Birey merkezli terapi yaklaşımının çarpıcı ve radikal olduğunu ileri süren Carl Rogers, diğer psikoterapi yaklaşımlarının terapi için gerekli gördüğü birçok faktörü önemsiz sayarak yeni bir terapi anlayışı geliştirmiştir. Bu çabaları eleştirileri beraberinde getirse de günümüzde birey merkezli terapi yaklaşımının ilkeleri tüm yaklaşımlara göre danışma sürecinin önemli unsurlarıdır.
Birey merkezli yaklaşıma göre danışma sürecini ele almak için öncelikle terapi desteği alan danışanların ve bu desteği verecek danışmanların özelliklerini vurgulamak gerekir. Rogers danışanları yaşamlarında uyumsuzluk olan bireyler olarak nitelendirmektedir. Bu uyumsuzluktan anlaşılan ise bireyin kendine yönelik algısı ile gerçek yaşamdaki algısı arasındaki tutarsızlıktır. İdeal benliği ile gerçek benliği arasındaki farktan rahatsızlık duyan ve kendilerine bu konuda bir ‘yol gösterici’ arayan bireyler terapi desteğine başvururlar. Bu danışanlar danışma sürecine geldiklerinde kendilerini ‘muhtaç’, ‘güçsüz’ ve ‘kendi yaşamlarını yönetmekten aciz’ olarak hissederler. Danışanların bu algılarının değişmesi ve uyumsuzluklarını en aza indirebilmelerinin anahtarı ise yine kendileridir. Danışma sürecinde önemli olan danışmanın, bireyin içsel gücünün farkına varmasına ve problemlerle başa çıkabilme konusunda onları cesaretlendirmeye destek olmasıdır (Corey, 2015).
Birey merkezli yaklaşıma göre danışma sürecinde uygulanacak teknik kullanımı değişim için önemli değildir. Psikolojik danışmanın en önemli rolü danışma sürecinde tümüyle danışanı için orada var olduğunu ve samimi bir şekilde onu dinlemeye hazır olduğunu danışana hissettirmektir. Bu rol dışına çıkacak her girişim danışma sürecinin doğasını bozacak ve hedeflere ulaşma konusunda engel olacaktır. Thorne’a göre (2002), aşırı profesyonel tutum ve teknik kullanımı danışma sürecindeki terapötik ilişkinin de doğasına aykırıdır. Çünkü bu tutum insanı kurmuş olduğu ilişkiden uzaklaştırmakta ve sağlıklı iletişimin kurulmasında engel oluşturmaktadır. Rogers’a göre danışanın değişimi üzerinde etkili olan danışman eylemi, süreç içinde sağlıklı bir ilişkiyle orada var olmasıdır (Akt., Corey, 2015).
Birey merkezli terapiye göre kurulacak psikolojik danışma ilişkisi eşit düzeyde olmalıdır. Terapötik ilişki insanlar arası ilişkiden farksızdır. Danışman ve danışan bu sürece kendi yaşantıları ve algıları ile gelmekte ve süreci de bu algılarıyla birlikte ilerletmektedirler. Bu nedenle birey merkezli yaklaşıma göre psikolojik danışmanın yaşam zenginliği terapi sürecinde önemli bir katkıya sahiptir (Corey, 2015).
Danışma sürecinde ilgi odağı danışanın getirdiği sorun değil danışanın kendisidir. Terapötik hedefte buna bağlı olarak danışanın sorununu çözmekten öte bireyin kendi potansiyelinin farkına varmasına destek olarak şu anki ve gelecekte yaşayabileceği problemlerle başa çıkabileceği konusunda onu cesaretlendirmektir. Cesaretlendirmeye ayrıca önem veren Rogers, bireyi danışma sürecinde belli nitelikler konusunda cesaretlendirmenin gerekli olduğuna vurgu yapmaktadır. Danışanın cesaretlendirilmesi gereken nitelikleri ise ‘yeni yaşantılara açık olma’, ‘değerlendirmeyi içsel kaynağında yapma’, ‘kendine güvenme’ ve ‘gelişimi devam ettirmeye istekli olma’ olarak ifade etmiştir.
