Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

SOSYAL TUTKAL OLARAK AĞRI: ORTAK ACILAR İŞ BİRLİĞİNİ ARTIRIR MI? – Psikolektif’ten – Sayı – 3

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Ortak acılar, geçmişten günümüze kadar mikro ve makro olarak gruplar arasında varlığını göstermiştir. Bu ortak acılar ekonomik krizler, hastalıklar ve felaketler gibi durumlarda daha belirgin şekilde kendini gösterirken, gruplar arası empati oluşturma ihtimalini de güçlendirmiştir. Hatta birçoğumuz ortak acının direkt muhatabı olmasak bile dolaylı olarak acıyı hissedebildiğimizi göstermeye çalışmışızdır. Peki paylaşılan bu acılar bizi birbirimize yaklaştırıyor olabilir mi?


Bu soruda olduğu gibi New South Wales Üniversitesi’nden Psikolog Brock Bastian ve araştırma ekibi, 2014 Eylül ayında yaptığı çalışmasında “Paylaşılan ortak acı, grup oluşumu için önemli bir tetikleyici olabilir mi?” sorusuna cevap aradı. Psychological Science dergisinde yer verilen bu araştırmalarda, rastgele 54 denek seçilerek onlara acı hissettirecek ya da nispeten ağrısız olabilecek görevler verildi. Öncelikle bir grup öğrenciden ellerini dondurucu soğukta olan suya daldırıp metal küreye ulaşmaları istenirken, diğerlerinden ise oda sıcaklığında olan suya ellerini daldırmaları istendi. Sonrasında ise deneklerin ikinci görevleri verildi. Bir gruptan oldukça ağrılı olarak squat yapmaları istenirken, diğer gruptan da ayaklarını değiştirme fırsatı verilerek daha rahat bir pozisyonda ayakta durmaları istendi. Öğrenciler, daha sonrasında grupları hakkında ne hissettiklerini ölçmek için tasarlanan “bu katılımcı grubunun bir parçası olduğumu hissediyorum” veya “diğer katılımcılara karşı bir sadakat duygusu hissediyorum” gibi ifadeleri derecelendirdiler. Deney bittiğinde her iki grupla yapılan görüşmede ağrılı görevi yapan öğrenciler ile ağrısız görevi yapan öğrenciler arasında olumlu ve olumsuz duygu durumu farkı görülmedi. Ancak ağrı gerektiren grupta olan denekler, deneyden sonra birbirlerine karşı daha fazla güven ve bağlılık hissettiklerini bildirdiler ve daha büyük bir iş birliği sergilediler.

Bastian ve ekibi bu bulgu ile sosyal bir yapıştırıcı olarak acı hipotezini titiz bir teste tabi tutup insanların sadece başkalarına daha yakın hissetmekle kalmayıp, aynı zamanda gruba fayda sağlamak için kendi sonuçlarını riske atmaya istekli olduklarını vurguladılar.


 

“MISERY LOVES COMPANY”

İngilizler iki kişinin benzer şekilde dertli ya da hüzünlü olduğunda her iki tarafın arkadaşlığının pekişeceğini “Misery loves company” deyimi ile anlatmak istemiştir. Bu durum grup dinamikleri için de böyle olabilir. Örneğin; göçmenler arasındaki arkadaşlıklar acı ve yaşadığı ülkede yabancı olmanın getirdiği psikolojiyle sosyal yapıştırıcı görevi gören gruplaşma fikrini daha ön plana çıkarmaktadır. Göçmenler, benzer adaptasyon süreçleri ve kültürel şok aşamalarından geçip hatta bazen de dışlanmışlığa maruz kalmış olmaları ve benzer zorlu basamakları aşarak geleceklerini inşa etmeleri aynı kimliğe sahip olmamalarına rağmen aynı aidiyeti hissetmelerini sağlayabilir. Bu kimlik inşası sürecinde benzer zorluklardan geçen bu kişilerin daha yakın arkadaşlık kurma olasılıklarından bahsedilebilir. Elbette birçok değişken bu ilişkiler için kilit noktadır.


 

PEKİ YA ACI PAYLAŞILMAZSA?

Bir grup bilim insanı da Bastian ve ekibinin deneyinin bulgularını yeniden inceleyerek farklı sonuçlara vardı. Sonradan yapılan incelemelerde gerçek hayatta acılı ve acısız deneyimler genellikle paylaşılmaz. Bunun yanı sıra, paylaşımın önemli unsur olup olmadığını belirlemenin doğrudan yolu, paylaşılan koşulları paylaşılmayan koşullarla karşılaştırmak olduğundan araştırmayı tekrar gerçekleştirdiler.

Olumsuz olaylar yaşayan insanların, farklı deneyimleri olan insanlara yardım etmesine nazaran deneyimlerini paylaşan insanlara yardım etme olasılıkları daha yüksektir. Bununla birlikte, olumsuz olaylar yaşayan insanlar, deneyimlerinin diğerleriyle belirli bir derecede benzerlik paylaştığını algıladıkları sürece başkalarına yardım etmeye istekli olabilirler. Kişilerarası bağlantılarda paylaşılan olumsuz duyguların rolünü incelediklerinde bu tür deneyimleri paylaşmanın devamlılığı olan görevlerde kişilerarası bağlantıları zayıflattığı; ancak tek seferlik görevlerde kişilerarası bağlantıları desteklediği sonucuna ulaşıldı. Sürekli görevlerde, paylaşılan olumsuz duyguların etkisinin paylaşımdan çok olumsuzluktan kaynaklandığını, tek seferlik görevlerde ise paylaşılan olumsuz duyguların etkisinin olumsuzluktan çok paylaşımdan kaynaklandığı öne sürüldü (Qi ve ark., 2020). Sonuç olarak grup dinamiklerinde, acı “paylaşıldığı zaman” iş birliğini destekler. Ağrı ve iş birliği arasındaki ilişkide diğer aracı değişkenler (örneğin, güven, sosyal değer yönelimi vs.) gelecekteki çalışmalarda araştırılmalıdır (Qi ve ark., 2020). Şüphesiz gelecekteki araştırmalar da bu çalışmaya daha fazla ışık tutacaktır.

İnsan, sosyal hayatta hüzündaşlarını buldukça kendini yalnız hissetmiyor olabilir ya da daha fazla bağ kurduğunu düşünebilir. Dert ortaklarımız ile olan bu etkileşimler ilişkilerimizi pekiştirir. Bu gerçeği kendi hayatlarımıza bakarak teyit etmek için en yakınlarımızdan başlayabiliriz.

Zeynep Gürses

Psikolog