Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Oyuna Bağlanmak – Psikolektif Dergisi – Sayı – 22

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Oyun kelimesini duyduğumuzda hemen hemen herkesin aklında farklı imgeler canlanır. Herkesin oyuna dair bir anısı ya da anlatacak herhangi bir şeyi muhakkak vardır. Hatta oyun, uluslararası anlaşma metinlerine bile konu olmuştur. Oyunun tüm çocuklar için bir hak olarak belirtilmesi çocuğun gelişimi noktasındaki önemini vurgulamıştır diyebiliriz.

Oyun oynarken yepyeni bir dünya kurulur, bu dünyadaki tüm kurallar oyunu oynayan çocuklar tarafından belirlenir ve kendi isteklerine göre şekillenir. Bu durum onların sınırsız hayal güçlerini desteklerken oyun ortamında gerçek yaşama dair çok fazla tecrübe edinirler. Bekmezci, ve Özkan (2015)’a göre oyun üzerinde inceleme yapan araştırmacılar, çocuğun duygu, düşünce ve gelişme düzeyini anlamanın en iyi yolunun, oyun sırasında gözlemek olduğunu kabul etmektedir.

Özer ve arkadaşları (2006)’na göre oyun, çocuğun boş zamanlarını doldurma aracı olarak görülmemelidir. Bazı yetişkinlerin oyunu bu şekilde düşündükleri görülür. Oysa, oyunun gerçek ve önemli bir eğitim aracı olduğu vurgulanmıştır. Oyun çocuğun hayal gücünü ve yaratıcılığını geliştirir, insan ilişkilerini ve yardımlaşma etkileşimini arttırır. Çocuklara öğretilmekte zorlanılan pek çok kuralın, oyun sırasında daha kolay öğretilebileceği de aynı çalışmada vurgulanmıştır. Oyunun bu eğitici yönünden okullarda da özellikle yararlanılmaktadır. Eğitsel oyunlar yoluyla dersleri daha çekici hale getirerek bilginin kalıcılığının artırılabileceği düşünülmektedir.

Günümüzde internetin de hayatımıza girmesiyle birlikte belki de en çok değişen kavramların başında oyun gelmektedir diyebiliriz. Daha öncesinde okullarda, sokaklarda organize edilen ve her mahallede farklı kuralları olan oyunların yerini artık sanal dünyada birden çok kişiyle birlikte belirli bir çerçevede kurgulanan ve yeni rollerin devreye girdiği oyunlar almıştır. Bu durum özellikle çocuklara yönelik bazı olumlu ve olumsuz sonuçları ortaya çıkarmıştır.

Yapılan çalışmalar oyunun ve özellikle internetin bağımlılık yönüne yoğunlaşsa da belirli bir süreyi aşmadan oynanan sanal oyunların olumlu etkileri olabileceği ortaya konmuştur. Mustafaoğlu ve Yasacı (2018)’ya göre aşırıya kaçmadan dijital oyun oynamak,  oyunlarda verilen komutları takip edebilme, el-kol koordinasyonunu güçlendirme, motor yeteneklerde ilerleme olması gibi yeterlilikleri desteklemekte ve bununla birlikte çocukların problem çözebilme, mantık yürütebilme, analiz yapabilme ve karar verme becerilerini de geliştirmektedir.  Oyunların çevrimiçi ortamda oynanması sosyalleşme noktasında oldukça verimli olabilir. Bu anlamda sanal oyunları eskilerin mahalle ortamına benzetebiliriz. Her anlamda paylaşımın fazla olduğu ve çocukların bizzat deneyimleyerek birçok kazanım elde ettiği bu ortamlar günümüzde artık sanal alemde varlığını devam ettirmektedir diyebiliriz.

