
“Rüyalarda imgeler, bunların nedeni olduğu sanılan izlenimleri canlandırırlar. Bir *sfenks bize eziyet ediyor diye korku hissetmeyiz, hissettiğimiz dehşeti açıklamak için rüyamızda bir sfenks görürüz.”
(Borges, 2019, s. 230).
Araştırmacıların çoğunluğu, rüya içeriğinin önemli psikodinamik fonksiyonları ortaya çıkarttığını, stresli deneyimsel mekanizmaların rüya içeriğine dahil edildiğine inanmaktadır. Örneğin karabasanlar, tekrarlı rüyalar gibi korku ve tehdit edici rüyaların düşük düzeyde iyilik hali, nevroz, anksiyete, depresif ruh hali, genel psikopatolojik durumlar ve sıkıntılı yaşamla ilişkili olduğundan söz edilmektedir (Soffer-Dudek, Shalev, Shiber, ve Shahar, 2011; Akt., Yıldırım & Avcı, 2022).
Psikanalitik bakış açısına göre, rüya her gece tekrar ediyorsa, rüyada dışa vurulan çatışma önemlidir ve henüz çözüme kavuşmamıştır. Bu bakış açısı, tekrarlayan rüya gören insanların, bu tip rüyalar görmeyen insanlara göre kaygı yaşamaya ve sabah uyandıklarında kendilerine gelmekte zorlanmaya neden daha çok meyilli olduklarını anlamamıza yardımcı olur (Burger, 2021).
Psikosomatik hastalığı olan bireyler üzerinde yapılan klinik çalışmalarda, tekrarlayan travmatik rüyalarının içeriğine bakılmış ve egonun savunma işlevlerinde tamamen başarısız olduğu belirtilmiştir (Yıldırım & Avcı, 2022). Bunun temelinde rüyaların bir serbest çağrışım yöntemi olması, rüya anında id’in aktif rol oynaması, bastırma, yapma-bozma, inkar gibi savunma mekanizmalarının rüya anında imgesel gerçekliği ortaya çıkarması gibi sebepler yer almaktadır. Bunun sonucunda ego savunma işlevi aktivitesini koruyamamaktadır.
REM uykusu sırasındaki rüyaların yoğunluğunun ventral tegmental bölgenin dopaminerjik hücreleri tarafından yukarı veya aşağı yönlenebileceği de yaygın olarak kabul edilmektedir (Solms, 2000). Bu durum madde ya da ilaç kullanımı sonucunda dopamin hormon seviyesindeki düşüş ya da yükseliş bireyin rüya aktivitesini etkilemekte, aynı etken madde rüyaların tekrarlanmasında ve hatırlanmasında rol alabilmektedir.
Depresif periyotta olan bireylerin uyku durumları ile rüya içerik ve temalarına ilişkin Cartwright’ın (1979) çalışması bu kapsamda değerlendirilebilir. Cartwright’a göre bu tür bireyler; geçmişe odaklı daha mazoşist, daha çok tekrarlayan ve genellikle suçluluk temalı olan, rahatsız edici rüyaları hatırlama eğiliminde olduklarını rapor etmektedir (Cartwright, 1979, s. 131; Akt., Gencer, 2020).
Başka bir çalışmada rüyanın görülme sıklığı esas alınan “Rüya Motifleri Ölçeği” uygulaması sonucunda alınan puanlar ile bireyin psikolojik sağlık durumu hakkında yordayıcı bilgilere sahip olunmaktadır. Gerçek dışılık, şişirilmiş kendilik, kötülük kuruntusu ve tatminsizlik-doyumsuzluk alt boyutlarında yapılan araştırma sonucunda alınan puanlar ile anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostiliteyi (saldırganlık) kapsayan beş alt boyutlu “Kısa Semptom Envanteri” sonucunda alınan puanlar yordanmıştır. Gerçek dışı olan ve çarpıtılmış düşüncelere sahip tekrarlayan rüyaları olan bireylerin puanları semptomlara yönelik envanterde de benzer oranda artmıştır. Çalışma sonucunda benzer rüyaları görme sıklığı ile ruh sağlığımız arasında anlamlı bir ilişkinin varlığı kabul edilmiştir (Yılmaz, 2018).
Hansen (2008) ise kitabında Neil Armstrong’un bir rüyasından bahsetmektedir; Armstrong rüyasında nefesini tutmakta ve sonrasında havada asılı kalmaktadır. Uçmuyor ya da düşmüyordur ve bu kararsızlık Armstrong’u öfkelendirmektedir. Ve bu rüyanın sürekli tekrarladığından asla bir sonu olmadığından da bahsedilmektedir. 5 yaşındayken babasıyla uçağa binip gezmesi, maket uçaklar yapması, Wright kardeşlerin başarılarının zihninde yer etmiş olması gibi birçok faktör bulunmakta; ancak Armstrong uçma tutkusunun rüyasının tekrar ettiği yaşlarda o kadar güçlü olmadığını, sebebini ise çözememiş olduğunu belirtmektedir.
Fromm benzer biçimde tekrarlayan rüyaların anlam olarak daha güçlü ve mesaj verici olduğunu iddia etmektedir. Buna örnek olarak da ilk olarak hapishaneden kaçmaya çalışıp başaramayan, sonra sınırda pasaport kontrolünde alıkonulan, bir sonraki rüyada boş bir limanda binmek için gemi arayan, son olarak da kapalı bir kapıyı tekme ile kırarak açan kişinin gördüğü rüyaların bir bütün olarak dışarıya çıkma anlamını taşıdığını belirtir. Son rüyada ise kapıyı kırarak içinde bulunulan istenmedik durumdan kurtulmaya adım atıldığına işaret edilmiştir (İmamoğlu, 2010). Tüm bunlar; bireyin öz-farkındalığının artışında, duygusal karmaşasını çözme sürecinde, arzu, istek ve dürtülerini keşfetmesinde, psikolojik iyilik haline yönelik iç görü kazanımında tekrarlayan rüyaların önemini kanıtlamaktadır.
Özge ÇANKAYA
Psikolojik Danışman