
Film Künyesi
Vizyon tarihi: 2017
Tür: Dram
Yapım: ABD
Süre: 106 dk
Imdb Puanı: 6.7
Oyuncular: Nicholas Hoult, Kevin Spacey, Victor Garber
Yönetmen: Danny Strong
Salinger’ın hayatını anlatan film, Çavdar Tarlasında Çocuklar romanının ilk sayfasından alıntı ile başlar. Salinger, yazmayı seven 20 yaşında bir gençtir ve okula dönüp yaratıcı yazarlık okumak istemektedir. Annesinin onu desteklemesiyle yazarlık için Kolombiya’ya gidecek ve hayatı öngörülemez bir şekilde değişime uğrayacaktır.
“Yazı spoiler içermektedir.”
Salinger, Kolombiya’da yazarlık dersi almaya başlamasıyla yazmada ilerlemeye başlamıştır. Salinger, hocası Whit ile olan konuşmasında yazarak kızdığı şeylere çözüm bulabildiğini ve aklından geçenleri söyleyebildiği için rahatladığını ifade etmiştir. Bu yüzden de yazdığı öykülerin yayımlanmasını istemektedir. Whit, Salinger’ın potansiyelinin farkındadır. Daha iyisini yazabileceğini bildiği için Salinger’ı zorlamaktadır. Salinger, ilk öyküsünün Story’de yayımlanması üzerine yazarlık kariyerine doğru ilk adımı atmıştır.
Travma sonrası stres bozukluğu, travmatik yaşantının ardından kişilerin sürekli veya gittikçe kötüleşen şekilde travmayı yeniden yaşama, kaçınma ve aşırı uyarılmışlık semptomları göstermesi; olaya ilişkin bilişlerinde, duygu durumu ve tepki gösterme biçiminde sürekli veya gittikçe kötüleşen bozulmalar olmasıdır. Salinger, hikayeleri yayımlanmaya devam ederken II. Dünya Savaşı’na katılmak zorunda kalmıştır. Savaş sırasında hocası Whit ile iletişimi devam etmiştir. Whit, Caulfield adlı kahramanın yer aldığı romanı yazmaya devam etmesi için Salinger’ı cesaretlendirecektir. Salinger, bulduğu her fırsatta romanını yazmaya devam etmiştir ancak savaş bitip eski yaşamına döndüğünde romana devam edecek gücü kendinde bulamaz. Roman, ona savaşı hatırlatmaktadır. Uyuyamamakta, uyuduğu zamanlarda çığlık atarak uykusundan uyanmaktadır ve odaklanma problemi yaşamaktadır. Uyanıkken savaş sırasında bulunduğu kamplar gözünde canlanmaktadır, savaş alanında gibi hissetmekte ve oradaki koku burnuna gelmektedir. Savaşta ölmediği için kendini suçlamakta ve yaşamayı hak etmediğini düşünmektedir. Savaş sonrasında evlenmiştir ancak eşinin bir Nazi olduğundan şüphelendiği için eşi ile boşanmıştır. Salinger, tüm bu olumsuzlukların savaş öncesinde ve savaş esnasında yazdığı öykülerin antoloji olarak basılması ile bir nebze de olsa son bulacağını düşünmektedir ve öykülerinin basılması Salinger’ın yazmaya dönmesi için bir motivasyon kaynağıdır. Whit’ın maddi yetersizlikler nedeniyle antolojinin yayımlanamayacağını söylemesi, savaş kelimesini cümle içerisinde kullanması Salinger’in öfke patlaması yaşamasına neden olmuştur ve Whit ile ilişkisini bitirmeyi tercih etmiştir. Salinger’in savaş sonrasında içerisinde bulunduğu ruh hali, çevresindeki insanlara olan tavrı ve olaylara verdiği tepkiler travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını göstermektedir.
Öz duyarlılık, kişisel hoşnutlukla kendini iyileştirmeyi, duygusal olarak güçlü olmayı, daha az kişisel analiz yapmayı, benliği koruyucu faktörleri ve kendini ilerletmeyi kapsamaktadır. Salinger, Whit’in antolojiyi basamayacağını öğrendikten sonra boşluğa düşmüştür, bu olay sonrasında tesadüfen bir Budist ile tanışmıştır. Budist ile savaş sonrası yaşadıklarını paylaşmıştır. Budist de Salinger gibi bir savaşa katılmış ve benzer süreçlerden geçmiştir. Salinger, yeteneğini yitirdiğini ve yazacağı öykünün ya da romanın güzel olmayacağını düşünmektedir ve bu düşünceleri yazmasına engel olmaktadır. Budist ile düşüncelerini paylaştıktan sonra meditasyon yapmaya başlamış ve yazdıkları eskisi kadar iyi olmasa da yazmak için çaba göstermeye başlamıştır. İçine sinmeyen her sayfayı yırtıp bir köşeye atmıştır. Bir gün yazdığı sayfayı tam yırtacakken vazgeçmiştir ve öykünün devamını yazmaya karar vermiştir. Salinger’ın kendini yargılamayı bırakıp yaşadığı güçlüğü kabul etmesi ve kendine nazik davranmaya başlaması öz duyarlılık konusunda yol katettiğini göstermektedir.
