Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Ya Kaslarımı Kaybedersem? – Psikolektif Dergisi – Sayı – 16

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Egzersiz; fiziksel uygunluğun bir ya da daha fazla unsurunu geliştirmeyi hedefleyen, planlı ve sistemli bir şekilde yapılan fiziksel aktiviteler bütünü olarak tanımlanabilir. Egzersiz yapmanın bireydeki duygu durum hormonlarını etkilediği ve bunun sonucunda bireyin kendisini daha mutlu hissetmesini sağladığı yapılan çalışmalarda görülmektedir. (Adams, Miller ve Kraus, 2003; akt. Demirel ve Cicoğlu, 2020). Araştırmaların çoğu egzersiz yapmanın fiziksel ve ruhsal sağlığa olumlu katkısının olduğunu göstermektedir (Koruç ve Arsan, 2009). Egzersiz yapmanın olumlu sonuçları olabileceği gibi olumsuz sonuçlarından da bahsedilebilir. Egzersiz yapmanın olumsuz sonuçlarından biri olarak ifade edilen egzersiz bağımlılığı kavramı ilk olarak Veale (1987) tarafından ortaya atılmıştır. Veale (1987), egzersiz bağımlılığını, egzersize katılımın kontrol edilemeyecek düzeyde olmasıyla açıklamaktadır (Veale, 1987; Akt. Koruç ve Arsan, 2009). Egzersiz bağımlılığında diğer davranışsal bağımlılıklarla benzer belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler; tolerans (istenilen etkiyi yaratmak için zamanla daha çok egzersiz yapma isteği), içe çekilme (aynı miktarda egzersiz yapılmadığında kaygılı hissetme), niyet etkisi (niyet edilenden daha uzun süre egzersiz yapma), kontrol kaybı (egzersiz yapmayı durdurmakta başarısız denemeler), zaman (egzersiz yapmak için büyük bir zaman ayırma), diğer aktivitelerde azalma (aşırı egzersiz yüzünden sosyal, mesleki ve boş zaman aktivitelerinde bozulma) ve devamlılık (olumsuz sonuçlarına rağmen egzersiz yapmaya devam etme) olarak sıralanabilir (Hausenblas ve Downs, 2002). 

Hausenblas ve Downs (2002) yaptıkları çalışmada egzersiz bağımlılığının; kişilik özellikleri, psikolojik faktörler, fizyolojik faktörler, egzersiz tipi, cinsiyet ve egzersize katılım yılı gibi faktörlerle ilişkili olduğunu tespit etmiştir. Araştırmacılar egzersiz bağımlılığını, negatif ve pozitif olmak üzere iki formda ele almıştır.  Negatif bağımlılık aşırı düzeyde egzersiz yapan bireylerin egzersiz yapamadıklarında duydukları kaygı ve depresif duygular olarak pozitif bağımlılık ise bireyin hayatındaki zorluklarla mücadele etmesini kolaylaştırıcı etki olarak tanımlanmaktadır (Bavlı vd., 2011). 

Egzersiz bağımlılığı, negatif ve pozitif etkilerinin yanı sıra birincil ve ikincil egzersiz bağımlılığı olarak da sınıflandırılmaktadır. Birincil egzersiz bağımlılığı; egzersiz davranışının işlevselliğe zarar verici etkisinin ortaya çıkmasıyla başlayan ve egzersiz davranışının yapılmasındaki haz duygusunun yoğunluğuyla birlikte davranışının bırakılamaması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Temel olarak bağımlılık kavramı birincil olan için geçerlidir. Birincil egzersiz bağımlılığı riskinin erkeklerde daha yüksek olduğu bulunmuştur (Zmijewski ve Howard 2003; Akt. Vardar, 2012). İkincil egzersiz bağımlılığının ise yeme bozukluğuna bağlı olarak zayıf kalma güdüsüyle oluştuğu görülmektedir. İkincil egzersiz bağımlılığı daha çok yeme bozuklukları üzerinden kaynaklandığı için bağımlılık olarak değerlendirilmesi uygun bulunmamaktadır (Vardar, 2012). Yeme bozukluğu ve aşırı egzersiz yapma davranışı arasındaki ilişkiden oluştuğu düşünülen ikincil egzersiz bağımlılığının birincil egzersiz bağımlılığına göre daha sık olduğu yönünde çalışmalar bulunmaktadır (Adams, 2009). 

Egzersiz bağımlılığı ile ilgili literatürde yer alan çalışmalara bakıldığında egzersiz yapma sıklığının egzersiz bağımlılığını etkilediği ortaya çıkmaktadır (Cicioğlu vd., 2018; Çakır, 2019; Kagan,1987; Namlı vd., 2018). Yaş ve cinsiyet değişkenlerinin de egzersiz bağımlılığına özgü risk faktörleri arasında olduğu ifade edilmektedir (Nazlıgül ve Yılmaz, 2019). Egzersiz bağımlılığın en kritik yaş periyodunun ise genç yetişkinlik dönemi olduğu belirtilmektedir (Vardar, 2012). Aynı zamanda erkeklerin kadınlara göre egzersiz bağımlılığı yaşama riskinin yüksek olduğu görülmektedir (Vardar, 2012). Son yıllarda yapılan araştırmalarda egzersiz bağımlılığının egzersiz yapma sıklığıyla pozitif bir ilişkisinin olması nedeniyle egzersiz bağımlılığının profesyonel sporcular üzerinde önemli bir sorun olabileceği düşünülmektedir. 

Egzersiz bağımlılığında kullanılan tedaviler ise bilişsel-davranışçı yaklaşıma dayanmakla birlikte etkililikleri hakkında oldukça az kanıt bulunmaktadır. Araştırmacılar egzersiz bağımlılığı için eğitim, psikoterapi ve alternatif tedavi seçeneklerini önermektedir. Bilişsel süreçlere odaklanma ve davranışçı yaklaşım tedavide önemli bir yöntem olarak kullanılabilir (Vardar, 2012). Egzersiz bağımlılığı yaşayan bireyin öncelikle destek alması için sorumluluğunu kabul etmesi ve istekli olması gerekmektedir. Daha sonra ise farkındalık becerilerinin gelişmesi ve kontrol kaybının yol açtığı duygu ve davranışları arasındaki ilişkiyi fark etmesi beklenmektedir. Psikoterapi sürecinde bilişsel yeniden yapılandırma ve motivasyonel görüşme teknikleri önem arz etmektedir. Egzersiz yapmanın bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığına olan katkısı nedeniyle egzersiz bağımlılığının tanımlanması konusunda güçlükler yaşanabilmektedir. Egzersiz bağımlılığı konusunda toplumların bilinçlendirilmesi ve “bilinçli egzersiz anlayışı” hakkında farkındalık çalışmalarının yapılması önem arz etmektedir. 

Yavuz Selim KAYMAKCI

Psikolojik Danışman