
Kitap Künyesi
Yazar Adı: Kobo Abe
Yayınevi: Monokl
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2021
Sayfa Sayısı: 216
‘’Yazı spoiler içermektedir.’’
‘’O mu beni yendi, yoksa ben mi onu? Her halükarda maskeli oyunun perdesi artık kapandı. Onu öldürdüm ve kendimi suçlu ilan ettim. Hiçbir ayrıntıyı atlamadan, her şeyi itiraf edeceğim. Yargılama hakkına sahip olan kişi, sanığın sözlerine de kulak vermeli.’’
Çok yüzlülüğün hüküm sürdüğü ve ikiyüzlülüğün artık bir erdem sayıldığı zamanlarda bir kaza sonucu yüzünün büyük bir kısmını kaybeden kahramanımızın yaşadığı olayların, ilişkilerimize yansımaları inceleyeceğim eserde ele alınmaktadır. Bireyin sosyal kimliği olan yüzünün deforme olması ve bununla yaşamını devam ettirmeye çalışması beraberinde bazı zorlukları da getirmektedir. Sargılarla örtülmüş bir yüzün yeni duruma adapte olma süreci oldukça güçtür. Bu güçlük, zamanla düşüncelerin yüzle ilgili süreklilik kazanmasına yol açmakta ve süreklilik kazanan düşüncelerin de duygusal zemininde yarattığı enkaz beraberinde ruhsal boşluklar yaratmaktadır. Yaşanan kaza sonrası verilen düşünsel tepkiler bedensel belirti bozukluğu ölçütlerini taşımaktadır. Bedensel belirti bozukluğunda birey, fiziksel bir hasarın varlığının yol açtığı bozulmaları eşiyle olan ilişkisinde çok açık bir şekilde göstermektedir. Eşinin onu istemeyeceği düşüncesi fikir dünyasının temel taşı haline gelmiştir. Eşine dair bu düşüncesi sosyal ilişkilerine de yansımaktadır. Kalabalıklardan kaçınma ve asgari düzeyde iletişim kurmaya yönelik yoğun çaba beraberinde sosyal izolasyonu getirmektedir. Bireyin sosyal izolasyonu bir zorunluluk değil bir tercihtir. Kabuğuna çekilen ve acının girdabında savrulan bireyin zihninde beliren çarpıtmalar yüzünün boşluğuna katlanılamaz bir ifade eklemektedir. Bu ifade toplumdan kaçınma davranışını pekiştirmekte ve gün geçtikçe sosyal fobiye evrilmektedir. Kahramanımız yeni durumuyla başa çıkabilmek amacıyla bir maske tasarlama fikrini geliştirmektedir. Maskenin kişiliği ortaya koyan yönünü vurgulamak amacıyla kişilik tipolojisinde yer alan dinamik ve hırslı yüz biçimini seçmektedir. Bu yüz tipi Jung tipolojisinde dışadönük duyusal bireyi temsil etmektedir. Araştırma süreci sancılı geçse de sonuç olarak tasarladığı maskeye ulaşabilmiştir. Analitik psikolojide yer alan ve bireyin dış dünyaya karşı genel ruhsal davranış biçimini ortaya koyan persona, bu tasarım sonucunda fiziksel bir şekilde karşımızda durmaktadır. Ruhsal ve düşünsel bir örtü olan persona fiziki bir maske şeklinde ele alınmakta ve kahramanımızın yaşamını şekillendirmeye başlamaktadır.
Kahramanımızın maske arayışı başarıyla sonuçlandıktan sonra sosyal yaşama yeni bir yüzle karışmanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu durumun pratiğini yapmak amacıyla evde çeşitli denemeler yapmış ve hazır olduğunu düşündüğünde dışarı çıkabilmiştir. Yüzündeki sargılardan kurtulmanın verdiği haz tahmin edilemeyecek düzeydedir. Yüzün, sosyal kabulün temel bileşenlerinden olduğu gerçeği bilincin her düzeyinde mevcuttur. Yeni bir yüze sahip olmak ve idealindeki yaşamı dilediğince sergilemek hazsal bilinçdışına hizmet etmektedir. Hazsal bilinçdışı en karanlık isteklerimizin korunduğu merkezdir. Bu merkez maske ile birlikte kahramanımızın düşüncelerinde yeniden alan bulmaktadır. Kahramanımız eşinin karşısına yeni yüzüyle çıkma arzusunu derinden hissetmektedir. Yaşadığı bu dönüşümler ve içsel çatışmalar birey merkezli kuramın kurucusu Carl Rogers’ın ideal benlik kavramını akla getirmektedir. İdeal benlik bireyin ulaşmaya çalıştığı nihai sondur ancak ideal benlik ile benlik arasında bir fark olduğunda bu durum bireye rahatsızlık yaşatacak ve sonuç olarak ideal benlik benliğin gelişiminde ketleyici bir role kavuşacaktır. Eşiyle ilgili tasarılarında kahramanımız da bu ikilemi yaşamakta hatta bir süre sonra depersonalizasyon sürecine girmektedir. Ulaşmak istediği ile gerçekliği arasındaki uçurum kendine yabancılaşmasına yol açmaktadır. Tüm bu ikilemlerin yanı sıra eşinin güven ve sadakatini test etme maksadıyla yeni maskesi ile eşine yaklaşmayı düşünmekte ve bunun sonucunda da onu farklı bir yüz ancak aynı bir ruhla yeniden elde etme arzusuna yönelik yoğun bir açlık çekmektedir. Bu noktadan sonra duygu ve arzuları bu inanç temelinde şekillenmektedir. Tasarladıklarını ele aldığımızda cinsel elezerlik (sadizm) bozukluğunun izleri göze çarpmaktadır. Anlatı da yer alan tüm değişimler ele alındığında bireyin gerçek bir maskeyle sosyal hayatın her alanında yer alma isteği tüm gerçekliği ile kendini göstermektedir. Sonuç olarak insanın özünü ortaya çıkaran şey yüzüne taktığı maskeler değil ruhunda yer alan maskelerdir.
‘’Kitaba İlişkin İzlenimlerim’’
İnsan ruhunun derinliklerinde yatan gizlere ve filtresiz bir düşünce yapısına ışık tutan bir eserle karşı karşıyayız. Anlatıda geçen cesur cümleler ve tasarımlar metaforik olsa da bireylerin dile getirmeye çekindiği temel duygulanım ve düşüncelerden oluşmaktadır. Maskeler gerçeklikten kaçınmanın yollarından biridir. Bizi ortaya çıkaran şeyi ketleyen ve gerçeği değil görülmek isteneni dışa vuran yapay yoldur. Bireyi ortaya çıkaran ve gerçekliğimizi yansıtan maskenin ardında gizledikleridir. İkilemlerimiz, arzularımız, çatışmalarımız görünenin ardında saklı duran merkezde yatmakta ve tetikleyici bir unsurla karşılaştığında biz farkında olmadan ortaya çıkıp hâkimiyeti ele almaktadır. İçimizdeki başka ben, maske ile sosyal bir zeminde kavuşmakta ve yaşamın tozlu aynasında yer edinmektedir. İnsanın gerçek yüzü kusurlu bir maskesidir.
Muhammed ÖZKAN
Psikolojik Danışman