Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

BİR KÂŞİFİN FELSEFESİ – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 23

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Kitap Künyesi

Yazar Adı: Erling Kagge

Yayınevi: Kollektif. Kitap

Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul – 2023 (1. Basım)

Sayfa Sayısı: 151

Erling Kagge, Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest zirvesine yürüyerek ulaşan ilk kâşiftir. Aynı zamanda bir yayıncı olan Norveçli yazarın kitapları 38 dile çevrilmiştir. “Gürültü Çağında Sessizlik” ve “Yürümek” eserlerinden bazılarıdır.

‘’ Yazı spoiler içermektedir. ‘’

Birçoğumuzun kafamızı dinlemek, düşüncelerimizi netleştirmek, sakinleşmek için ‘Aslında başımı alıp şöyle sessiz bir yere gitsem..’ diye düşündüğümüz zamanları olmuştur. Bu istek, yaşadığımız hayatların kaosundan mı,  popüler kültürden mi yoksa zihnimizin derinliklerinden gelen bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor emin değilim fakat Erling Kagge gerçekten de başını alıp sessiz bir yerlere, Kuzey ve Güney Kutbu’na, yürüyerek gitmiş ve bu yürüyüşler de dahil olmak üzere yaptığı o sessiz yolculuklarda üzerine düşündüğü; doğa, insan ilişkileri, başarı, cesaret, mutluluk, yalnızlık gibi konulardaki fikrilerini 16 başlık halinde “Bir Kâşifin Felsefesi”  kitabında anlatmıştır.

Konusu insan ve deneyimler olan bu kitabı incelediğimde fark ettiğim ilk şey bugün pozitif psikoloji yaklaşımı altında ele alınan kavramlar ile yazarın deneyimleri sonucunda oluşturduğu fikirlerin ne kadar örtüştüğü oldu. Yaşama iyimserlikle bakmak psikolojik iyi oluşun sağlanması için önemli bir beceri olarak değerlendirilebilir.  Hem bireysel yaşantılar hem de dünyada şahit olduğumuz pek çok olumsuz olay iyimser olmanın çok zor olduğunu düşündürebilir. Bir karakter özelliği gibi iyimserliğe çocukluğumuzdan beri sahip değilsek aksi mümkün değilmiş gibi gelebilir.  Hatta dünyanın içinde bulunduğu durumu düşündüğümüzde iyimserliğin bardak boşken dolu tarafını aramaya çalışmak gibi beyhude bir çaba olduğunu da düşünebiliriz. Fakat aslında yazarın da belirttiği gibi iyimser olmak her şeyi oluruna bırakmak anlamına gelmez. Pozitif psikolojinin kurucusu olarak kabul gören Martin Seligman Esnek İyimserlik ya da diğer adıya Öğrenilmiş İyimserlik kavramını ortaya koymuştur.  Seligman’a göre iyimserlik, hayatta karşılaşılan her durumda çözümleri, fırsatları ve avantajları görebilme çabasını gerektirir. Yani, iyimser olmak, yalnızca doğal bir eğilim değil, aynı zamanda çaba ve irade gerektiren bir süreçtir. Bu nedenle, bir birey iyimserliği öğrenebilir ve geliştirebilir.

Yaşamın kendisinde bir anlam bulmanın, anlamı olduğunu düşündüğümüz bir hayatı yaşamanın insana etkilerini ele aldığı bir bölümde Kagge konu ile ilgili düşüncesini şu şekilde aktarır:

“Hayatın her koşulda anlamlı olabileceği çok kolay unuttuğum bir şey. Neyin anlamlı olduğu aslında kendi seçimlerime bağlı. Büyük bir şey olmak zorunda değil… Benden önce pek çok kişinin de bahsettiği üzere, hayata dair tek bir anlam bulmak değildir mesele, her âna dikkatini vererek hayatta türlü, çeşitli anlamlar bulmaktadır.”

Yazarın hayatta anlam bulma ve bunun sorumluluğunun bireye ait oluşu ile ilgili düşünceleri Logoterapi çerçevesinde ele alınabilir. Viktor Frankl’ın kurucusu olduğu bu yaklaşıma göre insanlarda doğuştan gelen bir anlam arayışı isteği bulunur. Yazarın düşüncelerine paralel bir şekilde yaşamın her durumda ve şartta anlam taşıdığı görüşü Logoterapide de yer alır. Yaşamın anlamından bahsedildiğinde insanların aklında çok keskin, net, görece büyük amaçlar içeren anlam çeşitleri canlanabilir. Fakat bu görüşün aksine belirli bir süreyi kapsayan ve çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilen amaçlar da hayatın anlamı olarak görülebilir.

Kitapta öne çıkan kavramlardan bir diğeri ise akışta kalabilmek. Pozitif psikolojiye göre akış; kişinin aktiviteye tamamen odaklanarak mevcut durumu deneyimlemesidir. Akışı deneyimleyen bireyler yüksek bir başarı beklentisi ya da başarısızlık korkusu yaşamadan, var olan potansiyelleri ile deneyime odaklandıkları için meşgul oldukları her neyse onda öznel bir anlam bulabilirler. Bu durumda yazarın yaptığı gibi uzun soluklu yürüyüşler yapmak, bir kitap okumak ya da sevdiğin biri ile vakit geçirmek belki güzel bir yemek yemek gibi tüm eylemlerde akışta hissedebilmek mümkün.

Hayatta anlam bulmak, iyimser bir bakış açısına sahip olmak, psikolojik esnekliğe sahip olmak, akışta kalabilmek, sorumluluk almak, disiplinli bir hayat sürdürmek… Bunların hepsi birbirini etkileyerek bireyin iyi oluşunu destekleyecek unsurlardır. Erling Kagge, kendi iyi oluşuna yürüdüğü yolu okuyucuları ile paylaşmış bir yandan da başucu rehberi niteliğinde bir eser ortaya koymuştur.

Kitaba İlişkin İzlenimlerim

Bu kitap tanıdığı olmadığım bir dünyanın içinde, başka türlüsünün nasıl olabileceğini deneyimlediğim bir zamanda karşıma çıktı. Ortam şartlarının, otuzlarındaki Zeynep’i keşfetmenin, mümkünlerin, ihtimallerin, yeniliğin verdiği heyecan ile birlikte benim için ufuk açıcı bir kitap oldu. Elime geçtiği günden beri dün 3.kez bitirdim ve öyle hissediyorum ki kafa karışıklıklarında, göz önünde ve basit olanın güzelliğini hatırlamak istediğimde sık sık elime alıp göz atacağım bir kitap olacak. Umarım okuyan herkesin içinde benim hissettiğim gibi derin bir nefes ve umut bırakır. Keyifli okumalar.

Zeynep ÜNAL

Uzman Psikolojik Danışman