Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Covid-19 Sürecinde Okula Uyum – Psikolektif Dergisi – Sayı – 9

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.

“Dünya artık bir daha hiç

 Bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?”

(Madak, 2014, s. 24)

Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde başlayan Covid-19 pandemisi o tarihten günümüze kadar birçok ülke ve insanı etkilemiş, bu etkinin en yoğun hissedildiği alanlardan biri de eğitim olmuştur. Dünya çapında 192 ülkede okullar kapatılmış, 1,58 milyara yakın öğrenci (toplamın 91,4’ü) yüz yüze eğitim sürecinden mahrum kalmıştır (International Labour Organization, 2020). Eylül itibariyle ise bazı ülkeler çeşitli eğitim modelleri ile okula dönüşü ve yüz yüze eğitim sürecini başlatmıştır. Ülkemizde ise 21 eylülde okul öncesi ve 1. sınıf öğrencilerinin okula dönüş süreci başlamış ve kursa devam eden 8. ve 12. sınıf öğrencileri ile birlikte dört kademede yüz yüze eğitim uzaktan eğitim destekli sürdürülmeye başlanmıştır.

Okula başlangıç süreci kademe değişikliği, okul değişikliği gibi durumlarda okula uyum kavramını da beraberinde getirmektedir. Okula uyum, okul ortamına uyum sağlayabilmek için yapılan davranışlar bütünü olarak tanımlanabilir. Diğer yandan çocuğun okul ortamına katkı sağlaması, okul-çocuk arasında karşılıklı etkileşimin olması ve iki tarafın da birbirini beslemesi, öğrencinin okul ortamında duygu ve sosyal ilişki alışverişinde olması, okul ortamına uygun davranışlar sergilemesi olarak ifade edilebilir (Demirci, 2019). Spencer (1999) ise öğrencinin nitelikleri ile eğitim kurumlarının gereklilikleri arasındaki eğitsel uyumu arttırmak için gerekli uyarlamalar ve uyum düzeyi olarak okul uyumunu ifade etmiştir. Tanımlardan anlaşıldığı üzere okul ve öğrenci arasında karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Bu etkileşimin sağlıklı yürütülmesi uyumu da arttıracaktır.

Pandemi öncesi döneme nazaran pandemi sürecinde okul çevresi birçok değişime uğramış ve/veya uğramak zorunda kalmıştır. Sınıftaki öğrenci sayısının azaltılması, sıralar arasına mesafe konulması ve her sırada bir öğrencinin oturmasının sağlanması, okulda yüz maskesinin kullanılması, ders ve teneffüs süreleri ile okula geliş günlerinin düzenlenmesi, sosyal mesafenin korunması, oyunlarda da buna dikkat edilmesi bunlardan birkaçı olarak ifade edilebilir. Bu değişikliklerden kaynaklı olarak kendi okulunda eğitimine devam edecek öğrenci okul ve çevresindeki farklılıkları, başka bir okulda eğitime devam edecek öğrenciler ise okul kavramındaki farklılıkları görecektir. Çocuklar yüz yüze eğitime başladığı zaman bu farklılıklara uyum sağlamaya çalışacaktır. Karşılaşacakları çevre ve okulun yeni kuralları farklı olacak ve onlardan bu çevreye uygun davranmaları beklenecektir. 

Her ne kadar her öğrencinin uyum sağlaması beklense de bunun mümkün olmadığı da bir gerçektir. Pandemi sürecine bağlı olarak çocuklarda bazı psikolojik tepkiler gözlenebilir. Bu tepkileri genel olarak stres, kaygı, depresyon olarak sınıflayabilirken bunların birçok belirtisi de bulunmaktadır. Bu süreçte her yaş grubunda farklı tepkiler gözlenebilirken, her çocukta da bu tepkiler farklılık gösterebilir. 

0-2 yaş grubu tam olarak olup biteni algılayamasa da bakım verenin tepkilerini fark edebilirler ve kopyalayabilirler. 3-5 yaş grubu ise olup biteni algılayabilir ancak yaşa özgü hayal gücü ve çocuk benmerkezciliği nedeniyle yaşadıklarını ve hissettiklerini abartabilir, yoğun şekilde etkilenebilirler. Diğer yandan 6-11 yaş grubu somut olarak pandemiyi ve etkilerini algılayabilir. Sevdikleri için endişe edebilir, kendilerini sosyal çevre ile soyutlayabilirler. Bazı davranış problemleri de gözlenebilir. 12-18 yaş grubunda ise ergenlik döneminin de getirdiği fiziksel ve duygusal değişimlerle süreç daha da zorlayıcı olabilir. Bazı ergenler pandemi yokmuş gibi davranabilir. Ergenlik döneminin getirdiği değişim süreci ile kaygıları daha da yoğun olabilir (T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2020). Genel olarak bakıldığında uyku problemleri, davranış problemleri, ani duygu değişimleri, yalnız kalma isteği, korku ve endişeler, madde kullanımı, somatik problemler, gerileme davranışları gibi belirtiler gözlenebilir.

