
Yaşlanma, yaşam döneminin sonuna yaklaştıkça işlevselliğin azalmasıyla birlikte psikolojik, fiziksel ve sosyal boyutlarıyla birlikte değerlendirilmesi gereken bir süreçtir (Çam vd, 2019). Yaşlılık; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik gibi yaşam süreçlerinin bir parçasıdır. Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle birlikte sağlık sektörü ve teknolojinin gelişmesi ölüm oranlarının azalmasına sebep olmakta böylelikle yaşlı nüfusu giderek artmaktadır. Yaşlı nüfusunun artması dünyada sosyal ve ekonomik olarak birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu dönemde fizyolojik olarak yaşanan gerileme, üretimdeki pasifleşme, emekli olma, huzurevinde yaşama gibi faktörler maddi ve manevi alanda sıkıntılar oluşturmaktadır (Akbaş vd., 2020). Aktif konumdan pasif hale geçiş yapan yaşlı birey, meslek hayatının bitmesiyle birlikte sosyal ve kültürel çevresinden uzaklaşarak yalnız ve izole bir yaşam sürmek zorunda kalmaktadır (Kurt, 2008). Aynı zamanda yaşlıların yalnızlık yaşamasında eş ya da arkadaş ölümü, evinden ayrılma, rollerde değişim ya da kayıp yaşama, kronik hastalıklar, iyilik halinin olmayışı, duyusal kayıplar, fiziksel sınırlılıklar, ekonomik güçlükler ve başkalarına bağımlı olma algısı da sıralanabilir (Akdemir, 2003).
Yaşlı bireylerde yalnızlık hissinin daha çok sevilen bir yakınının kaybından sonra, çoğu zaman da eşin kaybına bağlı olarak geliştiği belirtilmektedir (Mclnnis ve White 2001). Yapılan çalışmalarda eşi ölmüş yaşlı bireylerin yalnızlık düzeyinin, evli bireylere göre yüksek olduğu, boşanmış ve bekar olanların daha çok yalnızlık yaşadığı ve medeni durum ile yalnızlık düzeyi arasında anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir (Doğan, 1998.). Yalnızlığın yaş ile ilişkisi üzerinde farklı görüşler mevcut olup bu konuda bir karar birliğine varılamamıştır. Örneğin yalnızlık kişilerin kendi algılarına göre değerlendirildiğinden özellikle çalkantılı bir dönem olan ergenlikte yalnızlığın daha yüksek olduğu sonraki belirli yaş gruplarında azalma gösterdiği, yaşlılık döneminde ise tekrar artış gösterdiği anlaşılmaktadır (Çam vd., 2018).
Yaşlılarda yalnızlığın kültürel ve bölgesel farklılıklara göre değişebileceği düşünülmektedir. Modernleşmeyle birlikte çekirdek aile yapısının önem kazandığı toplumlarda yaşayan yaşlıların yalnızlık hissi daha belirginleşmiştir. Aile bağlarına önem veren geleneksel toplumlarda yaşlıların statü kaybı daha az olduğu için yalnızlık hissi de diğer toplumlara göre daha az hissedilmektedir. Yaşlılarda yalnızlığı genetik faktörler bakımından ele alacak olursak; genetik olarak nevrotik kişilerin yaşlılık sürecinde de yalnızlık hissine yatkın olacağı ortaya çıkmaktadır (Çam vd., 2018). Yapılan araştırmalarda yaşlıların çoğu yalnızlığı ‘yalnız yaşama’ olarak tanımlamaktadır (Doğan ve Başer, 2019). Aynı zamanda sosyal değişimler, yaşam şekli, yaşam şartları yalnızlık hissetme durumunu etkilemektedir.
Yukarıda bahsedildiği üzere yaşlılarda yalnızlık hissinin sebepleri olduğu gibi bu durumun sonuçları da bulunmaktadır. Yaşlılarda yalnızlık hissinin oluşturduğu olumsuz sonuçlar bireysel ve sosyal olarak ikiye ayrılabilir. Bireysel açıdan yetersiz sosyal etkileşim içinde bir hayat süren yaşlılar ihtiyaçları olan sosyal desteğin, duygusal bağlılığın veya sosyal bağların sağlanamadığı durumlarda yalnızlık duygusunu daha fazla yaşanmaktadır. Bunun bir neticesi olarak da bu bireylerde ruh sağlığı ve yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir (Doğan ve Başer, 2019). Sosyal açıdan ise; sosyal yaşama katılmayan/katılamayan yaşlıların toplumla uyum ve dayanışmasının olumsuz etkilediği görülebilmektedir.
Yaşlı bireylerde yalnızlığın azaltılmasında sosyal destek, bakım veren kişiler ve sosyal hizmet politikaları etkili olmaktadır. Eş, aile ve arkadaşlardan oluşan sosyal destek kaynakları, yaşlıların fiziksel ve psikolojik sağlamlığını pozitif yönde etkileyerek, onların sevgi, benlik saygısı ve aidiyet duygusu gibi temel sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktadır (Altıparmak, 2009). Bu desteğin işlevselliği yaşlılarda yalnızlık hissinin azalmasına sebep olmaktadır. Örneğin; Müslüman ülkelerdeki dini bayramlarda öncelikli olarak yaşlıların ziyaret edilmesi, yaşlıların bayramlarda telefonla aranması gibi aktiviteler yaşlılarda yalnızlık hissini azaltan sosyal desteklerdendir. Yaşlılarda sosyal destek sistemleri arasında oturulan mahalle, yakın çevredeki esnaf ve komşular da önemli yer edinmektedir. Yaşlıların işlevselliği açısından yakın çevresindeki sosyal ağ önemlidir. Sosyal ağa katılımın iyi olduğu bir çevrede bulunan yaşlıların yalnızlık hissi daha az oluşabilir. Yaşlı bireylerde yalnızlığın azaltılmasında etkili olan bir diğer faktör ise bakım veren hemşirelerdir. Yaşlılık dönemindeki bireylerle en çok iletişim kuran hemşirelerin yaşlıların yalnızlık hissine etkisi önemlidir. Bakım veren hemşirelerin iletişim becerilerinin gelişmiş olması, yaşlı bireyin kişilik ve sosyokültürel özelliklerinin analizinin iyi yapılması yaşlının yalnızlık duygusunu azaltabilir.
Sonuç olarak yaşlıların yalnızlık duygusunu bütüncül bir bakış açısıyla ele alarak uygun sosyal politikaların geliştirilmesi önemlidir. Ayrıca yaşlılara kalıcı çözümlerin oluşturulabilmesi için mevcut durumu ortaya çıkarabilecek, yaşlı sorunlarına çözüm için katkı sunacak, yaşlı bireylerin sağlıklı ve mutlu yaşamasını sağlayacak multidisipliner araştırmalar yapılmalıdır (Akbaş vd., 2020).
Yavuz Selim Kaymakcı
Psikolojik Danışman