Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Sınırsızlığın Sınırları: “Çocuklarda Sınır Koyma” – Psikolektif Dergisi – Sayı – 28

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Çocuklar istek ve ihtiyaçlarını ebeveynlerine anlatırken birçok yol izlerler. Bu yollar bebeklikten başlayarak ebeveynlerin de tutumu ile değişikliğe uğrayarak sürmektedir. Sosyal ortamlarda (sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, restaurant, uçak, otobüs vb alanlar) özellikle son zamanlarda “ağlayan, bağıran, öfke patlamaları yaşayan” ve bir türlü susturulamayan, tatmin edilemeyen çocuklar görmüşüzdür. Onların bu davranışı karşısında çevredekilerin tepkilerini gözlemleyen ebeveynlerinin mahcup bakışlarına da şahit olmuş olabiliriz. Böyle bir sahneye dair aslında konuşulacak çok fazla konu var ancak bu yazıda belki de bu konuyu en çok ilgilendiren kısmından belki de sorunun %50’sine sahip olan kısmından yani “çocuklarda sınır koymayı” bahsedeceğiz.

Sınır koyma denildiğinde birçok kişinin aklına katı, otoriter tutumlar, ödül ve cezaya dayanan ebeveyn tutumları geliyor olabilir. Çocuk gelişimi ve eğitimi üzerine yapılan çalışmalar, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyüp toplumda uyumlu bireyler olabilmeleri için sınır koymanın önemini vurgulamaktadır. Sınır koyma, “Çocukların davranışlarını yönlendiren, onlara güvenli bir çerçeve sunan ve disiplin kazandıran önemli bir ebeveynlik becerisidir.” denilebilir. Sınırları doğru şekilde belirlemek çocuklar için bir güvenli alan oluşturabilir. Bununla birlikte çocuklarda olumlu hisleri ve dengeyi artırabilir. Sınırlar bazı ebeveynlerin korktuğu gibi çocukta bedensel ya da ruhsal kısıtlanma, olumsuz his, mutsuzluk duygusu oluşturmaz (9). Sanılanın aksine sınır koymak demek katı kurallar koymak demek değildir bununla birlikte kurallara uyan çocuk da itaat eden çocuk anlamına gelmez. Sınırlar çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlamakla birlikte sorumluluk bilincine sahip, özgüveni yüksek bireyler olmalarını da sağlar (12, 2, 8, 9).

Her çocuk farklı ve kendine özgü gelişim gösterdiği gibi her ebeveyn, her ebeveynin göstermiş olduğu stilleri de farklı olup birçok farklı dinamiğe göre değişim gösterdiği de söylenebilir. Ancak tüm bu farklılıklara rağmen değişmeyen ve neredeyse her durumda geçerli olan bir şey vardır ki bu, ‘ebeveynlerin çocuklarıyla duygusal bir bağlantı (bağ) kurmalarıdır’ denilebilir. Bağlantı(bağ), ebeveynlerin tüm dikkatlerini çocuklarına vererek onları dinlemeleri onların sorun çözmeye yönelik girişimlerine değer vermeleri ve kabul edilmeyen davranışlarda bulunduklarında onların yanında olmaları anlamına gelmektedir (11). Grusec (2020)’e göre ebeveynlerin çocuklarıyla kurdukları duygusal bağ, çocukların sınırları anlamlandırmasında kolaylaştırıcı bir rol üstlenir. Bunun yanında yapılan diğer araştırmalar çocukla bağ kurmada, ‘fiziksel temas, empati gösteren yüz ifadeleri, şefkatli bir ses tonu ve yargılayıcı olmayan dinleme ve çocukların duygularını kabul etme’nin önemli olduğunu vurgulamıştır (10).

Çocukların gelişim süreçlerinde sınırların belirlenmesi, onların kendilerini ve çevrelerini anlamalarına yardımcı olabilir. Sınırlar, çocuklara neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilemez olduğunu öğretebilir ve bu durum onların sosyal normları ve beklentileri anlamalarına yardımcı olabilmektedir. Çocukları, gerçekten sevmenin ve onlara ihtiyacı olanı vermenin bir yolu da açık ve tutarlı sınırlar sunmak ile hayatlarında tahmin edilebilir bir yapı kurmaktır (11). Bununla birlikte sınırların belirlenmediği aile ortamları da bulunmaktadır. Oskay (2020)’a göre sınırları olmadan büyütülen çocuklar kendilerini güvende hissetmezler.  Siegel ve Bryson (2020)’a göre ise sınırların olmaması çocuklarda stres yaratır ve stresli çocuklar daha tepkisel davranışlarda bulunurlar. Dolayısıyla sınırların sağlıklı bir şekilde belirlenmesinin çocukların davranışlarını şekillendirme noktasında da faydalı olacağı düşünülmektedir.