Okula uyum sürecinde öğrenciler hastalık kapacağı endişesi ile okula gelmek istemeyebilir veya arkadaşları ile iletişim kurmaktan kaçınabilir. Aynı zamanda uzaktan eğitim sürecinde evde eğitime alışan öğrenciler okula devam ile ilgili problem yaşayabilir. Bunlar dışında okula ilişkin sorumluluk almakta zorlanmalar, okul ve ders motivasyonun düşmesi, dışlama ve damgalamalar okulda karşılaşılabilecek olası sorunlar olarak ifade edilebilir (T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2020). Güzel Günler Kliniği (2020)’nin Yankı Yazgan ile birlikte yürüttüğü “Pandemi Sürecinde Okula Dönüş Araştırması” sonuçlarına göre de uzaktan eğitim sürecinde çocukların en çok ders takibi, derse katılım, ödev yapma, sosyalleşme, zaman yönetimi, dikkat, odaklanma, konsantrasyon, sosyal duygusal gelişim ve motivasyon gibi alanlarda zorlandıkları görülmüştür. 

Bu zorlanmalara karşın çocukların okula uyum sağlamalarının öncülünün pandemi sürecine uyum sağlamaları olduğu söylenebilir. Pandemi sürecine uyum sağlamak için yapılabilecek bazı unsurlar bulunmaktadır. Öncelikle okullarda yüz yüze eğitime başlansın veya uzaktan eğitim süreciyle devam edilsin edilmesin çocukların duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının olduğu unutulmamalı, sadece akademik ihtiyaçlara odaklanmanın ve eğitim sürecini sadece “akademik” içerik olarak algılamanın olası zararlarına dikkat edilmelidir.  Çocukların gelişim süreçlerine destek olmak ve ruh sağlığını korumak için yapılabilecek en önemli ve değerli unsur dinlemektedir. Dinlemek çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için çok büyük bir fırsat sunar. Bu nedenle çocukların kendini ifade etmesi sağlanmalı ve gerekirse bunlar için özel saatler oluşturulmalıdır. Diğer yandan çocuklara pandemi süreci ile ilgili yaş grubuna özgü doğru bilgiler vermek, bu yaşanan durumun anormal olduğunu ancak hissettiklerinin normal olduğunu ifade etmek, ev içi etkinliklerle çocuğu desteklemek önemlidir. Bu süreçte çocuklara model olunduğu unutulmamalı, verilen doğru tepkilerin çocukların kendilerini güvende hissetmesi için önemine dikkat edilmelidir. Sevgi ve şefkatin çocuğa aktarımı bu süreçte her zamankinden daha da gereklidir. Sözel olarak ifadelerle olduğu kadar bu çocuğun izni doğrultusunda sarılma, saçını okşama gibi fiziksel olarak da yapılabilir. Bu durumun geçici olduğu çocuklara ifade edilmeli, ani değişimler dışında bir rutin belirlenip bu rutin korunmalıdır. İstemediği hiçbir şey için çocuklar zorlanmamalı ancak istediği zaman orada olunduğu çocuklara ifade edilmelidir (T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Öğretim Programları Daire Başkanlığı, 2020). Tüm bunlara ilaveten çocukların okulda maske takmaları, mesafe ve kişisel hijyenine dikkat etmeleri gerektiğinden evde maske takma, mesafe ve hijyen alıştırmaları yapılabilir. Somutlaştırmak, deneyimlemek özellikle küçük yaştaki çocuklar için oldukça anlamlıdır ve çocuğun adaptasyonunu kolaylaştırır.