Danışma sürecinde asıl hedef destek olma ve cesaretlendirme olsa da her danışma süreci psikolojik danışmanın ümit ettiği gibi gitmemektedir. Danışma sürecinin odağından uzaklaşıldığı ve danışanın hedeflerini belirleyemediği durumlarda psikolojik danışman yönlendirme yapmaya ihtiyaç duyabilmektedir. Ancak böyle durumlarda bile danışmana düşen asıl görev danışana gerçek saygı ve güvenin gösterilmesidir. Çünkü birey merkezli yaklaşıma göre danışanın hedef belirleyememesi veya kendini açmamasına neden olan faktör kabullenilmediğini hissetmek ve yargılanacağını düşünmektir. Danışanlar kendilerinin kabul edilerek dinlenildiğini hissettiklerinde aşamalı olarak onlar da kendilerini dinlemeyi öğrenmektedirler (Corey, 2015).
Rogers, kuramında tekniklere yer vermemiştir (Kaba, 2017). Ona göre en önemli faktör terapötik ilişkidir. Bu ilişkinin de önemli üç unsurunu tanımlamıştır. Bu unsurlar ‘saydamlık ve içtenlik’, ‘koşulsuz kabul ve saygı’, ‘empatik anlayış’tır. Saydamlık ve içtenlik unsuruna göre danışman ve danışan tüm duygu ve düşüncelerini çarpıtmadan ve rol yapmadan ifade edebilmelidir (Murdock, 2013). Cooper (2005)’a göre de, şimdi ve burada yaklaşımına odaklanmanın en önemli şartı saydam olunmasıdır (Akt., Corey, 2015).
Terapötik ilişkinin önemli bir diğer unsuru da koşulsuz kabul ve saygıdır (Kaba, 2017). Psikolojik danışmanlar danışanlarını her şartta ve zamanda kabul etmeli ve sürece getirdikleri her şeye saygı göstermelidir. Rogers’a göre bu durum ödüllendirme olarak da düşünülebilir (Murdock, 2013). Bu koşulsuz kabulden sahiplenici olunması gerektiği anlaşılmamalıdır. Doğru olan sadece danışana ‘seni olduğun gibi kabul ediyorum’ anlayışını hissettirmektir (Corey, 2015).
Birey merkezli terapinin yapı taşı empatik anlayıştır. Kurulacak terapötik ilişkinin bu anlayış temelinde kurulması gerekmektedir. Danışma sürecinde psikolojik danışmanın, danışanın anlattıklarını o kişiymiş gibi algılaması ancak bunu yaparken ‘mış’ gibi olma algısını kaybetmemesi empatik anlayışın göstergesidir. Bunun yanında doğru bir empati bireyin açıkça fark edilen duygularından öte yaşamış olduğu daha belirsiz duygulara doğru gitmektir (Corey, 2015).
Birey merkezli yaklaşıma göre tüm bu koşullar sağlandığında ve danışan potansiyelini kullanabilme konusunda cesaretlendirildiğinde değişim sağlanabilmektedir.
KAYNAKÇA
Corey, G. (2015). Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları. (T. Ergene, Çev.). Ankara: Mentis Yayıncılık. (Orijinal eser 2009 yılında basılmıştır.)
Kaba, İ. (2017). Birey Merkezli Terapi. Erişim adresi: https://www.tavsiyeediyorum.com/ makale_19053.htm
Murdock, N. L. (2013). Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuramları. (F. Akkoyun, Çev.). Ankara: Nobel Yayıncılık.
GÖRSEL KAYNAKÇA
https://tuba-aydin.com/vaka-incelemesi/ adresinden erişildi.
https://pederbey.wordpress.com/2017/04/18/birey-merkezli-terapi-kavram-haritasi/ adresinden erişildi.
Emrah BİNGÜL
Psikolojik Danışman