Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Piraye – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 12

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

  Kitabın Adı: Piraye

   Yazarın Adı: Canan Tan

     Yayınevi: Doğan Kitap

     Yeri ve Tarihi: İstanbul/ Ocak 2016

“Diyarbakır… Dar bir eşikten geçip geldim sana. Huzurundayım. Hoşgörü kapını açık tut. Bil ki direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten.’’

İz, Hasret, Yüreğim Seni Çok Sevdi, En Son Yürekler Ölür gibi birçok aşk romanını kaleme alan Canan Tan’ın belki de en çok ses getiren kitaplarından biri Piraye romanı oldu. Romanda, İstanbul’da doğup büyümüş, edebiyat tutkunu bir babanın kızı olan Piraye ile Diyarbakır’da doğup, büyümüş ağa olan Haşim’in aşk hikayesine tanıklık ediyorsunuz.

Bu bölümden sonrası kitap hakkında ipuçları içermektedir.

Yolları Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde çakışan ikili birbirlerine büyük bir aşk ile bağlanmakta ve okulları bitince evlenme kararı almaktadırlar. Özgürlüğüne düşkün Piraye ile kıskanç ve büyüdüğü kültürün yarattığı baskıları uygulamaya kararlı olan Haşim arasında gerilimler ve tartışmalar olmasına rağmen ikili birbirlerinden vazgeçmez. Evliliklerinin ardından Piraye ile Haşim Diyarbakır’a taşınırlar. Piraye, Diyarbakır’ın kültürüne, havasına ve Haşim’in ailesiyle birlikte yaşamaya adapte olmaya çalıştığı süreçte hamile olduğunu öğrenir. Piraye’nin kız çocuğu dünyaya getirmesi her ne kadar Haşim’in ailesinin erkek çocuk beklentisini karşılamasa da Dicle ismini verdikleri bebekleri eve ayrı bir neşe getirir. Haşim’in yanında sadece belli hastalara bakmak ile sınırlı olan işi, büyük beklentilerle ve severek okuduğu mesleği konusunda Piraye’yi tatmin etmemektedir. Sorunların gitgide büyüdüğü ve hiçbirinin çözüme kavuşmadığı bir dönemde bir daha çocuk sahibi olamayacağı haberi Piraye’yi altüst eder. Haberin Artuklu ailesinde duyulmasıyla birlikte Haşim’in ağalık görevini sürdürecek erkek çocuğa sahip olması için tekrar evlenmesi gerektiği konusunda baskılar gündeme gelmektedir. Baskılara dayanamayan Haşim’in Piraye’nin üstüne başka biriyle evlenmesi büyük aşkın bitmesine neden olmaktadır.

Aile dinamikleri, kültür, ilişkiler ve evlilik üzerine birçok öge barındıran romanda büyük bir aşkla başlayan bir ilişkinin mutsuz bir evlilikle devam ettiğini ve kötü bir sonla bittiğini görüyoruz. Haşim, ilişki boyunca çatışma çözme noktasında uzlaşmacı davranmıyor, Piraye’nin kişisel alanlarına ve işine saygı duymamakla birlikte yaşadığı kültürde yer alan bütün kurallara Piraye’yi adapte etmeye çalışıyor. Piraye, özgürlükçü ruhunun tam tersi bir şekilde ilişkide boyun eğici konumda kalmayı sürdürüyor ve Haşim’in bütün isteklerini kabul etmeye devam ediyor. Çatışmalarda çözüm üretmek yerine kapatmayı veya geçiştirmeyi tercih ediyorlar. Haşim, Piraye’nin isteklerini desteklememektedir. Uzun yıllar çiftler ile ilgili araştırmalar yapan psikoloji ile ilgili çalışmalar yürüten araştırmacı ve klinisyen olan John Gottman’ın dile getirdiği gibi “mutlu ilişkileri sürdürmeyi başaran çiftler, birbirlerinin umutlarını ve isteklerini destekleyen birlikteliklerini ortak bir amaç üzerine beraberce inşa eden çiftlerdir.” Piraye ve Haşim’in ortak amaçlarının neredeyse hiç olmadığını ve birbirlerini özellikle iş noktasında desteklemediklerini sık sık görmekteyiz.

           Kitaba ilişkin kişisel izlenimlerim.

Roman, Diyarbakır’ın tarihini, insanlarını, yemeklerini en ince ayrıntısına kadar çok sürükleyici bir şekilde anlatmış. Diyarbakır’ın düğünlerinde yer alan zılgıt ve halaylardan, tarihine, yemeklerinden, aile yaşantısı ve kültürüne kadar birçok ögeyi barındırmaktadır. Haşim ve Piraye Diyarbakır’ı gezerken sanki orada seyahat ediyormuşçasına heyecanlanıyorsunuz. Kitabı okurken bazı yerlerde gülümsüyor, bazen üzülüyor, bazen heyecanlanıyorsunuz. Birçok duygu değişimini birlikte yaşatan kitap Canan Tan’ın akıcı, sade, yalın anlatımıyla bir çırpıda bitiyor. Ayrıca edebiyat tutkunu bir babanın kızı olan Piraye’nin edebiyata olan aşkı kitapta Ahmed Arif, Nazım Hikmet gibi birçok şairin şiirlerinin yer almasına neden olmuş. Romanı okurken aralara sıkıştırılmış şiirler kitaba ayrı bir duygu katıyor. Bu araya serpiştirilmiş güzel dizelerde en çok beğendiğim “terk etmedi sevdan beni” şiiri oldu.

            “Terk etmedi sevdan beni

            Aç kaldım, susuz kaldım

            Hayın karanlıktı gece

            Can garip, can suskun

            Can paramparça…

            Ve ellerim kelepçede

            Tütünsüz, uykusuz kaldım

            Terk etmedi sevdan beni…”

İtiraf etmeliyim ki sonunda ağladığım tek roman olarak Piraye kitabının yeri bende hep ayrı olacak.

                                                                      İlknur Ecem Baykut

  Psikolojik Danışman