Bu sanal mahallenin olumlu etkilerinin yanı sıra bir de olumsuz etkileri var. Bu anlamda ilaç ve zehir arasındaki fark dozdur sözü konuyu açıklamamıza yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. Ekran başında uzun süre vakit geçirmenin hem bedensel hem de ruhsal anlamda oldukça yaralayıcı etkileri vardır. Yine Mustafaoğlu ve Yasacı (2018)’ya göre anksiyete ve agresif tutum sergileme  depresyon, asosyalleşme, aile içi iletişimde azalma gibi ruhsal ve omurga, omuz el-el bileği gibi vücut bölümlerinde kas iskelet sistemi problemleri, gözlerde kuruluk, ağrı ve kızarıklık ile uyku kalitesinde bozulma gibi fiziksel sağlık sorunlarına neden olmaktadır.

Yapılan bazı araştırmalarda özellikle sanal ortamda oynanan oyunların oyun ve internet bağımlılığına sebep olduğu yönünde sonuçlar elde edilmiştir. Ayhan ve Köseliören (2019)’e göre internet bağımlılığının ortaya çıkmasında online oyun oynama bağımlılığı önemli rol oynamaktadır. Özellikle bu mecralardaki oyuncuların online oyun aracılığıyla başka kişilerle iletişime geçmesinin yanı sıra ekonomik, psikolojik, kültürel ve sosyal bir kazancın sağlanmasına yönelik bir pratik edinmesi bağımlılıklarını artırmaktadır.

Sanal ortamda belirli bir karakterin ya da avatarın arkasına gizlenebilme imkânı olması oyun oynayan bireyin kendini daha rahat ve kısıtlamadan ifade etmesini sağladığından onlara gerçek hayatta yapamadıklarını yapma, söyleyemediklerini söyleme şansı vermektedir. Bu durumun sağladığı özgürlük sayesinde bireyler davranışlarını düzeltme, empati kurma ya da özür dileme ihtiyacı duymamaktadırlar. Aynı özgürlüğe sahip birçok bireyin bulunduğu böyle ortamlarda olumsuz kazanımlar da oldukça fazla olabilir. Bu durumun küfür etmek, saldırganlık, öfke kontrolünde zorlanmak gibi çeşitli davranış sorunlarına yol açtığı düşünülmektedir.

Peki bu noktada neler yapılabilir? Öncelikle çocukların oyunlardan elde ettiği ikincil kazançları tespit etmek bize bir yol haritası sunacaktır. Burada sormamız gereken soru ise “çocuğum bu oyunda başarılı olduğunda duygusal olarak eksik kalan hangi yönünü tamamlıyor?” şeklinde olmalıdır. Daha sonra ise ebeveyn olarak bu duygu eksikliklerini telafi edebilmek adına neler yapılabileceği noktasında destek alınabilir. Örneğin değersizlik hissini telafi etmek için sürekli oyun oynadığı gözlemlenen bir çocukta bu eksikliği anlayarak gidermeye çalışmak sorunun çözülebilmesi adına faydalı olabilir.

Griffiths (2003)’e göre aileler oyun bağımlılığını önlemek ve mücadele etmek için; çocuğun “ne kadar”, “nerede”, “ne zaman” , “ne tür” oyunları oynayabileceği ile ilgili temel kuralları/sınırları başında oluşturmalı ve bu konuda kararlı olmalıdır. Oyunların içeriği hakkında çocukla konuşulmalı ve gerçek ile sanal dünya arasındaki farkı anladığından emin olunmalıdır. Dijital oyunların yanında boş zamanlarında sürdürebileceği diğer sosyal faaliyetlerin de olması sağlanmalıdır.

Kısacası dijital oyun oynamanın artılarının yanında eksileri de vardır. Teknolojinin bu denli hayatımıza entegre olduğu günümüzde gerek okullarda gerekse aile içinde çeşitli önlemler alarak ve bunların kontrolünü sağlayarak hem çocukların bilinçli internet kullanıcıları olmalarına hem de oyunların ve sanal dünyanın olumsuzluklarından korunmalarına yardımcı olabiliriz.

     Semih ÜLKER

Psikolojik Danışman