
İşsizlik geçmişten beri insanlığın kalıcı çözüm bulamadığı en önemli sorunlardan biridir. Günümüzde ön lisans ya da lisans düzeyinde profesyonel eğitim alarak meslek sahibi olan birçok birey, mesleki bilgi ve becerilerini uygulamada kullanamamakta yani iş sahibi olamamaktadır. Mesleği olan ancak henüz işi olmayan bireyler bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Başta fizyolojik olmak üzere, ihtiyaçlarını karşılamak için paraya gereksinim duyan bireyler ihtiyaç duydukları parayı kazanabilecek niteliklere sahip olmalarına rağmen bu özellikleri çalışarak kullanamadıklarından ihtiyaçlarını gidermede dışarıya bağımlı hale gelmektedirler. Söz gelimi, 25 yaşında lisans mezunu bir genç işsiz olduğu için yeme, içme ve barınma gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarını gidermede ailesine ya da çevresine bağımlı olmaktadır. Bu durum gencin kendi hayatını istediği gibi sürdürmesini olumsuz etkilemektedir. İçinde bulunduğu koşullardan olumsuz etkilenen genç psikolojik açıdan zaman zaman kendisini yetersiz hissedebilmektedir ve bu yetersizlik hali gencin güçlükler karşısında ayakta durabilmesini zorlaştırmaktadır. Bireyin olumsuz koşullar karşısında gösterdiği dayanma gücü ile yakından ilişkili olan psikolojik sağlamlık kavramı bu noktada önemli hale gelmektedir. Psikolojik sağlamlığın korunmasında ise bireyin sahip olduğu özellikler kadar çevrenin de önemi büyüktür. Birey zorluklar karşısında ayakta durabilecek bir mizaca sahip olabilir, akademik başarısı sorunların üstesinden gelebilecek yeterliliğe sahip olduğunu gösterebilir ya da kendine ilişkin olumlu düşüncelere sahip olabilir ancak bütün bu özelliklere rağmen birey zaman zaman kendini yetersiz hissedebilir ya da psikolojik dayanıklılığı düşebilir. İşte bu noktada çevrenin önemi ortaya çıkmaktadır. Henüz bir işe başlamamış olan gence ‘‘ne zaman işe başlayacaksın’’ şeklinde soru sormak yerine işe girme konusunda gösterdiğin çaba takdire şayan ancak iş sahibi olmak sadece sana bağlı olan bir durum değil, elinden geleni yaptığını görüyoruz ve en kısa sürede mesleğini icra edebileceğin bir işe gireceğine inanıyoruz demek bireyin kendini iyi hissetmesine ve yalnız olmadığı duygusunu yaşamasına katkı sağlar. Ya da dört kişilik bir arkadaş grubundan üç kişinin bir işe girmiş olduğunu ve gruptaki bir kişinin işe girmediğini düşünelim. Böyle bir durumda, henüz işsiz olan birey kendini yetersiz hissedebilir ve işe yaramıyor hissine kapılıyor olabilir. Bu durumu hisseden arkadaşları, işsiz olan tek kişinin kendisi olmadığını; değerinin bir işe girmekle ölçülemeyeceğini işi olsun ya da olmasın değerli olduğunu ve meslek sahibi olma sürecinde gösterdiği çabanın karşılık bulduğu gibi iş bulma konusunda da göstereceği çabanın karşılık bulabileceğini kendisine söyleyebilirler. Böylelikle işi olmadığı için psikolojik açıdan yetersizlik hissine kapılan birey durumuyla ilgili akılcı olmayan inançları geliştirmeyi azaltabilir ve kendine ilişkin daha gerçekçi değerlendirmede bulunabilir. Unutmayın ki her insan zorlu koşullarla karşılaşmıştır ve karşılaşılan zorlukları tek başına aşmak zorunda da değildir. Kendi psikolojik sağlamlığımız kadar yakınımızdaki değer verdiğimiz, sevdiğimiz insanların psikolojik sağlamlığını desteklemek de önemlidir. Onların psikolojik açıdan sağlam olmalarına, zaman zaman ifade ettikleri akılcı olmayan inançlar karşısında gerçekçi ve adil değerlendirmeler yapmalarına katkı sağlamak bizim elimizde olabilir. Psikolojik sağlamlığı yüksek olan ve çevresini de koruyucu faktörler bağlamında olumlu etkileyen bireyler olmamız dileğiyle.
Mücahit AKKAYA
Psikolojik Danışman