Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

AHLAT AĞACI – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 7

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Film Künyesi

Vizyon tarihi: 2018

Tür: Dram

Yapım: Türkiye

Süre: 188 dk

Imdb Puanı: 8.1

Oyuncular: Doğu Demirkol, Murat Cemcir, Bennu Yıldırımlar

Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan

Ahlat Ağacı, Nuri Bilge Ceylan’ın dokuzuncu ve son filmidir. Akın Aksu’nun Ahlat Yalnızlığı öyküsüne dayanan film, sınıf öğretmenliği bölümünden yeni mezun olmuş Sinan’ın mezuniyet sonrası ailesinin evine -Çan’a- dönmesiyle başlamaktadır. Dönmesiyle birlikte kendisini aile sorunlarının içinde bulur. Bu dönüş Sinan’ın aile ilişkilerinde, duygu ve düşünce dünyasında değişimlere neden olacaktır.

-Yazının devamı spoiler içermektedir-

Sinan, aile evine dönünce babasının kumar bağımlılığı yüzünden ailesinin maddi zorluk yaşadığını öğrenir. Babası İdris sınıf öğretmenidir, hala öğretmenlik yapmaya devam etmektedir. Annesi Asuman, bebek bakıcılığı yaparak evin günlük ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır. Kardeşi Yasemin, eğitimine devam etmektedir. İdris, kumar bağımlılığı yüzünden eşiyle çatışma halindedir ama bu çatışmaya karşın sakin bir karakter olarak filmde yer almaktadır. İdris, köydeki evin bahçesinde bir kuyu kazarak oradan su çıkarmak istemekte ve emekliliğinde orada tarım ve hayvancılıkla uğraşmak istemektedir ancak oradan su çıkmaması İdris ile babası arasında da çatışmaya neden olmaktadır.

Sinan, sınıf öğretmeni olmaktan memnun olmadığını dile getirmektedir. Üniversiteden mezun olmasıyla birlikte geleceğinin belirsizliği onu düşünmeye sevk etmiştir. Çan’da kalıp bir işe girme ya da atanıp doğuya gitme arasında gidip gelmektedir.  Aynı zamanda da üniversite hayatı boyunca yazdığı kitabının yayımlanmasını istemektedir. Çan’a gelmesiyle birlikte kitabının basımı için sponsor arayışına girer. Kitap basımıyla ilgisiz kişilerden yardım istemesi, Sinan’ın egoist tutumu sponsor bulmasını engelleyecektir. Kitabının basımında yalnız olduğunu anlamasıyla ne yapacağını düşünmeye başlar. Kitabın basımı için gerekli olan parayı babasının köpeğini ve dedesinin el yazması kitabını satarak çıkarır.

Freud’un savunma mekanizmalarından olan özdeşleşme, çocuk ya da ergenin kişiliğini, benliğini oluşturmak amacıyla sevdiği, hayran olduğu kişilere benzemeye çalışmasıdır. Sinan’ın istemediği bir mesleğe sahip olduğu ve babası ile mesleğinin aynı olması göz önünde bulundurulduğunda Sinan, özdeşleşme savunma mekanizmasını kullanmıştır.

Glasser’e göre beş temel ihtiyacımız vardır. Bunlar: Hayatta kalma, sevme ve ait olma, güç, özgürlük ve eğlencedir. Sevme ve ait olma ihtiyacına bakacak olursak; insan, varoluşsal olarak diğer insanlardan sevgi almak ve onlara sevgi vermek için başkaları ile bir arada olma eğilimindedir. Sevme ve ait olma ihtiyacı aileyi, arkadaşları ve yakınımızda olan samimi olduğumuz insanları kapsamaktadır. Sinan’ın ailesiyle ilişkileri yüzeyseldir ve paylaşımları yok denecek kadar azdır. Üniversiteden eve döndüğünde annesi ve kardeşinin Sinan’ın hep o evde yaşıyormuş gibi hiç tepki göstermemesi, babasıyla çatışma halinde olması, aile olarak paylaşımlarının az olması sevme ve ait olma ihtiyacının karşılanmadığını göstermektedir. Arkadaşlık ilişkileri hakkında filmde çok detaya yer verilmemiştir. Çevresinde de ilişki geliştirebileceği kişiler yoktur. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Sinan’ın Jung’un kişilik tiplerinden içe dönük duyumsal tipe uygun olduğu görülmektedir. İçsel dünyasına yönelmiş bir profille karşılaşmaktayız. Kendisini ifade etme yolu olarak bir roman yazmayı tercih etmiştir. Toplum tarafından tam ve kesin olarak kabul edilen hiçbir şey kendi öznel zihin süzgecinden geçmeden dikkate alınmamakta ve çalışmalarını yönlendirmemektedir. Toplumu eleştiriş biçimi, hicvi ve bezelye taneleri gibi olduğu söylediği kişilere benzemek istemeyişi bunu göstermektedir.

Varoluşçu terapi kuramcılarından olan Frankl, yaşamın anlamını keşfetmek için üç yolumuzun olduğu görüşünü savunur. Bu üç yol şunlardır: “İyilik yapmak veya bir iş yaratmak, bir şey yaşamak veya birisine rastlamak, kaçınılmaz acıya karşı bir tutum oluşturmak.” Sinan’ın yazdığı romanı bastırmak istediği ve bunun için kitapla ilgisi olmayan kişilerin kapısını çalarak onlardan yardım istediği göz önünde bulundurulduğunda bir iş yaratarak varoluşuna bir anlam katmak istemektedir. Aynı durum İdris için de geçerlidir. Kumar bağımlılığı yüzünden kaybettiği itibarını kazdığı kuyudan su çıkararak yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Onun için kuyudan su çıkması temel motivasyondur ve bu motivasyonu onu hayatın anlamını bulmaya yöneltmektedir.

Sinan kitabını çıkartıp hep gittiği kitapçıya birkaç kitap bıraktıktan sonra askere gider. Döndüğünde kitabının bir tane bile alıcı bulmaması, annesi ve kız kardeşinin kitabı okumaya tenezzül etmemesi ama babasının kitabını altını çizerek okuması ve cüzdanında kitapla ilgili bir gazete parçasını saklaması onu düşünmeye itecektir. İdris ise su bulmak için kazdığı kuyudan su çıkartamamıştır ve bu emelinden vazgeçmiştir. Hem Sinan hem İdris yaptıkları seçimlerden kendileri sorumludurlar ve bu varoluşun bir gerçeğidir. Sinan, babasının su bulmadığı kuyunun başına geçerek o su bulmak için çabalayacaktır. Sinan’ın arayışı bitmemiştir.

Filme ilişkin izlenimlerim:

Nuri Bilge Ceylan sinematografisinde görmeye alışık olduğumuz anlam arayışı, kaygılar bu filmde de yer almaktadır. Kendini uyumsuz, yalnız ve şekilsiz olan ahlat ağacına benzeten Sinan’ın kendini bulma sürecini bizlerle buluşturmuş Nuri Bilge ve bu süreci dede-baba-oğul üzerinden görme şansı yakalıyoruz.

ÖZLEM TEKİN

PSİKOLOJİK DANIŞMAN