Peki sınırlar nasıl belirlenmeli?

Sınır koyma sürecinde etkili olabilmek için bazı stratejiler benimsenebilir. Bu stratejiler: “Tutarlılık, açıklık ve empatiyi” içinde barındırabilir. Ebeveynlerin koydukları sınırların nedenlerini açık bir şekilde açıklaması ve bu sınırları tutarlı bir şekilde uygulaması da oldukça önemlidir. Ayrıca, çocukların duygularını ve bakış açılarını anlamaya çalışmak ve onlara empati göstermek, sınır koyma sürecini daha kabul edilebilir kılacağı söylenebilir. Her çocuğun koşulsuz olarak sevildiğini, yetersiz kalsa veya başarısızlığa uğrasa bile olduğu gibi kabul edileceğini bilmeye ihtiyacı vardır (5). Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri en büyük hediye koşulsuz sevgidir (7. Dolayısıyla sınır koyma ve koyulan sınırlara dikkat etme noktasında koşulsuz sevginin ebeveynlerin en büyük yardımcısı olacağı söylenebilir.

Gordon (2015)’e göre çocuklar kendilerine fırsat verilirse davranışlarını belirleyecek kuralları ebeveynleri ile birlikte koyabilecek yetenektedir. Küçük çocuklar için sınırların ebeveynler tarafından belirlenmesi doğru bir yaklaşım olsa da daha büyük çocuklar kuralları ve sınırları belirleme sürecine mutlaka dahil edilmeli, eğer sınırlar ebeveynler tarafından konulacaksa çocukların beklentileri, gereksinimleri ve istekleri dikkate alınmalıdır. Böylece çocuklar kuralları daha çok benimserler. Çocuklar daha küçükken sınırlar daha dar iken çocuk büyüdükçe sınırlar genişletilmelidir (1,2,7).

Sınır koyarken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da çocuğun yaratıcılığını kullanabileceği alanlara da imkan verilmesidir. Döğüşgen (2010) ve  Oskay (2020)’ ye göre aşırıya kaçmadan gerçekçi sınırlar içinde olmaya dikkat edilerek çocuğun mutlaka yaşına göre bir merak ve keşif alanı da tanınarak sağlıklı bir güvenlik alanı yaratılmalıdır. Kurallar ya da sınırlar  belirlenirken çocukların daha sakin ve sizi dikkatle dinleyebildiği zamanlar tercih edilmesinin sürdürülebilirliği sağlamak açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. Küçük çocuklar kuralları unutabilir. Ebeveynlerin bunu bilmesi çocuklarına karşı daha hoşgörülü olmalarını sağlayacaktır. Kurallar mümkün olduğunca çocuğa kimsenin olmadığı bir ortamda sakin bir ses tonuyla ve onun göz hizasına inilerek hatırlatılmalıdır. Böylelikle çocukların sınırlara direnç gösterme olasılığı azaltılmış olur (6).

Sonuç olarak çocuklarda sınır koyma, onların sağlıklı gelişimi ve toplumsal uyumlarını daha kolay sağlamak açısından önemli bir yere sahiptir demek çok da yanlış olmayacaktır. Etkili sınır koyma stratejileri, netlik, tutarlılık ve sevgi ile desteklenmeli ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun olmalıdır. Doğru şekilde belirlenen ve uygulanan sınırlar, çocukların güvenlik duygusunu artırabilir, kaygılarını azaltabilir ve onların sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunabilir diyebiliriz. Ancak, sınır koymanın aşırıya kaçmaması ve esnek bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Ebeveynlerin bu dengeyi kurmaları, çocuklarının hem bugün hem de gelecekte sağlıklı ve mutlu bireyler olmalarına katkı sağlayacaktır diyebiliriz.

Semih ÜLKER

Psikolojik Danışman