Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Kültür ve Kültür Değişmesi Kavramlarının Tanımsal İncelenmesi – Psikolektif Dergisi – Sayı – 10

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Pek çok bilim dalına farklı yönleriyle araştırma konusu olan kültür kavramı tanımlaması en güç olan kavramların başında gelmektedir. Kavram tanımlamasında yaşanan güçlüğün sebepleri incelendiğinde kültürün çok geniş bir içeriğe sahip olmasının başlıca etken olduğu göze çarpmaktadır. Birey ve toplumu ilgilendiren neredeyse her unsur ile ilişkisinden ötürü tanımlarda kavramın farklı yönlerine vurgu yapılmaktadır. 

Kelime kökeni olarak kültür kelimesinin Latincedeki “colere” veya “cultura” fiillerinden kaynaklandığı ve klasik Latince’ de “ekip-biçmek”, “bakmak” veya “yetiştirmek” anlamını taşıdığı ileri sürülmüştür. Hofstede’ye göre ise kültür; bir grup insanı diğerlerinden ayıran zihinsel programlamadır. Bu programlama aileden başlamakta, okulda, arkadaş gruplarında, çalışma ortamında ve içinde yaşanılan toplumda devam etmektedir (akt.  Kocaoğlu, 2007:3).

En genel ve nesnel tanımıyla kültür, insanın yarattıklarının tümüdür (Özer, 2015). Bu bağlamda denilebilir ki kültür, insan tarafından üretilen, öğrenilip aktarılabilen, değişen ve değiştiren parçalardan meydana gelmektedir.  Kültür, insanın bizzat kendi eliyle meydana getirdiklerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla insanın yaptığı her şey kültürün bir parçasını oluşturur. Alver’in (2011) söylediği gibi insansız kültür, kültürsüz de insanın olması mümkün değildir.

Tylor’a göre kültür, bilgilerin, inançların, sanatların, değerlerin, kuralların, örf ve adetlerin, toplumun üyesi olan insan tarafından sonradan kazanılmış kapasite ve alışkanlıklar bütünüdür (akt. Aksoy, 2013). Tylor, bu tanımda insanların biyolojik olarak kalıtım yoluyla değil de belli bir toplumsal yapı içinde doğmaları ve bununla beraber o toplum içinde öğrendikleri değer ve davranış örüntülerine vurgu yapmaktadır.

Ülkemizde ise; kültürü sistemli bir şekilde ilk tanımlayan kişi Ziya Gökalp’tir. Gökalp kültürü, bir topluma özgü sanat, din, gelenek ve adetler olarak tanımlayarak, kültürün milli olduğunu ileri sürmüştür (Kocaoğlu, 2007). 

Kültür hem toplumdan etkilenmekte hem de onu etkilemektedir. Birey ve toplum ile olan bağından ötürü kültürün yerine getirdiği bazı işlevleri bulunmaktadır. Bu işlevleri ise şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Kültür, toplumları, ulusları, grupları birbirinden ayıran, onları özgün kılan bir işleve sahiptir. Belli bir toplum çatısı altında bulunan bireyler kültürleri sayesinde iletişimde ortak çizgilerde buluşmaktadırlar. Bir kültür de belli bir anlamı ifade eden bir davranış ya da bir söz sadece o kültürü bilen kişilerce kastedilen anlamıyla anlaşılabilmektedir (Likaj, 2008).
  • Kültür, bireye toplumsal bir kişilik (kültürel kimlik) kazandırmaktadır. Bu kimlik, belli bir grubun, topluluğun ya da toplumun bireyi olduğunu gösterir ve kişinin onunla özdeşleşmesini sağlamaktadır (Likaj, 2008).

Kültür kavramı, varlığını insanlar tarafından gelecek nesillere aktarılmak suretiyle sürdürmektedir. Kültürün aktarımında en önemli taşıyıcı kaynakların başında bireyin içinde bulunduğu aile gelmektedir. Ardından içinde yaşanılan toplum ve eğitim kurumları vasıtasıyla kültüre ait değerler, özler, unsurların yaşatılarak varlığını devam ettirmesi sağlanır. Kültür varlığını devam ettirmeye çalışırken bir yandan da değişime ve gelişime açık olan yanı dolayısıyla yaşanan siyasi, sosyal ve teknolojik gelişmelerden etkilenebilmektedir. Bu etkilenme kavramı karşımıza kültür değişmesi tanımını çıkarmaktadır. Kültür değişmesini, bir kültürün davranış modellerinde ve tiplerinde meydana gelen değişim süreci olarak tanımlamak mümkündür (Özer, 2015, s.70). Kültürde değişme kültürün dinamik yapısıyla ilgilidir. Bu nedenle kültür değişmeleri kaçınılmaz bir toplumsal gerçekliktir.

