Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Engellendim – Psikolektif Dergisi – Sayı – 21

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.
Her bireyin yaşamında en temel haklarından bir tanesi sağlıklı olma hakkıdır. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) sağlıklı olma kavramını “Bireylerin sadece hasta ya da engelli olmaması değil; bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik hâlinde olma” durumu olarak tanımlamaktadır (akt: Fişek, 1983). Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Engeli olan, vücudunda eksik veya kusuru bulunan kişi; özürlü.” olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2019). Farklı kaynaklarda ise engellilik, bireyde doğuştan itibaren ya da daha sonradan ortaya çıkan, bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeti kaybı olarak ifade edilmektedir (Kavaklı ve Özkara, 2012). Engelliliğin yalnızca biyolojik veya genetik kaynakla var olmadığı, bununla birlikte çevresel ve sosyal birçok etmenin engellilik durumunu oluşturduğu bilinmektedir.
Engelli bireylerin ihtiyaçları çoğu toplumda bir öncelik olmamıştır. Artan nüfusla birlikte engelli bireylerin sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Engelli bireyler için teşhisten tedaviye ve topluma entegrasyona kadar genel olarak hizmet ve politikalar düzenlenmelidir. Bu nedenle, engelli bireyler hakkında yeni düşüncelerin yer alması ve engelli bireylerin bütüncül yaklaşımlar ile değerlendirilip psikoeğitimlerin yapılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra toplumun da engelli bireylere karşı oluşan bazı kalıplaşmış düşüncelerin azalması hatta bitmesi için bilgilendirme sağlanmalıdır (Goldson, 2016).

Engellilik kavramı incelendiğinde engelli bireylerde oluşan olumsuz yaşam durum ve koşulları kaçınılmazdır. Bu nedenle engelli bireylerde ruhsal sağlığı korumak adına literatürde önemli kavramlar bulunmaktadır. Bu kavramların en başında ise psikolojik sağlamlık gelmektedir. Psikolojik sağlamlık, olumsuz ve zor koşullara rağmen, bireyin bu olumsuz ve zor koşulların üstesinden başarıyla gelerek uyum sağlayabilme becerisi olarak tanımlanmaktadır (Jacelon, 1997). Kişilerin kendi düşünce ve davranışlarındaki olumlu değişimlerin yaşanmasının yanı sıra bu bireylere bakım veren aile üyeleri de hem durum ile ilgili bilgi donanımına hem de bunları uygulamak ve sürekli hale getirebilmek için psikolojik sağlamlığa ihtiyaç duymaktadırlar. Aile bireyleri, psikolojik sağlamlığı hem içselleştirebilecekleri hem de güçlendirebilecekleri, bunlarla birlikte engelli bireylere daha iyi bir sosyal destek olmaları için benzersiz ve önemli bir konuma sahiptirler. Bu nedenle, engelli bireylerin aile üyelerinin engellilere yönelik bilinçli ve bilinçsiz tutumlarını değerlendirmek ve buna uygun girişimler ile farkındalık kazandırıp bilgi eksikliğini gidermek için eğitim programları oluşturmak ve sunmak gereklidir (Friedman, 2019).
Engelli çocuğa bakan ailelerin bildirimine göre en sık yaşadıkları problem olarak engelli bireyin bakım verene şiddet uygulaması ve tedaviye direncidir. Bu belirtilen durumlarda bakım veren aile üyesi gerekli bakım eğitimi donanımına sahip olmadığında kendini geri plana atmakta ve engelli bireye destek olmamaktadır (Morgan, 2003). Bakım verenin yaşadığı zorlukların yanı sıra bakım veren bireylerinde engelli bireylere karşı şiddet görülme olasılığı da vardır. Bu yönden de şiddet konusunun incelenmesi önemlidir. Engelli bireyi destekleyen aile üyelerine yönelik önemli bakım yükünün oluşması, büyük mali etkisi, evde bakımı koordine etmede zorlanma görünen ve bilinen bir durumdur (Heywood, 2010, Ouyang, 2010). Bakım yüküne bağlı ekonomik ve manevi yükün azaltılması ve aile bireylerinin ekonomik ve manevi yönden desteklenmesi de önemlidir.
Ailelerin engelli bireylere bakım verirken bazı olumsuz durumlarla karşılaştıkları ve bunlarla nasıl baş etmeleri gerektiğinden biraz bahsettik. Peki tüm topluma ve bizlere hangi sorumluluklar düşüyor? Küçük de olsa ufak değişikliklerle engelli bireylere ve aile bireylerine destek olmak mümkün. Çevremizde olan engelli bireylere ve ailelerine dışlama davranışlarında bulunmamak, sosyal olarak onları izole etmemek, engelli bireylerin yanında farkında ya da farkında olmadan garip, korkmuş veya utanmış bir şekilde davranmamak, aile üyelerine suçluluk ve utanç duygularını hissettirecek hareketlerde bulunmamak onlara küçük de olsa destek olmamızı sağlayabilir (Ouyang, 2010). Bu belirtilen toplumun ve ailenin engellilik üzerindeki yıpratıcı tavırları engelli bireylerin üzerindeki psikolojik baskıyı arttırmıştır.
“Engelli bir bireyseniz, büyük ihtimalle bu sizin suçunuz değildir fakat insanlardan acıma beklemenin ya da dünyayı suçlamanın bir yararı da yoktur. Olumlu bir tavır takınmalı ve içinde bulunduğunuz durumu en iyiye döndürmeyi bilmelisiniz. Fiziksel bir engeliniz varsa, bunu psikolojik bir engele dönüştürmeyin.” (Hawking, 2012). Stephen Hawking’in de dediği gibi var olan fiziksel engelinizi psikolojik bir engele dönüştürmeyin, ‘‘ENGELDİM’’ yerine ‘‘EN İYİ ŞEKİLDE GELDİM’’ demeyi seçebilmek psikolojik sağlamlığımızı devam ettirmemiz için önem taşımaktadır. Aile bireyleri ve bireyin kendisi hatta toplumun kendini bu yönde geliştirmesi oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle toplumumuzun bakış açısını olumluya doğru çevirmesi önemlidir.
Adile Bozkurt
Psikiyatri Hemşiresi