Bir Çin atasözü insanların hayatları boyunca mutsuz olma isteklerinin yaratıcısı olarak bireyin insanlarla uğraşma çabalarına işaret etmektedir. Üzerinde oldukça tartışılması gereken bir söz olsa da kimi bireyler yaşamları boyunca yanlarında onlara eşlik edecek birilerine ihtiyaç duymazken bunun aksidir ki kimi bireyler ise diğer bireylere yoğun ihtiyaç duymaktadır. Bu durumlar karşısında ise pek tabii insanlarla iletişim kurmayı seven, kurabilen bireyler olduğu gibi bu durumdan oldukça rahatsız olan ya da iletişim kurmayı asgari düzeyde tutan bireyler de bulunmaktadır.
Yahya Kemal, her ne kadar “İnsanlar anlaşıldı…1” diye bir söylemde bulunsa da ne yazık ki bu durum çoğu insanın birbirini anlamadığı ya da anlamak için çok fazla çaba göstermediği gerçeğini değiştirmemektedir. İnsanlardan nefret eden, onları anlamak için çabalamayan ve bu durumdan oldukça rahatsız olan bireyler için üzücü olabilecek bir açıklama nöropsikoloji uzmanı Prof. Dr. Erik Scherder’den geldi.
Scherder, iş yerinde bulunan sinir bozucu ve bireyi rahatsız eden meslektaşların beyin için oldukça değerli olduğu, beynin sorunlardan faydalandığı ve beynin onları çözerek kendi sağlığını koruduğu görüşünde. Kısacası ister iş yerinde ister günlük yaşam koşuşturmacası içinde problem yaratan ya da bireyin sinir olduğu bireylerle aynı ortamda bulunmak beyin için oldukça faydalı olabilir (“Sinir bozucu meslektaş”, 2017).
Konunun iyice anlaşılması için burada bir virgül konulup tehlikeli, tehdit içeren ya da stresör denilen stres yaratan durumlar karşısında beyinde nasıl bir süreç işlediğine bakılması faydalı olabilir. Sinir sistemindeki otonom sinir sisteminin bir parçası olan sempatik sinir sistemi stres anında organizmanın durumu çözebilmesi ya da tehlikeden kurtulabilmesi için anında nabız ve solunumu arttırır. Sempatik sinir sistemi kan dolaşımı, kasların hareketi vb. işlerle uğraşırken endokrin sistem ise ihtiyaç duyulan hormonları salgılamaktadır. Sistemde bulunan medulla tarafından salgılanan adrenalin ve noradrenalin hormonları ise stres anında ana mesajı gönderir (“Vücudumuz strese nasıl”, 2015).
Yaşanılan stres karşısında salgılanan noradrenalin (norepinefrin) hormonu stresin yaratıcı yönü noktasında ışık tutmaktadır. Noradrenalin bireyin yeni anılar oluşturmasında ana öneme sahipken, kişilik özelliklerinin gelişiminden de sorumludur. Nitekim bireyin, karşılaştığı zor problemler karşısında zorlanırken pes etmek yerine bu problemleri çözmek için cesaretle ve yaratıcılıkla çabalamasının, yeni çağrışım yollarına başvurmasının temel fizyolojik nedeni noradrenalin hormonudur (Çörüş, 2011).
Scherder, stres ve can sıkıcı durumların bireyin kendisi tarafından yaratılmış, yapay durumlardan ziyade doğal sorunlar olması gerektiğini belirtmektedir. Bu durum karşısında ateşlenen sinir hücreleri beynin sınırlarını zorlamakta ve beyni daha karmaşık hale getirmektedir. Sonuç olarak beyinde daha fazla temas noktaları oluşmaktadır (“Sinir bozucu meslektaş”, 2017). Kaliforniya Üniversitesi’nde görevli Elizabeth Kirby’nin çalışması da başlangıç seviyesindeki stresin beyindeki bellek iyileştirmesinden sorumlu hücreleri çoğalttığı sonucunu ortaya koymuştur (“How successful people”, 2017).
Orta derecede kaygı ve stresin öğrenme için oldukça gerekli olduğu yıllardır bilinmektedir. Bu araştırma sonuçları da göstermektedir ki beyin karşılaştığı problemler karşısında çözüm üretebilmek ve kendi gelişimini sağlayabilmek için bir ateşleyici olarak strese ihtiyaç duymaktadır. Ancak stresin uzun süreli etkilerinin vücudun birçok bölümüne kalıcı hasarlar verebileceği ve hatta beyin için tam tersi bir şekilde etki edeceği ise bir gerçektir. Stres ne kadar yok edilebilir ya da yok edilmelidir (bazı durumlarda varlığı yaşamsal öneme sahip olabilir) tartışılırken aslında burada stresin kendisinden ziyade bireyin stresi nasıl yorumladığı büyük bir önem taşımaktadır.
Yönel ve Arkadaş Ol!
Stresi bir tehdit olarak görüp ondan kaçmak, onu önemsememek ya da bu durumu çözmek gibi tepkiler bireylerde gözlenebilmektedir. Bireyin baskı altında duygularını yönetebilmesi ve sakin kalabilmesi performansına da olumlu olarak etki edecektir.