Pandemi sürecinin okula uyumu zorlaştırabileceği düşünülürken mevcut pandeminin yüz yüze eğitim yapılmasını engelleyebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. 2020-2021 eğitim-öğretim döneminin uzaktan eğitim yoluyla yapılma ihtimali de düşünüldüğünde okulun bu dönemde de evlere taşınabileceği bir gerçektir. Bu ihtimale karşın uzaktan eğitim sürecinde ev içi kuralların yeni düzene uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Kuralları net ve somut bir şekilde ifade etmek, çocukla birlikte belirlemek daha doğru olacaktır. Diğer yandan çocuğun ne zaman ders çalışacağı ne zaman oyun oynayabileceğini belirten günlük ve haftalık planlar oluşturulabilir. Çocuğun verimli bir şekilde ders çalışabilmesi için bir çalışma alanının hazırlanması, böyle bir alan yoksa öğrencinin mevcut şartlar altında bir çalışma alanı oluşturup bunun ders sonrası toparlanması sağlanabilir. Çocuğun dikkatini dağıtacak unsurların ders sürecinde ortadan kaldırılması dikkatini toplamasını sağlayacaktır. Bu süreçte yoğun teknoloji kullanımı ve bunun getirebileceği problemler nedeniyle çocuğun ekran kullanımını ne zaman, nerede ve hangi koşullarda yapacağının çocukla belirlenmesi faydalı olabilir. Psikolojik sağlığın fiziksel sağlıkla ilişkili olduğu da düşünüldüğünde çocuğun egzersiz yapması önemlidir. Okul kavramının normallik algısında önemli bir etken olduğu göz önünde bulundurularak öğretmen-veli iletişiminin olması tavsiye edilebilir. Bunlar dışında çocuğun kontrollü ve risk olmayan ortamlarda sosyalleşmesinin sağlanması, sosyal destek alması ve en az bir hobi edinmesi de öz güvenini arttıracaktır. Çocuğun yetenek ve ilgileri ölçüsünde bir hobi ile uğraşması olumlu bir başa çıkma becerisi olarak ifade edilebilir (Bulut, Çakıcı, Yazgan ve Güzel Günler Kliniği Okul Çalışmaları Ekibi, 2020). 

Olumlu aile ortamı ve tutumları, olumlu akran çevresi ve akran desteği, öğretmen ve okulun desteği, çocuğun sosyal ve akademik becerilerinin yüksek olması gibi değişkenler öğrencilerin okula uyumunu kolaylaştırmaktadır (Ustabaş, 2017). Okula uyum, birçok faktöre bağlı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Uyumun ilerleyen eğitim süreçlerine olumlu katkısının olduğu, çocuğun okula bağlılığını arttırdığı söylenebilir. Tüm bunlar düşünüldüğünde belirsizliklere gebe olan pandemi sürecinde çocukların sosyal destek kaynaklarınca desteklenmesi, kendilerini ifade etmelerinin sağlanması, yüz yüze eğitim süreci veya uzaktan eğitim sürecinde psikososyal müdahalelerce desteklenmesi fayda sağlayabilir. 

Bu desteklere ek olarak Maslow (1943) bireylerin fizyolojik gereksinimler, güvenlik gereksinimi, sevgi/ ait olma gereksinimi, saygınlık ve kendini gerçekleştirme şeklinde hiyerarşik bir biçimde temel ihtiyaçları olduğunu savunmuştur. Bireyin belirli bir sınıflamadaki ihtiyacı karşılanmadan bir üst basamağa geçemeyeceğini, bu aşamadaki gereksinimlerini algılamayacağını ifade etmiştir. Bu açıdan bakıldığında çocukların uyku, yeme-içme, giyinme ve barınma ihtiyaçları ilk olarak giderilmelidir. Yine aynı şekilde çocukların kendilerini güvende hissettikleri ve kendilerini ait hissettikleri, sevildikleri bir çevrede olmaları önemlidir. Uykusuz, karnı aç, uykusunu alamamış, kendini güvende hissetmeyen, aile içinde kötü muameleye maruz kalan, sevildiğini hissetmeyen, aile içinde dışlanan ve/veya çevresi tarafından dışlanan çocukların başarma gereksinimini harekete geçirmesi, akademik olarak güdülenmesi ve motive olması, okula ve eğitim sürecine uyum sağlaması gittikçe zorlaşmaktadır. 

Tüm bunlara ek olarak “Pandemi Sürecinde Okula Dönüş Araştırması”na göre okulların ilerleyen süreçte açılmasına ilişkin katılımcıların %80’inin endişeleri olduğu bu endişeler arasında salgının bitmemesi, hijyen kurallarına uyma zorlukları ve hastalanma endişesi olduğu görülmektedir (Güzel Günler Kliniği, 2020). Bu nedenlerle okulların ve okul yönetimlerinin pandemi sürecine ilişkin önlemleri alması, bu tedbirlere uyması güven duygusunun oluşması ve endişelerin giderilmesi, adaptasyon sürecini kolaylaştırması açısından önemlidir.

Son olarak Madak’ın ifade ettiği dünyanın bir okul çıkışı gibi kokmasını sağlamanın her bir bireyin sorumluluğunda olduğu unutulmamalıdır. Bu süreçte veli, öğretmen, öğrenci ve gene olarak toplumun da okula uyumlarının olumsuz etkilenebileceği göz önünde bulundurulmalı, bir ekip ruhu ile hareket edilmelidir. Alınan veya alınmayan bireysel önlemlerin toplumsal etkilerinin olduğu bir gerçektir. Bu sebeplerle sağlık otoritelerinin ifade ettiği önlemleri almalı, çocukların yüz yüze eğitime dönmesi için çalışılmalıdır. 

Okan USLU

Psikolojik Danışman