Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

ÖĞRENİLMİŞ İYİMSERLİK – Psikolektif’ten – Sayı – 11

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.

İnsan yaşam içerisindeki zorluklarla farklı şekillerde baş etmeye çalışır. Kimileri canını yakan zorluğa teslim olurken kimileri ise onunla tam zıttı zıttına savaşmaya çalışır. Kimileri ise acısını yok sayar. Acı yok sayıldığında gerçekten yok olmuş olur mu yoksa orada duran bir gerçeğin yalnızca üstü mü örtülmeye çalışılmaktadır? Bu sanki şu soru ile benzeşmektedir: Uzak bir ormanda bir ağaç devrilirse ve çevrede hiç kimse yoksa ağaç devrilirken ses çıkar mı? Bu noktada düşüncem hiç kimse duymasa, hiçbir canlı bu ana tanıklık etmese bile o ağaç devrilmiştir ve devrilme sesi çıkmıştır. Hiç kimsenin bu ana şahitlik etmemesinin ağacın devrilmesi ve devrilme sonucu çıkacak sesin gerçek olduğunu, var olduğunu değiştirmez. Sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınan birey için de durum aslında benzer olabilmektedir. İnsan, canının yanmaması için var olan bir gerçeği yok sayma çabasıyla kendisinin görmemeye çalışmasının yanı sıra çevresinin de görmemesi için çaba sarf edebilmektedir. Bu durumda tıpkı ağacın devrilmesine ve çıkan sese kimsenin şahit olmaması gibi bireyin içerisindeki acının çıkardığı sese de kimse şahit olmayabilir. Hatta devrilen ağaç kendi devrilişine şahitken birey kendi acısına şahit olmayabilir. Yani kaçmak, gerçekten olanı yok saymayı başarabilir mi? Bu sorunun cevabı pekâlâ kısa vadede ‘evet’ olabilir. Peki ya uzun vadede? İnsan canı yandığında bu acıyı yok saymak için çabalayabilir veya canının yanacağını önceden tahmin ederek (bu gerçekçi bir tahmin olmasa bile) canının yanmaması için önlemler alabilir. Örneğin bir arkadaş ortamına kabul edilmeyeceğini düşündüğünden davet edildiği bir buluşmaya hiç gitmeyebilir veya bir ilişkiye başladığında zaten önünde sonunda biteceğini düşünerek hiç ilişkiye başlamayabilir. Bir işte ise sonunda beklediği sonucu alamayacağını düşündüğünden o işe hiç başlamayabilir, başlamayı erteleyebilir. Birey canını yakan bir olay veya durum ile karşılaştığında bunu hissetmemek için kendini orada o durumun içinde değilmiş gibi hissetmeye çalışabilir veya telefon, bilgisayar oyunları, fiziksel bir açlık hissi olmamasına rağmen yemek yeme, gerekli olmayan harcamalar yapma gibi aktivitelerle kendini oyalayabilir. Yani aslında avutabilir. Fakat sorunla yüzleşmemek nereye kadar? Uzun vadede tekrar eden sorunlarla yüzleşmemek, kaçınmak sorunlar karşısında anlamlı bir çözüm bulmayı zorlaştıran bir hale getirebilir. Bu noktada sorundan kaçmak kısa vadede bir rahatlama hissi verse de uzun vadede değişmeyen örüntülerin doğmasına neden olabilir. Böyle bir durumda kısa vadenin rahatlığı uzun vadedeki dezavantajların önüne geçebilir. Bununla birlikte birey gerçekten istenilen, ihtiyaç duyulan ve aslında olması hayal edilen benliğinden uzaklaşabilir. Fakat bireyin aslında kendisinde görmek istediği benliği uzun vadedeki dezavantajlarda saklıdır. Örneğin birey aslında insanlarla iyi bir iletişim kurmak istiyordur fakat insanlardan kaçındığında kısa vadede rahatlama hissi yaşasa da uzun vadede bu iletişimin kurulması sağlanamayacaktır. Bu da bireyin asıl olmak istediği benliğinden kendini alıkayacak önemli bir dezavantaj olacaktır. Birey yaşamının önceki dönemlerinde kaçınmasını pekiştirecek öğrenmeler yaşamış bu nedenle yeni denemelerinin başarısız olacağını düşünebilir. Fakat bu geçmiş deneyimlere dair düşünceler gerçekten anlamlı, gerçekçi ve objektif midir? Objektif açıdan bakıldığında önceki deneyimlerin olumsuzluğunun gerçekliği ve daha etkili nasıl yeni deneyimler sağlanabilir üzerinde durulabilir. Bununla birlikte duygusal olarak da kaçınmamaya hazır olmak önemlidir. Bu noktada bireyin duygularını ele alması önemlidir. Bunun için kaçındığı ve kaçınmak istemediği yanları arasında konuşma yapabilir ve böylece kaçınmamaya dair cesaretlenebilir. Kaçınmamak için atacağı adımları, bunu nasıl yapabileceğini ve kendi destek kaynaklarını kendine hatırlatacağı bir not hazırlayabilir. İhtiyacı olduğunda bu nottan faydalanabilir. Aynı zamanda kendinde görmek istediği davranışı rol play yaparak deneyebilir. Böylece kendisini sorunlar karşısında kaçma değil sorunları kendi perspektifinden etkili bir açıdan alma değişimine anlamlı bir şekilde hazırlayabilir. Kaçmanın karşısında durmak zor bir değişim denemesidir. Fakat gerçekleşmesi mümkündür. Bu süreçte sabırla denemek ve buna inanmak, zaman içerisinde değişimi sağlayacak şekilde davranmak önemlidir. İnsan olmak istediği, kendinde görmek istediği özelliklerden uzaklaşınca hayatı yaşadım diyebilmekten uzaklaşabilir. İnsan hayatta kaçtığında varlığını hissedemeyebilir. Hareket ederek var olur. Hareket etmek de bireyin yaşam doyumunu arttırabilir. Aynı zamanda sorunlarıyla kaçınmadan başa çıkabildiğini gören birey daha özgüvenli ve kendinden emin hissedebilir. James Baldwin’in dediği gibi “Yüzleşilen her şey değiştirelemez ama yüzleşilmezse hiçbir şey değiştirilemez.”

