Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

YALNIZLIK 2.0 – Psikolektif Dergisi – Sayı – 11

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Edebiyatta, müzikte, sinemada, tiyatroda ve birçok sanat alanında dikkat çeken bir tema olan yalnızlığın, psikoloji alanında da ilgi çektiği ve birçok tanımlamaların yer aldığı görülmektedir. Weiss (1973) tarafından yapılan bir çalışmada yalnızlık, kişinin sosyal ilişkilerinin mevcut olduğu ancak bu ilişkilerin istenen düzeyde samimi, içten ve duygusal olmaması durumu olarak tanımlanmıştır. Neto ve Barros (2000) ise yalnızlık duygusunun, bireyin sosyal ilişki ağını oluşturanlar tarafından sosyalleşme ihtiyaçlarının karşılanmamasından veya tatmin edici düzeyde olmamasından kaynaklandığını iddia etmektedirler (akt. Mert ve Özdemir 2018). Toplum içerisinde izole olmak, tek başına yaşamayı tercih etmek, depresyonel yalnızlık, dışlanma sonucu yalnızlık ve geçici yalnızlık şeklinde birçok yalnızlık durumu literatürde karşımıza çıkmaktadır. Yalnızlığın sadece olumlu veya olumsuz bir duygu durumu şeklinde düşünülmemesi gerektiği söylenebilir.

Bu duygudurumu ele alırken günümüzün de en önemli mecrası olan sosyal medya kullanım durumu ile yalnızlığın bir ilişkisinin var olduğu karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple sosyal medyanın gelişimi ve kullanım amaçlarını daha iyi anlamakta fayda vardır. Teknolojik gelişmelere bakıldığında Web 2.0 ile bilgilerin ortak bir alanda paylaşımı ivme kazanmıştır ayrıca bireyselleşen toplumlarda sosyal medya, birçok kullanım alanının yerini almıştır. Yalnızlık duygusunu yoğun olarak yaşayan insanlar, bu duygudan bir an olsun kurtulabilmek için teknoloji bağımlılıklarının ağına da düşebilirler. Teknoloji bağımlılığı denilince; telefon, tablet, televizyon, oyun konsolları, internet ve sosyal medya olarak akla gelmektedir (Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı, 2017). Sosyal medya platformları aracılığıyla paylaşım, eğitim, alışveriş, oyun, beğenilme arzusu, gündem ve aktüelin takibi birçok alanı saymak mümkündür (Mert ve Özdemir 2018). Bireylere kendilerini sunmaları açısından önemli imkânlar sağlayan sosyal medya; aynı zamanda diğer kişilerle ilişkileri geliştirip, devamlı kılmayı da olanaklı hale getirmektedir. Bu gibi siteler iş ilişkileri, romantik ilişkilerin başlangıcı, müzik ve politika gibi alanlarda benzer ilgilere sahip bireyleri buluşturma gibi bir işlevi de yerine getirmektedir (Balcı ve Koçak 2017).

Farklı farklı kullanım amaçları olan sosyal medya kullanımı hakkında dünyada We Are Social’ın Ekim 2020 ve ülkemize ait Ocak 2020 raporu verileri incelediğimizde şu bilgiler yer almaktadır: Dünyada 4 milyardan fazla insan artık her ay sosyal medyayı kullanmaktadır ve her gün ortalama 2 milyon yeni kullanıcı bunlara katılmıştır. Dünya, sosyal medyada daha fazla zaman geçiriyor ve tipik bir kullanıcı artık uyanık hayatının yaklaşık yüzde 15’ini sosyal platformları kullanarak geçirmektedir. Temmuz ve Eylül arasında, önceki üç aya göre 180 milyondan fazla kişi sosyal medyayı kullanmış, bu da günde yaklaşık 2 milyon kullanıcı artışına denk gelmektedir. Bu çeyrekte sosyal medya kullanımındaki büyümenin çoğu, COVID-19 kilitlenmeleri sırasında insanların benimsediği yeni alışkanlıkların doğrudan sonucudur. Türkiye karnesinde en çok uygulama içi satın almada; Azar, Tinder, Who-Call&Chat, Connected2.me ve Netflix olduğu görülmektedir (We Are Social, 2020). İlk dört uygulamanın tanışma/arkadaşlık (meeting) içerikli platformlar olması dikkat çekmektedir.

Sosyal medyanın kullanım sıklığı ve kullanımı çeşitli araştırmalara da konu olmuştur. Türkel (2018) ergenlerin yalnızlık düzeyleri ile sosyal medya kullanımı arasında yordayıcı ilişkilerine bakmış, pozitif yönlü doğrusal bir ilişki olduğunu görmüştür. Türkel’in araştırma sonucunda çıkan bulgular, ergenlerin yalnızlık düzeylerinin artmasıyla, sosyal medya kullanım düzeylerinin de arttığını göstermektedir. Durak, Batıgün ve Hasta  (2010)’ya göre yalnızlık ve internet bağımlılığı arasındaki ilişkinin incelendiği bir diğer araştırmada, internet bağımlılığı ölçeğinde yüksek puan alan bireyler, kendilerini daha yalnız görmektedir. Yapılan araştırmada dikkat çeken diğer bulgu ise cinsiyet değişkeni arasında fark bulunmadığı sonucudur (Akt. Türkel 2018). Yine yaşam doyum düzeyi ile katılımcıların günlük bir oturumda sosyal medya kullanım süresi ilişkisi ele alınmıştır. Araştırmada katılımcıların günlük bir oturumda medya kullanım süresi arttıkça yaşam doyum düzeyinin azaldığı sonucuna varılmıştır (Balcı ve Koçak 2017).

Diğer yandan yalnızlık durumu ve sosyal medya kullanım düzeyi arasında ilişkiyi açıklayan birçok araştırma karşımıza çıkmaktadır. Ancak bireylerin kendilerini neden sosyal medyada yalnız hissettikleri ve yalnızlığını sosyal medya ile nasıl elimine etmeye çalıştığı hakkında nedensel boyutunun araştırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Yalnızlık mı sosyal medya kullanımında artışa neden oluyor yoksa sosyal medya kullanım düzeyinin artışı mı insanları yalnızlık duygu durumu yaşamasına yol açmaktadır soruları yeni çalışmalara yol gösterebilir.

Tüm bunlara bakıldığında yalnızlık durumu ile ilişkili artan sosyal medya kullanım süresinin birçok olumsuz sonuçları olduğu aşikardır. Tabii sosyal medyayı kullanırken kullanım amaçları tanımlarda da bahsedildiği şekilde yerinde bir kullanım ile araçsal işlevde kullanılabilir Her sosyal medya kullanıcısı, sanal ilişki kurarak hayatındaki gerçek yaşam ilişkilerinden ne kadar taviz verdiği konusunu gözden geçirebilir. Sosyal medya kullanım süresi fazla, teknoloji bağımlılığı olan ya da yaşam doyum düzeyi düşük olan bireylerle yalnızlık duygu durumunu iyileştirecek çalışmalar yapılabilir. 

  Mustafa ÇİFTÇİ

Psikolojik Danışman