Bireyin karşılaşılan durumlar karşısında alternatif çözüm yolları üretebilmesi ve bu durumları kontrol edebilmesi anlamlarına gelen bilişsel esneklik stresli durumlar karşısında önemli olabilir. Bilişsel esneklik düzeyi yüksek bireylerin stresli durumları daha iyi yönetebileceği söylenebilir. Hakikaten bireyin strese verdiği tepkiler daha önce verilen, öğrenilmiş tepkilerdir. Bu durumda işe yaramayan tepkiler, aynı şekilde kullanıldığında yine işe yaramayacak ve öğrenilmiş çaresizlik durumu ortaya çıkabilecektir. Bu yönlerden bakıldığında bilişsel olarak esnek bir birey, daha yapıcı ve yaratıcı tepkilerle stresin olumlu yönlerine odaklanabilecektir.
Seçim teorisi ise bireyin karşılaştığı durumlar karşısındaki tepkilerini kendisinin seçtiğini savunmaktadır. Buna göre değiştirilebilecek ve kontrol edilebilecek tek davranış bireyin kendi davranışıdır. Bu durumda stres karşısında verilecek tepki de tamamen bireyin kontrolündedir. Stresten nefret edilmesi de, onun sevilmesi de bireyin kendi kontrolündedir.
Bireyin mevcut haliyle sahip olduklarının kıymetini bilmesi, bireyin olumsuzu yordamaktan vazgeçip an’a odaklanması, bireyin kendine pozitif telkinler vermesi, teknolojiden biraz uzaklaşması (Psikogündem kategorisinde yer alan “Stres Bir Tık Ötemizde!” adlı yazı okunabilir.), iyi bir uyku ve uyku düzeni, bireyin kendisine yönelik güçlü ben ifadeleri, kendi kendine söylediği başa çıkma cümleleri stresle mücadelede oldukça faydalı olabilir (“How successful people”, 2017). Sporun da ruh sağlığı adına olumlu etkileri bulunmaktadır.
Bunun yanında stres karşısında her iki cinsiyette de salgılanan oksitoksin hormonu (östrojenle çalışır) kaygıyı azaltmakta ve sosyalliği arttırmaktadır. Kadınların stres karşısında erkeklerin kullandığı savaş ya da kaç tepkisi yerine yönel ve arkadaş ol tepkisi stres karşısında oldukça olumlu bir özelliktir. Kadınlar stres yaşadıkları durumu paylaşmayı ve bunun hakkında konuşmayı tercih ederken erkeklerin öfkeli ve kenara çekilen bir tutum sergiledikleri söylenebilir. Ne yazık ki erkekte salgılanan testosteron hormonun oksitoksini azalttığı, kadında bulunan östrojen hormonunun ise oksitoksini arttığı düşünüldüğünde fizyolojik olarak erkekler dezavantajlı konumdadır (Çörüş, 2011).
Fizyolojik olarak ister dezavantajlı olunsun ister avantajlı olunsun, organizmanın davranışlarına sadece fizyolojik yapı etki etmemektedir. Stresi, harekete geçirici bir güç olarak gören, karşılaştığı problemler karşısında kendini yıpratmadan, etkili çözümler üretebilen her birey stresin yaratıcı gücünü kullanabilecektir. Bu sayede fizyolojik olarak da beynin gelişimine katkı sunacaktır.
Doğru bakış açısıyla yaklaşıldığında nefret edilen, bireyde yoğun strese neden olan bireylerin dahi “olumlu” etkilerinin olacağı görülmektedir. Her ne kadar, zor olsa da, yaşanılan her zorluk karşısında nefret etmenin ötesinde bir diğer yol olarak sevmenin de olduğunu unutmamak birey için faydalı olabilir.
Okan USLU
Psikolojik Danışman
Kaynakça
- Yahya Kemal Beyatlı’nın Düşünce adlı şiirinden alınmıştır.
- Sinir bozucu meslektaş beyin için harika (2017, 7 Aralık). Erişim adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-42268797
- How successful people stay calm (2014, 6 Şubat). Erişim adresi: https://www.forbes.com/sites/travisbradberry/2014/02/06/how-successful-people-stay-calm/#5999dd082f79
- Çörüş, G. (2011). İnsan beyni ve stres. İstanbul Diş Hekimleri Odası Dergi, 138, 78-82. Erişim adresi: https://www.ido.org.tr/lib_dergi/20.pdf
- KhanAcademyTurkce ( 2015, 12 Ocak). Vücudumuz strese nasıl tepki verir? [Video]. Erişim adresi: https://www.youtube.com/watch?v=A9AHfOYqak8
Görsel Kaynakça
- http://17026-presscdn-0-98.pagely.netdna-cdn.com/wp content/uploads/sites/9/2017/11/Workplace-conflict.jpeg
- https://pixabay.com/tr/stres-anksiyete-depresyon-mutsuz-2902537/
- https://tr.pinterest.com/pin/446630488030148761/