
Kitabın Adı: Boş Zaman
Yazar adı: Hakan Bıçakcı
Yayınevi: İletişim
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2011
Sayfa Sayısı: 147
Hakan Bıçakcı 1978 yılında İstanbul’da doğdu. Üniversite eğitimini Ankara’da tamamlayan Bıçakcı Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra İstanbul’a döndü. Bazı dergilerde düzenli yayımlanan öyküleri dışında çeşitli dergi ve gazetelerde sinema, popüler kültür, edebiyat konulu yazıları yayımlandı. Romanlarında genellikle yaşanan ana odaklanan yazarın baş karakterleri kitabın başında yeni bir hayata adım atar ya da hayatlarında önemli bir değişiklik yaşanır. Aynı zamanda yaşanan anın gerçekten yaşanıp yaşanmadığı, karakterin hayal dünyasından ibaret olup olmadığı çoğu zaman belirsizdir.
Boş Zaman, Harun isimli bir tarih profesörünün geçirdiği kazadan sonra kendisiyle ve hayatıyla ilgili hiçbir şey hatırlamayarak uyanmasıyla başlar. Çevresindeki hiçbir nesneyi tanımamasının verdiği rahatsızlık kendisini bunaltınca pencereden atlamaya çalışan Harun’u bir telefon sesi durdurur. Bu olaydan hemen sonra kendisinin eşi olduğunu söyleyen Gülden odaya gelir ve kendisine yavaş yavaş hayatıyla ilgili diğer bilgileri aktarır. Harun’u şaşırtan şey ise kendisinin bir tarih hocası olduğunu hatırlamamasına rağmen üzerinde çalıştığı konularla ilgili pek çok şeyi (orta çağ tarihi, okültizm ve cadılık) unutmamış olmasıdır. Karısını, çocuğunu, anne ve babasını hatırlamayan Harun piyano çalmayı, kahve makinesini çalıştırmayı hatırlamaktadır. Benzer şekilde banyoda kırmızı musluğun sıcak su, mavi musluğun soğuk su akıttığını da bilmektedir.
Harun’un kaza öncesine dair bir hafıza kaybı yaşaması ama kazadan sonra anı oluşturmada herhangi bir sıkıntı yaşamaması bize karakterin geriye dönük amneziden muzdarip olduğunu gösterir. Hatırlayıp hatırlamadığı şeylerde de çeşitli bellek türlerinin özelliklerini görürüz. Uzun süreli belleğinde açık bellek zarar görmüş olmasına rağmen örtük bellek düzgün çalışmaktadır. Harun’un piyano çalmayı hatırlaması bir örtük bellek alt türü olan işlemsel belleğinin kazadan sağlam kurtulmuş olduğunun işaretidir. Çünkü öğrenilmiş motor beceriler (bisiklet sürmek, müzik aleti çalmak gibi) işlemsel bellekte saklanır. Harun’un hayatındaki insanların -kendisi de dahil- isimlerini hatırlamaması, kim olduklarını bilmemesi anlamsal (semantik) belleğin hasar görmüş olmasından dolayıdır. Anlamsal bellek insanın kendisine dair gerçeklerin ve tanıdığı insanların isimlerinin tutulduğu hafıza türüdür. Geçmişe dair hiçbir olayı ve evini hatırlamaması ise anısal belleğinin düzgün çalışmıyor olduğunu gösterir. Zamansal ve mekânsal bilgilerin ve spesifik olayların tutulduğu hafıza türü anısal hafızadır. Harun karısının ismini ve kim olduğunu hatırlamadığı gibi onunla evlendiğini, çocukları Can’ın doğuşunu da hatırlamamaktadır. İçinde uyandığı oda ve ev, yıllardır yaşamış olduğu ev olsa bile kendisine tamamen yabancıdır. Hatta anne babasının evine ilk gittiğinde bahçe, görüntü olarak kendisine tanıdık geldiğinden hafızasının geri geldiğini düşünüp anlık bir sevinç yaşamıştır fakat daha sonra o bahçeyi, babası ve kendisinin bir fotoğrafında gördüğünü hatırlayınca hüsrana uğramıştır.
Kitaba dair kişisel izlenimim:
Hakan Bıçakcı’nın psikoloji alanında profesyonel bir eğitimi olmamasına rağmen amnezi üzerine yazdığı bu kitapta zarar gören ve görmeyen bellek türlerinin bu kadar doğru yansıtılması ve tutarsızlığın neredeyse olmaması beni etkileyen bir nokta oldu. Aynı zamanda hafızasını kaybeden bir kişinin çevredeki uyaranlardan ne kadar bunaldığını, hatırlayamamamın verdiği sıkıntının insan zihni üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu yazar çok akıcı ve başarılı bir dille anlatmış. Zaman zaman karakterin içine düştüğü şüpheler “Kazadan sonra olan her şeyi hatırlıyorum.” demesinden sonra doktorun “Bundan nasıl emin olabiliyorsunuz?” demesiyle iyice derinleşiyor. Kitap insana kendi anılarının ne kadarını hatırlayıp ne kadarının doğru olduğunu bilemeyeceğimizi bir kez daha hatırlatıp doğru bildiklerimizi yeniden sorgulatıyor.
İlkyaz Armağan
Aday Psikolog