
Tiyatro Oyunu Künyesi
Yazan: Arnold Wesker
Çeviren: Gönül Çapan
Yöneten: Hakan Çimenser
Oyuncular: Gizem Dilimen, Hasan Ergün, Selver Kılıç
Oyunun süresi – Perde sayısı: 1 saat 50 dakika – 2 Perde
Yer: Diyarbakır DT
Sezon: 2022-2023
‘‘Londra’da geçen oyun, kalabalık bir mutfaktaki kültürel ve kişisel çatışmaları ele almaktadır.’’
‘‘Yazı spoiler içermektedir.’’
Daha önce, bir restoranda ya da lokantada size servis edilen yemeğin hazırlanış sürecini düşündünüz mü? Peki ya mutfak kısmında yer alan kişilerin neler düşündüklerini, neler hissettiklerini ve ne yaptıklarını düşündüğünüz oldu mu? Eğer bunları düşünme fırsatınız olmadıysa Mutfak adlı oyun düşünmenize yer bırakmadan Londra’da ünlü bir restoranın mutfağına sizleri götürüyor. Günde ortalama 1500 kişiye hizmet veren ve kapitalist sistemin işleyen çarkına -sürekli çalışma sürekli üretme sürekli hizmet verme- hizmet eden bu mutfakta, ışıklar sabahın erken saatlerinde açılır, her biri ayrı bölümlerde ürün çıkaran aşçılar ve komiler hazırlıklara başlar. Hizmet kalitesine azami düzeyde önem gösteren ve müşteri memnuniyetini her şeyden önde gören mutfak şefi yapılan çalışmaları sık sık denetlemekte, yer yer işletme sahibi Morongo’nun yönlendirmeleri ile hareket etmektedir. Bununla birlikte mutfakta dikkati çeken asıl unsur aşçıların ve komilerin birbirinden farklı milletlerden gelmesidir. Farklı kültürel ortamlardan gelen bu kişilerin kendi aralarındaki diyaloglar, birbirlerine yaklaşımları ve öncelikleri ise akıllara çokkültürlülüğü getirmektedir. Çokkültürlülük, bir toprak parçası üzerinde farklı ırk, etnik köken, din ve kültürel gruplardan insanların bir araya gelip yaşaması, çalışması, sosyal ve kültürel etkileşimde bulunmasıyla meydana gelen toplumsal çeşitlilik olarak ifade edilebilir (Banks, 2008; Akt., Kağnıcı, 2022). Çokkültürlülüğün farklılıkların kabul edilmesi, ayrımcılıkla baş etme, eşitlik ve insan hakları, sosyal adalet gibi kavramlar ile birlikte açıklandığı görülmektedir (Kağnıcı, 2022). Oyunda Alman uyruklu Hans karakterinin, gerek anadili ile konuşması gerek farklı dillerde konuşabilmesi kendi kültürüne ve farklı bir kültüre duyarlı olması ile açıklanabilecek iken; Hans karakterinin Almanca konuşmasına kızan İngiliz uyruklu Max karakterinin bir anda öfkeyle ‘‘Bana bak, burası İngiltere, konuşacaksan İngilizce konuş! Herkes başka bir dil konuşuyor, Fransızca, İtalyanca, Almanca. Buraya İngilizce öğrenmeye gelmedin mi? Eh, konuş öyleyse!’’ demesi ise çokkültürlü psikolojik danışma açısından, kültüre duyarlı olmadığını, farklı kültürlere, farklı kültürlerden gelen bireylerin dillerine, kendilerini ifade etme biçimlerine yeterince saygı göstermediğini akıllara getirmektedir. 21. yy. psikolojik danışman yeterlikleri arasında yer alan kültüre duyarlı psikolojik danışman olma / çok kültürlü psikolojik danışma, aynı zamanda dördüncü güç (Pedersen, 1991; Akt., Kağnıcı, 2022) olarak da tanımlanmaktadır. Oyun izlenirken çokkültürlü psikolojik danışma açısından önemli görülebilecek bir kavram kendini göstermektedir. Kültürler arası duyarlılık, adı verilen bu kavramla kişinin kültürel farklılıkları fark etmesi ve kabul etmesi ifade edilmektedir (Kağnıcı, 2022). Oyunda Max karakteri haricindeki İngiliz asıllı mutfak çalışanlarının anadilinde konuşan arkadaşları ile ilgili bir rahatsızlık duymamaları, arkadaşlarına hoşgörü ile yaklaşmaları onların kültürler arası duyarlılığa sahip olduklarını gösterebilir. Oyun izlenirken