
Ruh sağlığı alanında multidisipliner bir anlayışla oluşturulan Psikolektif Dergisi’nin bu ayki teması “Cinsellik” olduğu için akla ilk gelen isimlerden biri psikoloji bilimine büyük katkıları olan psikanalist Sigmund Freud’dur. Psikanalitik kuramın yaratıcısı olan Sigmund Freud, özellikle psikanalitik kuram bağlamında geçmişten günümüze kadar ciddi eleştirilere maruz kalmıştır. Toplumun tüm kesimleri tarafından ilgi duyulan bir bilim insanı olan Freud’un kuramını cinsellik ve saldırganlık olmak üzere iki temel iç güdüye dayandırması eleştirildiği noktalardan biridir (Özşahin, 2019). Genel anlamda Freud’u anlatmak ve anlamanın gerekliliği bu noktada psikoloji bilimi için önem arz etmektedir. Kendisinden sonra gelen birçok bilim insanını etkileyen Sigmund Freud, günümüzde popüler kültürün de ilgi odaklarından biri olmuştur. Freud’un insan psikolojisine ilişkin görüşlerine ve psikoseksüel gelişim kuramı olarak adlandırdığı gelişim dönemlerine bakacak olursak; Freud’a göre insan, çocukluk yıllarında kişiliğini etkileyen çeşitli evrelerden geçmektedir. “Cinsellik” üzerine şekillendirdiği bu psikoseksüel gelişim kuramında “cinsellik” kavramını “haz” duygusu temelinde yorumlamıştır. Psikoseksüel gelişim kuramına göre kişilik gelişimi; oral, anal, fallik, gizil, genital olmak üzere 5 dönemden oluşmakta ve yaşamın bütün dönemlerini kapsamaktadır. Buna rağmen Freud yaşamın ilk altı yılını kişilik gelişimi için kritik dönem olarak ifade etmektedir. Bu dönemlerde çocuğa haz veren bölgeyle ilgili haz yaşantılarının aşırı ya da yetersiz olması fiksasyon (saplantı) ile sonuçlanabilir (Arslan, 2016). Buna sebep olan faktörlerin başında ise ebeveyn tutumları gelmektedir. İçinde bulunduğu dönemde şımartılma ya da engelleme tutumları kişiliğin sağlıklı gelişimini engellemektedir.
Yazının konusu itibarıyla bu yazıda Freud’un psikoseksüel gelişim kuramında 3-6 yaş arasına denk gelen fallik dönem içerisindeki Oedipus ve Elektra komplekslerini ele alacağız. İsmini Yunan mitolojisinin en ünlü efsanelerinden biri olan Oedipus’tan alan kavramın mitolojik anlamını ve tarihçesini ele alalım. O dönemde yapılan bir kehanetten ötürü elleri ve kolları bağlı bir şekilde ebeveynleri tarafından ormana bırakılan Oedipus, çobanlar tarafından bulunduktan sonra hakkındaki kehanetleri öğrenip üvey anne-babasından uzaklaşır. Kompleksin isminin de oluşmasına etki eden bu bölümde Oedipus, başka bir bölgede yaşayan halkın Sfenks isimli insanları yiyen bir devden kurtulması için kraliçeyle evlenir. Kraliçeyle evlendikten sonra kraliçenin gerçek annesi olduğunu öğrenen Oedipus, annesinin iğnesiyle gözlerini dağlar. İsmini Yunan mitolojisinden alan bu kavram tarihçesi itibarıyla Freud’un manevi değerlerden yola çıkarak çocuk cinselliğinin izah edilmesi noktasında eleştirilmesine sebep olmuştur (Şenödeyici, 2012).
İsmini böyle bir hikâyeden alan Oedipus kompleksinin, Freud’un psikoseksüel gelişim kuramındaki yeri ise kişiliğin gelişiminde 0-6 yaş arasındaki deneyimlerin önemine yapılan vurgu bakımından önemlidir. Toplumda sıklıkla karşılaştığımız söylemlerden örnek vermek gerekirse “Bu çocuk (erkek) kesin anneci olacak!” “Bu kız çocuğu tam bir baba aşığı, işten geldikten sonra hep onunla vakit geçirmek istiyor.” gibi cümleler duyulmaktadır. Halk dilinde yaygın olarak kullanılan bu söylemler, Freud’un Oedipus kompleksi kavramıyla temellendirilebilir. Freud, kuramının en ünlü bölümü olan Oedipus kompleksinden ilk kez 1897 yılında Fliess’e yazdığı mektuplarında bahsetmiştir (Doğrusöz, 2016).
