
Evrim, bedenlerimizi ve beynimizi şekillendirmeye ve geliştirmeye devam eden bir güçtür. Gerçekten de insan beyni, bize başka hiçbir türün sahip olmadığı bilişsel yetenekler kazandıran zekice evrimleşmiştir. Örneğin, insan zihni, fiziksel dünyadaki son derece karmaşık zorlukların üstesinden gelme yeteneğine sahiptir. Bununla birlikte, diğer hayvanlardan farklı olarak, evrimimiz birçoğunun anlamakta veya yönetmekte çok zorlandığı yoğun olumsuz ve tepkisel duygular yaratma yeteneğine de sahiptir. Daha da önemlisi bu durum genellikle istemediğimiz şekillerde tepki vermemize katkıda bulunur ve hatta bu yoğun olumsuz duyguları kendimize yöneltebiliriz.
Gelecekle ilgili istenmeyen kaygılar tarafından tetiklenebiliriz, geçmişimizin acıları bize musallat olabilir (geçmiş ŞİMDİ yeniden yaşanıyormuş gibi hissettirebilir) ve “iç eleştirmenlerimizle” kendimize saldırabiliriz. Açgözlülük dikkatimizi dağıtabilir (kendimizin olabilecek en iyi versiyonu olmamız pahasına) ve gerçekten önemli olmayan hedeflerin amansız peşinde koşmaya odaklanabiliriz (kabul etmediğimiz ve kendimize ait yönlerden kaçınma çabasıyla). Bütün bunlar, kendimiz veya başkaları için durumu daha da zorlaştırabilecek ve içinden çıkılmaz davranışlara yol açabilir.
Bu sayfadaki bilgiler beynin 3 duygu düzenleme sistemine özgü olsa da bu sistemlerin nasıl çalıştığına (ve bu sistemleri düzenlemenin bir birey için ne kadar zor olabileceğine) katkıda bulunan birçok önemli bireysel faktör de vardır. Daha da önemlisi, bireylerin zor duygusal deneyimlerin üstesinden gelmelerine yardımcı olma konusunda sıklıkla sahip oldukları ortak korkuların, blokajların ve dirençlerin bu gelişimsel faktörlerle doğrudan ilişkili olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Profesör Paul Gilbert (2010), üç ana tür duygu düzenleme sistemimiz olduğunu ve olumsuz erken deneyimlerin bu sistemler arasında bir dengesizliğe yol açabileceğini öne sürmüştür. Bu bizi korku ve endişelerin neden olduğu sıkıntıya karşı duyarlı hale getirir, başarısızlıkların neden olduğu özeleştiriyi tetikler ve yaptığımız şeyler ve/veya üzerinde çok az kontrolümüz olduğunda derin utanç duygularını geliştirmemize neden olabilir.
Hepimiz duygularımızı aşağıdaki sistemler arasında geçiş yaparak yönetmemize rağmen, çoğu psikolojik zorluk hem gerçek hem de algılanan tehditleri yönetmek için tehdit ve dürtü sistemlerinin aşırı kullanımından (ve yatıştırıcı sistemin yetersiz kullanımından) kaynaklanır. Bu sistemlere şimdi ayrıntılı olarak bakalım.
Tehdit Sistemi
Bu sistemin işlevi, tehditleri hızlı bir şekilde tespit edip algılamak ve bir yanıt seçmek, örneğin kavga etmek, kaçmak, donmak ve bize kaygı, öfke veya tiksinti gibi duygu patlamaları yaşatmaktır. Bu duygular vücudumuzda dalgalanarak bizi uyarır ve tehdide karşı harekete geçmemizi ister. Sevdiğimiz insanlara, arkadaşlarımıza veya toplumumuza yönelik bir tehdit olması durumunda da sistem devreye girecektir. Acı verici ve zor duyguların (örneğin kaygı, öfke, tiksinti) kaynağı olmasına rağmen, bu sistem bir koruma sistemi olarak gelişmiştir. Aslında beynimiz, tehditle başa çıkmaya zevkli şeylerden daha fazla öncelik verir (Baumeister ve ark., 2001).
