Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

5. Frank – Tiyatro Oyunu İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 15

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Tiyatro Oyunu Künyesi

Yazan: F. Dürrenmatt

Çeviren: Tahsin Saraç

Yöneten: Yunus Emre Bozdoğan

Oyuncular: Ercüment Yılmaz, Özlem Boyacı, Sinan Demirer

Oyunun süresi – Perde sayısı: 2 Saat – 2  Perde

Yer: Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

Sezon: 2021-2022

Oyun, para ve güç tutkusunun, en temel insani duyguları nasıl yok ettiğini, trajikomik bir üslupla anlatmaktadır. Oyunda tema sıklıkla mizaha başvurularak işlenmiştir. Oyundaki karakterlerin atalarından kalan bankayı iflasın eşiğinden kurtarmak için çevirdikleri türlü dolapları, işledikleri suçları ve bunların arkasında silik bir hale gelen insani yönlerini işlemesiyle düşündürücü bir oyun.

‘‘Yazı spoiler içermektedir’’

5. Frank eşi Ottilie ve arkadaşlarıyla birlikte atalarından kalma bankanın batmaktan kurtarılması sürecinde yaşadıklarını anlatan oyunda dikkat çeken unsurların başında mizaha sıkça başvurulmuş olması gelmektedir. Mizahın ruh sağlığı üzerinde oldukça önemli bir etkisinin olduğu bilinmektedir. Sorunlarla baş etme yollarından biri de mizaha başvurmaktır. Ancak mizahın gülme ve eğlencenin de ötesinde sosyal ilişki ve etkileşimlere ilişkin kültürel ögeleri taşıdığı da unutulmamalıdır. Oyundayapılan usulsüzlüklerin, hilelerin ve çevrilen dolapların mizah vasıtasıyla dile getirildiği ve bu sayede eleştirildiği göze çarpmaktadır.

Oyun süresince işlenen temaların başında, ana karakterin yaşadığı yetersizlik duygusu gelmektedir. Oyun içinde ana karakterin yaşadığı yetersizlik duygusunu gösteren kesitlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir :

Oyunun başlangıcında, batmakta olan Frank Bankasını kurtarmak için ekipçe yaptıkları planın başında banka sahibi olan 5. Frank’ın öldüğünün duyurulması ve bu sayede devlet desteği alınması seçeneği görüşülmektedir. O sırada Frank ve eşi arasında geçen şu cümleler dikkat çekmektedir.

‘’5. Frank: buna karşılık ben de hep papaz kılığında gezeceğim! Özel Frank Bankası hiç böyle bir duruma düşmemişti. Ne acı ki bu benim yönetimim sırasında meydana geliyor. Böylece benim beş para etmez biri olduğum ortaya çıkıyor. Ah şu kafa! Ben neden atalarım gibi güçlü ve sağlıklı bir iş adamı olamıyorum’’

Frank’ın ellili yaşların ortalarında olduğu belirtilmektedir. Bu bilgiden yola çıkarak Erikson’un psikososyal gelişim dönemleri kuramına   göre Frank’ın, üretkenliğe karşı durağanlık döneminde olduğu düşünülmektedir. Üretkenliğe karşı durağanlık dönemi yaklaşık 30-60 yaş aralığına denk gelmektedir.  Bu dönemde bireyler orta yetişkinlik yıllarını yaşamaktadır. Bu dönemde bireyler üretken ve verimlidirler. Genellikle bu dönemde bireyler çocuklarını yetiştirmiş, işlerinde bir düzen geliştirmiş olmaktadır.  Frank açısından bakıldığında; çocuklarını herkesten saklamış, onlarla olumlu duygusal bağlar kuramamış, bunun yanında iş yerinde ise atalarından kalma bankanın iflası kapıya dayanmış, ortaklar arasında kendisi de dahil olmak üzere türlü yolsuzluklar yapılmaktadır. Tüm bu olanlar Frank’ın üretkenlik döneminde yaşadığı durgunluk ve bunun ardından gelen yetersizlik duygusunu gözler önüne sermektedir.  Zira kendisini ataları ile kıyaslamakta ve onlar kadar iyi olamadığı için suçlamaktadır.

