
Kitabın Adı : Alternatif Eğitim: Hayatımızın Okulsuzlaştırılması
Editör : Matt Hern
Çeviren : Eylem Çağdaş Babaoğlu
Yayın Yeri ve Yayıncı : İstanbul, Kalkedon Yayınları
Yayımlanma Tarihi : 2008
Sayfa Sayısı : 279
ALTERNATİF EĞİTİM: HAYATIMIZIN OKULSUZLAŞTIRILMASI
“Eğitim nedir?”
Bu soruya vereceğimiz basmakalıp bir cevabımız olduğunu biliyoruz. “İstendik yönde ve kalıcı izli davranış değiştirme sürecidir.” Bu gibi tanımlar çoğu kez üzerinde düşünülmeden ezberlenir. Birileri tarafından standartlaştırılmış, süslenmiş ve oldukça doğru duran bu cümle veya cümleleri ezberimizde tutmak çoğumuz için zor olsa da bu bize kendi tanımımızı oluşturmaktan daha kolay gelir. Bu ezber ve standart tanım üzerine fikirlerimizi inşa ederiz. Tanımın üzerinde durup fazla düşünmeyiz. Bu kitap eğitim ve öğretim kavramları üzerinde alternatif düşünmelere sevk edecek nitelikte bir eser. Zorunlu eğitimin gerekliliğinden alternatif eğitim veren okul örneklerine dek birçok yazıyı ve yazarın görüşünü barındıran kitabın editörü Matt Hern, kitabın Türkiye baskısı için yazdığı önyazıda Batı eğitimi odaklı bir kitap olduğunu fakat bu kitabın kendi ülkemizdeki zorunlu eğitim kavramını düşünmeye bizi itmesi amacıyla yazıldığını söylüyor. Kitapta yoğunlukla ABD eğitim sisteminden bahsedilirken aslında bizim zorunlu eğitim kavramımızla arasında pek de fark olmadığını farkedeceksiniz.
Kitap 4 bölümden oluşuyor. Her bölümde birden fazla yazı yer alıyor.
- Bölüm 1: Okulsuzlaşmanın Kökenleri
Tolstoy’un eğitim ve öğretim hakkındaki düşüncelerini daha önce hiç duydunuz mu? Zorunlu eğitim ile ilgili verilerle destekli argümanlarını sunan Tolstoy, bir çocuğu dışarıda gözlemleyin ve daha sonra zorunlu eğitim içerisindeyken gözlemleyin diyor. Bu basit gözlemi tecrübelerinize dayanarak tahayyül etmeniz zor değil. Gözümüzün önünde olan fakat görmediğimiz –belki de görmemizi engelleyen birçok faktör vardır, zorunlu eğitimin her zaman olumlu yönlerinin bize sunulması gibi- birçok gerçeği sunan Tolstoy’un “Eğitim Üzerine” isimli yazısı bu bölümün sadece ilk parçası.
Tolstoy’un radikal görüşlerini içeren bu yazıdan belki de tartışamaya en çok açık kısımlardan birini okuyalım: “Eğitim, bir insanın diğerini kendi gibi kılma eğilimidir. Eğitimci çocuğu eğitme gayretine soyunur çünkü bu eğiliminin altında çocukluğun saflığını kıskanması ve onu kendi gibi kılma arzusu yatar ki aslında bu çocuğu heba etmektir.” diyor. Bu satırları okuyunca özellikle eğitimci iseniz Tolstoy’a kızabilirsiniz. Fakat yazının içerisinde bahsettiği “skolastik ruh hali” ile ilgili bir dönem araştırması yaparsanız bu satırlara belki katılabilirsiniz. Karar size kalmış.
Bölüm aynı zamanda Okulsuz Toplum ütopyası ile bilinen Ivan Illıch’e ait bir yazıyı da içeriyor.
- Bölüm 2: Yakın Dönem Analizleri
Eğitim ve öğrenmenin farkını kavratacak nitelikte beş yazıyı içeren bölüm, zorunlu eğitim ile ilgili farklı bir perspektiften bakışı bize sağlıyor. Eğitim tanımındaki “istendik” davranışların kime göre istendik olduğunu sorgulamanız bu bölümden sonra çok olası.
