık” dediğimiz kavram olmasa başka nasıl sıyrılabilirdik? Ayrıca psikolojik dayanıklılığı besleyen en temel faktörlerden biri; tetikleyicilerimizi iyi belirlemek, çözüm odaklı olmak, duygularımızı ifade etmede zamanlama faktörüne özen göstermek ve iletişim becerileriyle yakından ilgili olan sağlıklı öfkedir. Toplumsal olarak öfke duygusunu sağlıklı bir şekilde ifade edebildiğimizde güçleniriz ve bu bir bakıma “Kahramanın Yolculuğu” aracılığıyla olur ve elbette mitler. Mitlerin izlerini görebilmek için televizyon dizilerine, romanlara, film sektörüne ve tiyatro – bale gibi sanat alanlarına bakmak yeterli. Sanatın bizi güçlendirdiğine ve duygularımıza ifade alanı yaratarak katarsis sağladığına ilişkin güçlü kanıtlar var.
Ana bir tema olarak Campbell kitabında mitlerin işlevlerinden söz etmektedir: Mistik işlev, kozmolojik işlev, sosyolojik işlev ve pedagojik işlev. Gizemli olanın bilgisine ulaşmayı açıklayan mistik işlev; psikolojik danışmada anlam bulmayla ilişkilendirilebilir. Psikolojik danışma benlik anlamına gelen “self” terimini açıklayan bir bakış açısı olarak Johari penceresindeki bilinmez alanın ortaya çıkarılması sürecidir. Buradaki “self” kavramını Jung’un kolektif bilinçdışının temel arketipi olan “ben” arketipi olarak ele almanızı öneririm. Benliğin keşfi danışanın aktif olduğu bir süreçle gerçekleşir. Danışanlar ve psikolojik danışmanlar tıpkı birer kahraman gibi hareket ederler.
Yapı ve işleyişi açıklayan kozmolojik işlev, psikolojide kişilik kuramlarının biz psikolojik danışmanlara bir çerçeve sunmasıdır. Topluma bütünleşmiş, uyumlu bir bilimdir psikoloji. Bilimsel yöntemi kullansa da bireye özgüyü araştırması nedeniyle tümevarımsaldır. Ayrıca ebeveynlikten yaşlı bakımına, örgütsel sinizmle baş etmekten iş-yaşam dengesi kurmaya, özerklikten kariyer kararı vermeye birçok önemli konuda topluma rehberlik eder. Tüm bu açılardan düşünüldüğünde insanı bilmenin aşkını (gerçeği) olmasa da mitsel izdüşümüdür denebilir psikoloji için. Çünkü Campbell, James Joyce’un kötü sanat dediği şeyin bir tür alegori, aşkının yanlış kavranması olduğunu söyler. Kendini yanlış da anlamalı insan, böylece farklı ve özgün anlamları keşfedebilir. Bu süreç de bizi hayatın anlamını keşfetmeye davet edecektir.
Kitaba İlişkin Kişisel İzlenimlerim
Son aylarda Dilozof lakaplı güzel filozof Pelin Dilara Çolak’ın kitap kulübüne ilgiliyim. Kulüpte okuduğumuz Saf Mutluluk kitabı beni psikoloji bilimi ve psikolojik danışman olma sürecimle ilgili uzun uzun düşündürdü. Kötü sanat her zaman kötü sanatçıların elinden çıkmayabilir, bu sonuca vardım. Öz saygısı olan ve aynı zamanda narsistik kırılmalarıyla yaşamına devam edene ne denir? Sen denir, ben denir, biz denir, insanlık denir. Bir bilim olarak psikolojinin yaralı olduğuna inanıyorum. Toplumsal ruh hastalıkları, gelişen teknolojiler ve odaklanma ile ilgili sorunlarımız, sosyoekonomik yetersizlikler, stres ve daha niceleri: Artık ben umutlu biri değilim, birey olarak sağlıklı kalanın marjinalize edildiğini de düşünüyorum. O nedenle mitlerin bize yol göstermesi, mitlerin bizi pratik açıdan ileri taşıması düşüncelerine tutunmayı sevdim. An’dalıkla!
Elif GÖK
Uzman Psikolojik Danışman