Oyunun sonlarına doğru bankaya bir tehdit mektubu gelir. Bu mektuba göre istenilen miktarda para verilmezse yapılan tüm usulsüzlüklerin duyurulacağı bildirilmektedir. O gün herkes gizlice yaptırdığı anahtarlarla bankaya girip kendini kurtaracak kadar para alıp kaçma planları yapar. Ancak herkesin aynı anda bankada olması ve birbirlerini görmeleri planlarını bozar. Daha sonra elinde silahla Frank’ın herkesten gizlediği oğlu gelir. Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Frank:

-” Evet, ben yetersiz oldum ancak sen tam da çağımızın istediği gibi bir sahtekâr olacaksın, alabildiğince sert, acımasız, haysiyetli bir sahtekâr. Bu özelliklerinle tıpkı atalarımız gibi yeniden güçlenecek bankamız” sözleriyle yetersizliğini dile getirmektedir.

Oyun sürecinde ön planda olan Frank, yakın arkadaşı Böckmann’ın ölüm yatağında papazı beklediği ve günah çıkarmak istediği bir sırada yanına gider.  Böckmann, ölüm döşeğinde yana yakıla papazı beklemekte bir yandan da pişman olduğunu sayıklamaktadır. Frank ile yakın arkadaş olan ve bankanın her çevirdiği dolapta payı olan Böckmann’ın hissettiği suçluluk duygusu temel duygulardan biri değildir. Temel duygular yaşamın ilk yıllarında refleks olarak ortaya çıkarken, utanç ve suçluluk gibi ikincil duygular daha üst düzey bilişsel yapılar gerektirmekte ve yaşamın daha sonraki dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. İçinde bulunulan normlara uygun olmayan bir davranış sonucunda hissedilen suçluluk duygusunun, bireyin benlik bilincine sahip olduğu ve yaşanan durumla ilgili aktif bir değerlendirme yaptıktan sonra bu durumun benliğiyle bağdaşmadığını ayırt edebildiği sonucuna varılabilmektedir. Suçluluk duygusu yapılan araştırmalarda yapıcı bir sonuç meydana getirme potansiyeli olan bir duygu olarak tanımlanmaktadır (Söylemez, 2017).  Suçluluk, yanlış durumla ilgili sorumluluk hissi oluşturmakta ve bu durumun düzeltilmesine yönelik arzu yaratmaktadır. Bundandır ki Böckmann ölüm döşeğinde günah çıkarmak için papazı beklemekte ve af dilemeyi, yaptıklarını itiraf etmeyi arzu etmektedir.

Suçluluk   duygusunun belirgin olduğu bir diğer sahne ise oyunun sonunda Ottilie’ nin    devlet başkanına, yaptıkları usulsüzlükleri anlatıp cezalandırılmak istediği yerdir.  Bu isteği, Ottilie’nin ‘’Beni bağışlamayın efendim, ben cezamı çekmek ve ruhumu kurtarmak istiyorum’’ sözlerinden anlamak mümkündür. Burada da suçluluk hissi ile baş etmek için gösterilen çaba göze çarpmaktadır.

Daha önceki kısımlarda, iflas bayrağını çeken bankaya isimsiz tehdit mektubu geldiğinden söz edilmişti. Bu mektubu oyun sonunda Frank’ın oğlunun gönderdiği öğrenilir.  Hayal kırıklığı yaşayan Frank ‘ı üzen bir diğer gelişme ise oğlunun onu hapsedecek olmasıdır.   Babasını hapseden oğul, ekibin elindeki gizli anahtarları toplatır. Yalnızca Egli’de verilmemiş bir anahtar vardır. Perde kapanmadan Egli:

– ” Bir çevirsem baba Frank’ı kurtarırım ama ben kendimi güçsüzlüğe değil güce adadım, haydi geçmiş ola” sözleri gerçeklik terapisinin temel kavramlarıyla örtüşmektedir. Bu kurama göre bireyin beş temel ihtiyacı bulunmaktadır. Bu temel ihtiyaçlardan biri de güç ihtiyacıdır. Egli’nin güç ihtiyacı, onun Frank’ı kurtarıp kurtarmama davranışını şekillendirmiştir. Dolayısıyla karakterlerin olaylara verdikleri tepkilerde, kendilerinin temel ihtiyaçlarının belirleyici olduğunu söylemek mümkündür.

 ‘‘Oyuna ilişkin izlenimlerim’’

Oyunun müzikal şeklinde olması hareketliliği sağlamakta ve eğlenceli bir hava katmaktadır. Bunun yanında mizaha başvurulmuş olması olaylara güldürürken aynı zamanda düşündüren bir yön vermiştir. İzlemek isteyenlere şimdiden iyi seyirler dilerim.

Ayşe DOĞAN

                                                                                                                  Psikolojik Danışman