Öğrenilmiş İyimserlik: Hayatı Farklı Bir Gözle Görmek

İyimser bir bakış açısına sahip olmak öğrenilebilir mi? Eğer öğrenilebilirse, hayatınızın ne kadar farklı olabileceğini hiç düşündünüz mü? İnsanlar, yaşamlarında sürekli olarak değişim ve gelişim süreci içindedirler. Bu değişimler, yaşama ve deneyimlere yeni anlamlar yükler. Anlamlandırdıkları her durum inançları şekline dönüşür ve yaşamlarındaki zorluklarla başa çıkma şekli, genellikle onların öğrenilmiş tutumları ve inançları tarafından belirlenir.

Öğrenilmiş iyimserlik, daha olumlu davranışlar geliştirmek için kötümser düşünceleri tanıma ve bunlarla mücadele etme sürecidir. Psikolojideki bu kavram, insanların zorlu durumlarla başa çıkmanın ve genel refahlarını iyileştirmenin yeni yollarını bulmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. “Öğrenilmiş iyimserlik” terimi, Dr. Martin Seligman tarafından kurulan bir psikoloji dalı olan pozitif psikolojiden gelmektedir. Seligman, “öğrenilmiş iyimserlik” ifadesini, kişinin olumsuz koşulları değiştiremediğini hissettiği bir düşünce modeli olan “öğrenilmiş çaresizlik” ile tezat oluşturmak için kullanıyor. Örneğin, öğrenilmiş çaresizlik kavramı, bireylerin yaşadıkları olumsuz deneyimler sonucu umutsuzluğa kapılmalarını ve çözüm üretmekten kaçınmalarını ifade eder. Bu durumda, bireyler artık kendi yaşamlarını değiştirebileceklerine dair inancı kaybederler ve pasif bir tutum sergilerler. Diğer yandan, öğrenilmiş iyimserlik, bireylerin olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmalarını ve zorluklarla başa çıkmak için çözüm odaklı düşünmelerini ifade eder. Bu yaklaşım, bireylerin olumsuz düşünceleri fark etmelerini ve bunları aşmak için pozitif bir tutum geliştirmelerini teşvik eder. Öğrenilmiş çaresizlik altında durumu değiştiremeyeceğinizin ön kabülüyle hareket edersiniz. Öğrenilmiş iyimserlik altında, durumunuzu her zaman değiştiremeyebilirsiniz ama duruma nasıl tepki vereceğinizi değiştirebilirsiniz.