Fallik dönemde erkek ve kız çocuk için karşı cinsteki ebeveyne duyulan ilgi ve bununla birlikte aynı cinsteki ebeveyne duyulan rekabet duygusu Freud tarafından Oedipus kompleksiyle açıklanmaktadır. Oedipus kompleksi, çocuk cinsel gelişiminin en belirgin olduğu dönemde yer almakla birlikte çocuğun bu kompleksi ile başa çıkması sağlıklı yetişkin cinselliğinin temelini oluşturmaktadır (Stone, 2008; aktaran Özşahin, 2019). Erkek çocuk, erkek cinsiyetine özgü davranışları kazanabilmek ve sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirebilmek için, baba ile özdeşim kurmalıdır (Geçtan, 2020).
Freud, 1909’da yayınladığı tarihin ilk çocuk analiz çalışması olarak bilinen “Beş Yaşındaki Bir Erkek Çocukta Fobinin Analizi” makalesiyle Oedipus kompleksiyle ortaya attığı iddiaların bu vakada çocuk cinsel gelişiminin erken dışavurumlarının bir kanıtı olduğunu düşünmektedir (Köybaşı, 2020). Freud’a göre her çocuğun bu kompleksi yaşayacağı ve sağlıklı kişilik gelişiminde bu kompleksle başa çıkmanın önemli olduğu düşünülmektedir.
Elektra kompleksi ise fallik dönemde bulunan kız çocuklarının babasına duyduğu ilgi ve bunun yanında annesiyle arasındaki rekabet olarak ifade edilmektedir. Tıpkı Oedipus kompleksi gibi ismini Yunan mitolojisinden almaktadır. Freud’un öğrencilerinden olan Carl Gustav Jung, babasına duyduğu aşk ile annesini öldüren Elektra’dan esinlenerek komplekse Elektra kompleksi ismini vermiştir. Her ne kadar Jung bu komplekse Elektra ismini verse de Freud bu ismi benimsememiş, kavramı hem kız hem de erkek çocukları için Oedipus kompleksi bağlamında açıklamıştır. Kız çocukların Elektra kompleksinde babasına ilgi duyarak annesinden uzaklaştığı yani kız çocuğun anne ile özdeşim kurması gerekirken, baba ile özdeşim kurduğu ifade edilmektedir. Özet olarak Oedipus ve Elektra kompleksinin çözümlenebilmesi için, çocuğun kendi cinsinden ebeveyni ile özdeşim kurması ve onu model alması gerekmektedir. Sağlıklı bir cinsel kimlik, doğru özdeşimle birlikte çatışmaların çözümlenmesini gerektirmektedir. Çatışmaları çözümleyen çocuk, toplumsal rollerini ve toplumsal değerleri içselleştirebilecektir (Arslan, 2016). Bu çatışmaları çözemeyen çocuklarda ise ileriki yaşlarda anne-babadan kopamama, karşı cinsle ilgili girişimlerde çekinik kalma, karşı cinsle ilgili aşırı derecede eleştirel tutum geliştirme ve bazı cinsel problemler yaşama gibi durumlar gözlenebilir (Arslan, 2016).
Fallik dönemdeki kız ve erkek çocuklarında yaşanan Oedipus ve Elektra kompleksinde ailelerin öedipal çatışma şiddetini artıran tutumları olabilmektedir. Bunlara örnek olarak; anne-babaların 3 yaşından sonra çocukla birlikte uyuması, aile bireylerinin ev içerisinde mahremiyete önem vermemesi, anne-babaların çocuklarına karşı “aşkım, hayatım” gibi söylemlerle hitap etmesi ve çocuklarını dudaktan öpmesi, anne-babanın çocuğu kıskandırma tutumları örnek verilebilir. Bu dönemde aileler çocuklarına karşı koşulsuz sevgi ve ilgi içerisinde yaklaşarak yaşanan durumu normal olarak değerlendirmelidir. Merak duygusunun ön planda olduğu bu dönemde çocukların cinsellikle ilgili sorularına karşı aileler tutarlı ve doğru cevaplar vermelidir. Bu sorular yasak ve ayıp şeklinde değerlendirilmemelidir. Aynı zamanda fallik döneme denk gelen bu kompleksi Erikson’un psikoseksüel kuramı bağlamında ele aldığımızda, kompleksin yaşandığı yaş dönemleri Erikson’ un kuramında girişkenliğe karşı suçluluk olarak yer aldığını görmekteyiz. Çocukların dönem gereği yaşadığı cinsellikle ilgili merak duygularına karşın ebeveynler katı bir tutumla yaklaştığı takdirde çocuklarda yoğun suçluluk duygusunun oluşabileceği böylece bu dönemde yaşanan olumsuz deneyimin ilerleyen yaşlarda çocukların girişkenlik becerilerini olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir.
Psikoloji bilimine sağladığı katkılar ve kendisinden sonra gelen kuramcıları etkilemesi bakımından Sigmund Freud’un psikoloji bilimindeki yeri oldukça önemlidir. Akademik çalışmalarının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da psikoloji bilimine ışık tutması dileğiyle…
Yavuz Selim KAYMAKCI
Psikolojik Danışman