Olumlu yalnızlık, bireyin sosyal ilişkilerden kendi isteği ve arzusu nedeniyle çekilmesidir. Bu çekilme bireyin yazma, meditasyon ya da resim gibi kişisel ilgileri doğrultusunda kendini geliştirmesini ya da varoluşsal bir amaç doğrultusunda hareket etmesini kapsamaktadır. Olumlu yalnızlıkta birey, kendisiyle yüzleşmekte ve benlik gelişimini ilerletmektedir. Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar yayınlandıktan sonra büyük bir üne kavuşmuştur ancak bu ün onu rahatsız etmeye başlamıştır. Savaşı atlatmak için yazdığı kitap, onu tekrar baş etmekte zorlandığı hislerin içine sürüklemiştir. Dikkati dağıldığı ve yazmaya odaklanamadığı için herkesten uzak, ormanın içinde bir ev satın almıştır. Bahçede bulunan küçük kulübeyi yazmak ve meditasyon yapmak için kullanmaya başlamıştır. Salinger’ın seçtiği bu yalnızlık, yazarlık anlamında onu geliştirdiği, yazmaya daha kolay odaklanmasını sağladığı ve meditasyon yaparak kendini kabul etmesine yardımcı olduğu için olumlu yalnızlık olarak nitelendirilebilir.
Aaron Beck geliştirdiği bilişsel kuram doğrultusunda sosyotropi ve otonomi olmak üzere iki kişilik boyutu tanımlamıştır. Otonomik kişilik, kişilerarası ilişkilerde problemlerin yaşandığı, kişisel başarının öncelikli olduğu, kontrol ve yalnızlık ihtiyacına yatırım ile şekillenmektedir. Bu kişilik yapılanmasına sahip bireyler başarısızlık hissi, çalışamama, özeleştiri, suçluluk ve cezalandırılma hissi gibi depresif semptomlar göstermektedir. İlişkilerinde daha soğuk, mesafeli ve çatışmacı davranışlar sergilemektedir. Salinger, ormandaki evde yaşamaya başladıktan sonra bir davette tanıştığı Claire ile evlenmiştir ancak bir süre sonra ilişkilerinde problemler yaşamaya başlamışlardır. Salinger, yazarak kendini bulabildiğini düşündüğü için uzun saatler boyunca yazmaktadır ve bu süreçte Claire’ı yalnız bırakmaktadır, iletişimleri çok kısıtlıdır. Salinger, yazarken Claire tarafından rahatsız edilmek istememekte, rahatsız edildiğinde çalışamadığını ifade etmekte, ebeveyn rolünü üstlenip çocukları ile ilgilenmemekte, çocukların sorumluluğunu Claire’ye bırakarak bir eş olarak Clarie’nin yanında yer almamaktadır. Ayrıca Salinger, Whit’ın aralarındaki problemi çözmek için iletişime geçmek istemesini uzun bir süre görmezden gelmiştir. Salinger’ın otonomik kişilik yapılanmasına sahip olduğun söylenebilir.
Salinger, Franny ve Zooey kitabının yayımlanmasının ardından hayatını yazmaya adayıp karşılığında da hiçbir şey almazsa daha mutlu olacağını düşünerek eserlerinin yayımlanmasını istememiştir. Hocası Whit’ın dediği gibi karşılığında hiçbir şey almama ihtimalini bilerek ömrünü yazmaya adamıştır.
Filme ilişkin izlenimlerim
Yazmaya adanmış bir ömür… Salinger, annesinin desteği ile yazarlık hayatına adım atarken Dünya çapında ünlenmeyi bekliyor muydu acaba? Bu ünün onu amacından uzaklaştırması ve sadece yazabilmek için kendini dış dünyaya kapatması büyük bir cesaret örneği. O, çavdar tarlasındaki bir çocuk ya da bir asi.
Özlem TEKİN
Psikolojik danışman