seyircilerin dikkatini çekebilecek bir başka unsur ise aşçı, komi ve garsonların birbirlerine yaklaşımıdır. Çalışanların birbirlerine yaklaşımlarına bakıldığında ise kapitalist sermaye tarafından verilen emirleri ve yönlendirmeleri içselleştirdikleri söylenebilir. Bunu Paul karakterinin kendisinden pasta isteyen arkadaşı Michael’a pasta olduğu halde pastalar bitti demesi ve arkadaşı darılıp gittikten sonra gelen farkındalıkla birlikte Raymond’a dönüp ‘‘Neden pasta varken, yok diyoruz? Neden Michael’a pasta vermedim sanki? Ona bir pasta vermekle ne kaybederim? Çoğu zaman isteyene veriyoruz zaten ama bir an geliyor ki hayır diyoruz. Sabah sabah Michael’ı görünce, onunla şakalaşıyorum, sonra da gün ortasında yalan söylüyorum ona, sanki vereceğim şey patronun değil de kendi malımmış gibi. Kimden yana olacağımı bir türlü bilemiyorum.’’ içini dökmesi öz eleştiri açısından önemli olsa da ortak hareket etmek yerine bencilleşme, paylaşmak yerine sakınma davranışlarının Mutfakta ön planda olduğu görülmektedir. Oyunun sonlarına doğru yaklaşılırken karakterlerden Peter’ın yönlendirmesi ile gün sonu olmasına rağmen Mutfaktan hâlâ ayrılmayan 6 (Peter, Dimitri, Paul, Hans, Redmond ve Kevin) çalışanın kurdukları hayaller ve hayallerini anlatma konusunda birbirlerini teşvik etmeleri görülmektedir. Peter, hayal kurma konusunda isteksiz olan arkadaşlarına ‘‘Herkes hayal kurmalı hiç değilse hayatında bir kere, hayal kurmak için zaman olmaz mı hiç?’’ diyerek onların dirençlerini kırmaya çalışmıştır. Bu sahnede, yoğun geçen ilk çalışma gününün ardından Kevin, uyumayı hayal ederken; el becerisi konusunda başarılı olan ve aletlere ilgi duyan Dimitri ise büyük bir tamirhane kurmayı hayal etmiştir. Peter hariç tüm karakterler tek tek hayalini ifade etmiştir. Hayaller, anlık istekleri gösterdiği gibi mesleki ilgilerin tezahürü de olmuştur. Burada dikkat çeken noktalardan biri ise Paul’ün hayalini ifade etmek için söz aldığında, bir komşusuyla yaşadıklarından bahsetmesi olmuştur. Paul, otobüs şoförü olan komşusunun grevde oldukları bir dönemde -otobüslerin çalışmamasının kendisi için zorlayıcı bir durum olmasına rağmen- onu ve eylemde bulunmasını desteklemesine rağmen, grev bittikten sonra, kendisinin de katıldığı barış yürüyüşü ile ilgili otobüs şoförünün ‘‘barış yürüyüşünün yapıldığı yere bir bomba atıp herkesi öldürmeyi çok istedim, bütün gün trafiği tıkadılar ve günü çekilmez hale getirdiler’’ demesi karşısında duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir. Bu durum, insanların bencilleşmelerinin ve isteklerine hapsolmalarının zaman zaman bilinçlilik halinden onları uzaklaştırdığını göstermektedir. Ayrıca Kohlberg’in ahlaki gelişim sürecine ilişkin yaptığı açıklamalara bakıldığında otobüs şoförünün gelenek öncesi düzeyde olduğu, Paul’ün ise herhangi bir çıkarı olmadığı halde, hatta çıkarını zedeleyen bir durum olmasına rağmen haksızlığa uğrayan insanların hakkını savunduğu için gelenek sonrası düzeyde olduğu söylenebilir.
Oyuna İlişkin İzlenimlerim
Mutfak, daha önce hiç konuk olmadığım, bilmediğim bir dünyada olup bitenleri; birbirinden farklı kültürleri temsil eden kişilerin yer aldığı yoğun çalışma temposunun gerekli olduğu yerde uyumun ve anlayışın ne kadar önemli olduğunu göstermesi, kültüre duyarlı olmanın kıymetliliğini hatırlatması açısından değerli ve izlemeye değer bulduğum bir oyun. Oyunu izlemenizi tavsiye ederim. Tiyatroyla kalın!
Mücahit AKKAYA
Psikolojik Danışman / Doktorant