Dürtü Sistemi
Bu sistemin işlevi, hayatta kalmak ve gelişmek için (ve sevdiğimiz ve değer verdiğimiz kişilerin) ihtiyaç duyacağı kaynakları aramamız için bize rehberlik, motive ve teşvik eden olumlu duygular vermektir (Depue ve Morrone-Strupinsky, 2005). Güzel şeyleri (örneğin, yemek, seks, konfor, arkadaşlıklar, statü ve tanınma) arayarak, tüketerek ve elde ederek motive olur ve bundan zevk alırız. Bir yarışmayı kazanırsak, bir sınavı geçersek veya arzu ettiğimiz bir kişiyle çıkarsak, heyecan ve zevk duyabiliriz.
Yatıştırıcı Sistem
Bu sistemin işlevi, kendimize belirli bir yatıştırma, sükûnet ve huzur getirmemizi sağlar. Bu da dengemizi yeniden kazanmamıza yardımcı olur. Hayvanlar kendilerini tehditlere ve sorunlara karşı savunmadıklarında ve herhangi bir şeyi başarmaya veya yapmaya ihtiyaç duymadıklarında (yeterli ya da yeterince sahip olduklarında) memnun olabilirler (Depue ve Morrone Strupinsky, 2005). Memnuniyet, işlerin gidişatından memnun olmanın ve kendini güvende hissetmenin bir biçimidir; çabalamamak veya istememek, dürtü-uyarma sistemlerinin abartılı, heyecanlı ya da “çabalama ve başarma” hissinden oldukça farklı bir pozitif duygu olan içsel bir huzurdur. Aynı zamanda, can sıkıntısı veya bir tür boşlukla ilişkilendirilebilen basit bir tehditten de farklıdır. İnsanlar meditasyon ve “yavaşlama egzersizi” yaptıklarında, belirttikleri duygular bunlardır; istememek ya da çabalamamak, içeride daha sakin ve başkalarına bağlı hissetmek (Gilbert, 2010).
Paul Gilbert özellikle güvenlik arayışı ve güvenlik arasındaki ayrıma değinmiştir. Güvenlik arayışı, tehdit sistemiyle bağlantılıdır ve tehditleri önleme veya tehditlerle başa çıkma ile ilgilidir. Güvenlilik, bireylerin rahat bir dikkat ve keşfetme yeteneği ile kendilerinden ve dünyayla barışık ve memnun olmalarını sağlayan bir zihin durumudur (Gilbert, 1993). Güvenlik, düşük aktivite ile aynı şey değildir; kendimizi güvende hissettiğimizde aktif ve enerji dolu olabiliriz.
Beynimizdeki bu üç sistemin dengeli olması ruh sağlığımız için önem teşkil etmektedir. Bunu bir örnekte açıklayalım. Eşeğini kendisi için çalıştırmak isteyen bir çiftçi düşünelim. Bu noktada cezalandırma ve ödül sistemi işe yarayabilir. Arkasına geçip eşeği bir sopayla tehdit edebilir ya da önüne geçip bir havuç sarkıtarak eşeğin hareket etmesini sağlayabilir. Havuç daha etkili gibi görünebilir ama dürtü veya tehdit sisteminin sürekli aktif olması önünde sonunda hayvanı strese sokup öfkelendirecektir. Eşeğin seçme şansı olsa, diğer eşeklerle çayırda otlamayı yatıştırıcı sistemini tercih ederdi (Brink ve ark., 2021).
Son olarak, beynimizdeki bu üç duygu düzenleme sistemiyle kısa bir tanıştıktan sonra dikkatinizi şu anda deneyimlerken bulduğunuz duygu ve motivasyonlara çekmek için bir dakikanızı ayırın. Şunu düşünün: “Şu anda kendimi ne kadar tehdit altında hissediyorum? Öfke, korku, endişe veya iğrenme duyguları fark ediyor muyum?” Ardından ne kadar azimli hissettiğinizi fark etmeye çalışın: “Arzu, heyecan veya bir hedefin peşinden gitme motivasyonu fark ediyor muyum?” Son olarak, ne kadar güvende hissettiğinizi fark etmeye çalışın: “Huzur, sakinlik, güvenlik ve memnuniyet duyguları yaşıyor muyum?”
Başak KILINÇ
Uzman Psikolojik Danışman