
İnsanın var olduğu ve haz duyduğu her şeyin üzerinde bir saldırganlık güdüsünün olduğunu söylemek yanlış olmaz. Geniş bir genelleme olsa da haz odaklı davranışların altındaki birikim ve ortaya çıkışındaki patlamalarda bunu daha net ve somut bir biçimde görebiliriz.
Sosyal medyada ortaya çıkan linç kültürünü, toplumsal yaşamdaki bakışlarla bir tutabilir veya bilmediğimiz ve emin olmadığımız bilgileri yayabilir, insanlar üzerinde kolaylıkla baskı oluşturabilir, iş yaşamında, partnerimizle veya arkadaş ilişkimizde kendi bildiklerimizi baskılamak veya onaylatmak için psikolojik oyunlara başvurarak zorbaca davranışlar içinde bulunabiliriz.
Ön plana çıkmak, tatmin edilmek, övülmek, onaylanma hissi ve elde ettiğimiz güçteki hazzın devamını korumak için attığımız ve bireylerin özgürlük alanına müdahale etme, yaşamlarını kısıtlama ve kötü niyetli yaklaşımlarla oluşturduğumuz bir baskı sonucu toplumsal yaşamdan soyutlamaya yönelik birçok davranış zorbalık değil midir?
Eğitici filmlere, bilim kurgu ve fantastik filmlere ve dizilere konu olan zorbalık konusunda, hep bir yarış ve geride bırakma amacı taşıyan davranışlar vardır. Tribünde yaşanan fanatizm, yarışın olduğu her alandaki kazanma ve kaybetme olayları zorbaca davranışlara şahit olabilmekte ve toplumla birlikte ortaya devasa bir zorbalık kültürü ortaya çıkabilmektedir.
Zorbalık olarak görmediğimiz veya yapmak istemediğimiz birçok davranış içinde bulunmuş olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Özellikle ikili ilişkilerdeki davranışlarımızla, iş yaşamındaki davranışlarımızı bir düşsek. Bunu sizden gören çocuklar, yeğenlerinizi de hesaba kattığımızda toplam hesabın hem sosyal çevrede hem de okulda iyice kabarık olduğunu görebildik değil mi?
Tüm bunları düşünüp şapkamızı öne koyarsak eğer kendimize bile yaptığımız zorbalıktan çıkıp eleştirel ebeveyn davranışlarımızı öteleyerek daha güvenli alanlara yönelmemiz şefkatle birlikte içimizdeki linçi söküp atabilir. Fevri davranmak yerine, bir adım geriye çekilerek daha uzaktan ve daha bilerek adım atmak, düşünerek konuşmak ve karşımızdakini önce içimizde anlayabilmek…
Önce içimizde, sonra ailemiz, ardından okul ve büyüdüğümüz çevre ile iş çevremizde, en büyük zamanımızı geçirdiğimiz ve kendimizi kaybettiğimiz her birimizin avatarları olan sosyal medya gibi kara bir delikte “Zorbaca davranışlara” bir son vermenin zamanı gelmedi mi?
Bizce geldi. Sizi de buna ortak ederek 24. Sayımız olan bu sayımızda “Zorbalık” temasıyla birbirinden kıymetli yazarlarımızla bu konuyu tüm örüntüleri, neden sonuç ilişkileri ve bundan sonrası için neler yapabiliriz ile bütünleştirerek kapsamlı bir sayı hazırladık.
Keyifli okumalar dileriz.
Kadriye Ulus & Berk Çeşmeli
Psikolektif Dergi Editörleri