Bölümde okulsuzlaşma üzerine farklı fikirler içeren 7 yazı bulunuyor. Bu yazıların başlıkları ise “Özgürlüğün Güzel Ülkesi”, “Devlet Eğitimi Denen Kabus”, “Dokunulmazlıktan Bilinçli Redde”, “Öğrenme? Tabi… Eğitim? Yok, Hayır Kalsın” olarak sayılabilir. Bu bölüm ile ilgili belki de beni üzerine günlerce düşünmeye sevk eden ve bu konudaki düşünce yapımın değişmesine sebep olan Aaron Falbel’in “Öğrenme? Tabii… Eğitim? Yok, Hayır Kalsın…” isimli yazısından bahsetmek istiyorum. Eğitim ve öğrenme arasındaki farkı keskin bir çizgiyle ayıran Falbel, güzel bir benzetme yapıyor: “Öğrenmek nefes almaya benzer. Doğal ve insani bir etkinliktir. Yaşamaya dair bir eylemdir. Öğrenme yetimiz, nefes alma yetimiz gibidir, geliştirilmeye ve müdahaleye ihtiyacı yoktur. Eğer atmosfer kirlenmişse, nefes almak da güçleşir. Günümüzün sosyal atmosferi eğitim ile kirletilmiştir.”
Günümüz eğitimi sosyal atmosferimizi kirleterek ciğerlerimizi mi tıkamaktadır? Doğuştan getirdiği keskin merak güdüsü ile etrafını sorgulayan çocuklar eğitim hayatına başladıklarında susmaya, susturulmaya, dakikalarca sessizce oturmaya mı mahkum edilmektedir? Nerede yanlış yapıyoruz veya tamamen doğru yolda mıyız? Bunlar üzerine düşünüyorsanız bu yazıları okumanızı ısrarla öneriyorum.
- Bölüm 3: Alternatif Okul Örnekleri
Okulsuzlaşma yolunda atılan adımları ve örnekleri içeren bölümde Sumerhill Okulu, Windsor House gibi farklı prensipleri içeren alternatif okul örnekleri anlatılıyor.
- Bölüm 4: Sadece Hayır De! ile kitap sonlanıyor.
Kitabın sonunda aynı zamanda kitapta yer alan tüm yazarların biyografileri de yer alıyor. Bu görüşler nereden beslenmiş diye merak ederseniz, her bir yazarın kısa özgeçmişine son sayfalarda ulaşabilirsiniz.
“Unutmamalıyız ki çocuk yetiştirme tarzımız her şeyden önce politik bir faaliyettir.”
Genel olarak bir düşünce kitabı olsa da yazarların hemen hemen hepsi düşüncelerini aktarırken akıcılığı elden bırakmamış görünüyor. Okurken durup düşüneceğiniz çok nokta olacak. Bu düşünme aralarından sonra yazıların devamını okumanız zor olmuyor. Belki de sizi eğitim konusunda bir paradigma değişimine sokabilecek satırlar akıcı bir dille yazılmış diyebiliriz. Farklı fikirleri bir arada bulundurduğundan tüm yazıları ard arda okumak gibi bir durum da zorunlu değil aslında. Farklı zamanlarda farklı düşüncelere zihninizi açmak için kitaptaki herhangi bir yazıyı okumanız yeterli. Türkçe çevirisi için de çevirmeni oldukça başarılı buldum. Genellikle bu tarz çeviri kitapları okumakta veya anlamakta zorluk çekebiliyoruz. Bu zorluğu hiçbir yazıda hissetmedim diyebilirim. Kitabı okuduktan sonra eğitimle ilgili fazlaca olumsuz fikire maruz kaldığınız için biraz kötü hissedebilirsiniz. Varolan eğitimin olumlu yönlerini düşünerek zihninizde bu kitaba antitez niteliğinde düşünceler üretebilirsiniz.
Eğitim alanında farklı bakış açılarını yansıtan, bildiğimiz tüm kavramları kökten değiştirebilecek güce sahip olduğuna inandığım bu kitap sadece eğitim değil aile, otorite ve devlet gibi aslında eğitim üzerinde belki de gerekenden fazla söz hakkına sahip parametrelere de değiniyor. Alternatif eğitim üzerine kaynakların azlığı göz önünde bulundurulursa eğitim alanı için oldukça yararlı bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Kitap eğitimciler için verdikleri eğitimin aslında bir öğretim olması gerektiğini görebilmeleri ve Tolstoy’ un bahsettiği skolastik ruh haline sürükleyen öğretmenler olmamaları için bir kılavuz niteliğinde.
Eğitim ile ilgili söyleyecek sözünüz varsa bu kitabı okuduktan sonra o sözler üzerinde fazlaca düşüneceğinize inanıyorum. Eğitim üzerine konuşacak çok şeyimiz var… Bir başka kitap incelemesinde görüşmek üzere. Keyifli okumalar dilerim.
Sibel UYANIK
Aday Psikolojik Danışman
Marmara Üniversitesi