Kültürün içinde yaşanan değişmeler iç veya dış kaynak sebebiyle olabilir. Ya da bir kültürün başka kültürlerle etkileşim altında kalması dolayısıyla gerçekleşebilir. Belli bir toplumsal çevreyle etkileşime girerek biçimlenen genetik (biyolojik) ve psikolojik yapı kolay kolay değişmez; ama değişmiş çevreyle ilk kez etkileşime giren yeni kuşaklar büyük oranda değişir. Kuşak çatışması olarak bilinen evrensel sorunlar da buradan kaynaklanır (Güvenç, 2002). 

Bir kültür değişmesi sürecinin seyrine bakıldığında; bir kültüre sahip bireyler önce bir başka kültürde yer alarak bu kültürü tanır ve yeni bir etkileşim sürecine girer. Düşünme tarzları, davranma tarzları, toplumun içinde var olan ilişkileri, değer, norm, inanç ve formları, kültürden kültüre değiştiği için yabancı bir kültüre giren kişi, bu tarzlardan ve formlarından etkilenmesi suretiyle değişimi rahatlıkla kabul eder ve kendi kültüründe de yeni değişmeler yapılması gerektiğini düşünebilir. Kültür değişmesinin sebepleri itibariyle incelenmesi sonucunda zorunlu ve serbest olmak üzere iki farklı çeşidi bulunduğu göze çarpmaktadır.

 Serbest kültür değişmelerini, bir toplumun içinde gerçekleşen zorunlu olmayan değişmeler olarak değerlendirmek mümkündür. Bir toplumun, topluluğun ya da grubun kendi kültüründen olmayan farklı bir kültürden etkilenip ona benzemeye başlaması olduğu da söylenebilir. Aynı zamanda bu değişim türünde başka bir kültürü isteyerek, onu benimseyerek, gerçekleşen değişmelerden söz edilebilir. Serbest kültür değişmeleri her toplumda, topluluklarda ya da gruplarda, her zaman gerçekleşebilir (Oral, 2019).

Zorunlu kültür değişmelerinde toplumlardan biri diğerini kendi kültür öğelerini kabul ve benimsemesi doğrultusunda baskı yapmaktadır. Ya da yönetimdeki belirli gruplar bir başka kültür öğelerinin benimsenmesinde güç kullanarak zorla kabul ettirmeye, o toplumun kültüründe değişmelere sebep olmaya çalışmaktadır (Likaj, 2008).

Zorunlu bir özellik olarak kabul ettiğimiz kültür değişmeleri ortaya çıkışı bakımından toplumdan topluma, gruptan gruba farklılık gösterebilir. Nitekim tarihte yaşanan önemli savaşlar, göçler, eğitim, ticaret vb. faktörler farklı toplumların birbirleriyle temasa geçmesine vesile olarak, toplumların etkileşim yaşamalarına kaynak olmuştur. Kültür değişmelerinin pek çok gerekçesi sayılabilmekle birlikte en önemli değişmeler, mevcut alışkanlıkların değişen şartlarla birlikte artık toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadığı veya grubu tatmin edemediği noktalarda baş gösterir. 

Her kültür, sürekli bir değişme halinde bulunmakla beraber hepsi aynı anda ve aynı hızla değişim göstermez. Değişme halinde bulunan bir kültürde, toplumdaki bazı unsurlar değiştiği halde bazı unsurlar değişmeyebilir. Çünkü kültürün bir unsurunda meydana gelen değişmeler, diğer kısımlara etkisini aynı şekilde göstermez. Bu durum değişmenin yaşandığı toplum içinde çatışma ve anlaşmazlıkları da beraberinde getirebilir (Oral, 2019).

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki değişim kaçınılmazdır. Ancak bu değişimi bir milletin kendi kültürünü bırakarak yabancı bir kültürü alması şeklinde anlamamak gerekir. Zira değişim, kültürün dönemin şartlarına göre kendini güncellemesi ve varlığını devam edebilmesi açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Kendi kültürünü başka kültürler içinde eritip yok olan kültürler kadar değişime kapalı olan kültürlerin de devamlılığını sağlamakta sorunlar yaşayacağı tahmin edilmektedir.

Ayşe Doğan

Psikolojik Danışman