
Bu yazıyı okumadan önce durup düşünelim, nedir yalnızlık? Eğer düşünmek için kendinize zaman tanıdıysanız pek çoğunuz yalnızlığa dair algılarınızın olumsuz yönde olduğunu fark etmişsinizdir. Sezen Aksu’dan ya da Sertap Erener’den dinlediğimiz Yalnızlık Senfosi’ndeki “Yalnızlığım yollarıma/Pusu kurmuş beklemekte.” sözleriyle kederli hissettiğimiz olmuştur. MFÖ “Yalnızlık ömür boyu.” diyerek nihayetinde yalnızlığın olacağına değinmektedir. Göksel’in “Yanlış yerde geziyor bu kuş/Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş.” sözlerinin yer aldığı Yalnız Kuş şarkısıyla hafifçe iç çektiğimiz olmuştur. Orhan Veli’nin “Bilmezler yalnız yaşamayanlar/Nasıl korku verir insana.” dizelerinin geçtiği Yalnızlık şiirini, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Yalnızlık zor, yalnızlık büyük.” dizesine yer verdiği Yalnızlığa Sone şiirini okuduğumuzda yalnızlığın ne menem bir şey olduğunu düşünürüz. Yalnızlık çoğumuz için istenmeyen, kaçınılan hatta korkulan bir şey olabilir. Şimdi yalnız olmayı tek başınalık ve sosyal/duygusal izolasyon açısından değerlendirelim ve bizim yalnız olmaya dair algımızda bir yanlışlık olup olmadığını birlikte ele alalım.
Yalnızlık kişide olumsuz duyguların oluşmasında etkili olurken tek başına olmak tercih edildiğinde olumsuz duyguların oluşması beklenmemektedir (Avan ve Çakmak, 2020). Tek başına olmak bir tercih olmadığında yani kişi tek başına olmaya mecbur olduğunda yalnızlık hissi söz konusudur. Tek başına olmak tercihten ziyade mecburiyet olduğunda ise yalnızlık hissi ortaya çıkar. Kişi yapacağı etkinliği biriyle beraber yapmak istediğinde ancak istediği diğerini bulamadığında yalnız hisseder. Yalnızlık hissiyle birlikte kişi kendisini kederli bir atmosfer içinde bulabilir.
Tek başına olmak kişi tarafından tercih edildiğinde kişinin zevk aldığı bir süreci içerir. Kişi için olumludur, istenilirdir, kişinin olumlu duygular içinde olup keyif aldığı bir süreçtir. Kişi tek başına pek çok aktivite yapabilir ve bunları yaparken doyum sağlamakla birlikte rahatlar. Tek başınalığı isteyen ve dolayısıyla tercih eden kişiler süreçten zevk almaktadır. Bu kişilere baktığımızda kendilerine verdikleri değerin yüksek olduğunu, hem kendilerine dair hem de kendilerinin ve diğerlerinin sınırlarına dair farkındalıkları yüksektir. Kendileriyle birlikte olmak onlar için keyif vericidir, tek başına olmayı sevdikleri kadar diğerleriyle birlikte olmaktan ve ilişkide olmaktan da zevk alırlar, yaşamdaki zorluklara dair çözümler üretmede başarılıdırlar.
Sosyal izolasyon diğerleriyle sosyal olarak bağlantılı hissetmenin algılanan yokluğu (London ve Ingram, 2018) ya da diğerleriyle kurulan sosyal ilişkilerin hem nitelik hem de miktar açısından yetersiz olması olarak tanımlanabilir (Zavaleta, Samuel ve Mills, 2017). Sosyal izolasyonda kişinin diğerleriyle fiziksel ve duygusal temasının azalması söz konusudur. Bir temas olsa dahi bu daha yüzeyseldir ve derin ilişkiler kurulmamaktadır. Tercih edilen tek başına olma durumundaki isteklilik ve üretkenlik sosyal izolasyonda ortadan kalkar. Sosyal izolasyonla tek başına olmak aynı şeyler değildir. Sosyal izolasyonda kişi diğerleriyle temasını azaltır, sosyal yaşamı kısıtlıdır, diğerleriyle olan sınırlı düzeydeki ilişkileri doyum verici değildir. Diğerlerinden uzaklaşmak anlaşılamadığı hissini ve yabancılaşmayı beraberinde getirir. Diğer yandan kişi sevilme, değer görme ihtiyacı duymaktadır ve var olan sınırlı ilişkileriyle bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken beklentileri yükselebilir. Kişi sosyal olarak izole olduğunda olaylara bakış açısı da daha katı hale gelebilir ve eleştirel yönü de benzer şekilde katılaşabilir. Kişi hayattan uzaklaştıkça yaşamda kurduğu sınırlı ilişkilere bağımlı hale gelebilir. Diğerini merkeze alan bir yaşam kişiyi gittikçe daha da izole ederken içinden çıkılması zor bir öğünün içine dahil olunur.
Sosyal izolasyonun yanında duygusal izolasyondan da bahsedilebilir. Duygusal izolasyonda ise kişi güçlü yakın bağlara sahip olduğu kişilerin olmamasıdır. Diğer yandan kişi geçmişteki acı veren deneyimleri sonucunda da duygusal yakınlıktan kaçınır. Daha derin bağların oluşmayacağı şekilde iletişim söz konusudur. Kişinin duygusal olarak diğerleriyle arasında bariyerler koyması gibidir. Bir yandan duyguların ifadesinin olumsuz olarak algılandığı kültürlerde duygusal izolasyonun açığa çıkması kolaylaşabilir. Kişi duygusal izolasyon yaşadığında kişi duygularını ifade etmede, duygusal tepki vermede zorlanır. Kişi bu durumda diğerine güvenmekte zorlanır, sosyal bağları olsa da yalnızlık hissi içindedir (Erol, 2018). Bakıldığında hem tercihen tek başına olmakta hem de sosyal izolasyonda kişinin yalnız olduğunu görürüz ancak iki durumdaki duygular birbirinden uzaktır. Tercihen tek başına olmak yalnızlığı içerse de keyif verici bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bu durum yalnızlık hissine dair sahip olunan olumsuz bakış açılarına bir alternatif sunabilir.
Büşra TUNÇ
Psikolojik Danışman