Seligman’a göre, öğrenilmiş iyimserlik, bireylerin deneyimledikleri olumsuzluklara karşı daha olumlu bir tutum geliştirebilmeleri için bir yol sunar. Öğrenilmiş iyimserlik kavramı, temelde insanların karşılaştıkları zorlukları nasıl yorumladıklarıyla ilgilidir. Bu kavramı açıklamak için, “olumsuz olaylar“, “olumlu olaylar” ve “kişisel yetkinlik” gibi temel unsurlar üzerinde durulur. Öncelikle, olumsuz olaylar karşısında öğrenilmiş iyimserlik, insanların bu olayları geçici ve olaya özgü olarak algılamalarını sağlar. Yani, bir kişi bir başarısızlık yaşadığında, bu durumu kalıcı bir başarısızlık olarak görmek yerine, geçici bir durum olarak kabul edebilir ve gelecekteki başarı için yeni stratejiler geliştirebilir. İkinci olarak, olumlu olaylar karşısında da öğrenilmiş iyimserlik, insanların bu olayları kalıcı ve genel geçer bir başarı olarak algılamalarını teşvik eder. Bir kişi bir başarı elde ettiğinde, bunu kendi yeteneklerine bağlayarak, gelecekte de benzer başarıların mümkün olduğuna inanabilir. Son olarak, kişisel yetkinlik, öğrenilmiş iyimserlikte önemli bir rol oynar. Bireyler, yaşadıkları olaylara nasıl tepki verdiklerini kontrol edebileceklerini ve bu olaylara nasıl müdahale edebileceklerini fark ettikçe, iyimserlik duygusu artar. Öğrenilmiş iyimserlik, bireylerin yaşamlarında bir dönüm noktası olabilir. Olumsuzluklarla karşılaştıklarında bile umutlarını kaybetmeden, daha iyimser bir bakış açısıyla çözümler arayabilirler. Bu da genel yaşam memnuniyetini artırabilir, stresle daha etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olabilir ve genel refahlarını artırabilir. Peki bunu nasıl yapabiliriz?

Koşullarınızın nedenlerini nasıl açıklayacağınızı yeniden düşünmek için bu modeli deneyebilirsiniz. Seligman ABCDE Modeli, olumsuz düşünceleriniz hakkında kendinize şu soruları sormayı içerir:

  • A (Adversity) Sıkıntı: Cevap verilmesi gereken durum. Olumsuz düşüncelere hangi olay sebep oldu?
  • B (Belief) İnanç: Olayı nasıl yorumluyoruz? Olay hakkında ne düşünüyoruz?
  • C (Consequence) Sonuç: Olayla ilgili duygularınızdan hangi davranışlar ortaya çıktı?
  • D (Disputation) Tartışma: Hangi olay örnekleri olumsuz inançlarınızın yanlış olduğunu kanıtlıyor?
  • E (Energization) Enerjilendirme: Olumsuz inançlarınıza meydan okumak size ilerlemeniz için nasıl ilham veriyor?

Bu soru basamakları doğrultusunda karşılaştığımız olumsuzlukları daha anlamlı şekilde değerlendirebiliriz. Ayrıca bir günlük tutun ve her gün olumlu şeyler hakkında yazın. Bu, pozitiflik düşünce alışkanlıklarınızı artırabilir. Arkadaşlarınızı ve ailenizi olumlu düşüncelerle doldurun. İyimserlik bulaşıcıdır, bu yüzden diğerlerinin pozitif enerjisinden faydalanın. Olumlu hedefler belirleyin ve bunlara ulaşmak için küçük adımlar atın. Bu, motivasyonunuzu artırabilir ve iyimserliğinizi destekleyebilir.

Sonuç olarak öğrenilmiş iyimserlik, bireylerin yaşamlarındaki engellerle daha etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olabilir ve genel olarak daha mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürmelerini sağlayabilir. İnançlarınızın hayatınıza olan etkisini fark edin. Doğru yaklaşımlar ile en sağlıklı şekilde zorlukların üstesinden gelebilirsiniz. Öğrenilmiş iyimserlik süreci, olayların nedenleri hakkındaki düşüncelerinizi değiştirmeyi içerir. Öğrenilmiş iyimserliği uygularken düşüncelerinizi yeniden eğitmeniz biraz zaman alabilir. Ancak, düzenli pratik ve çaba ile pozitif düşünme becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Unutmayın, “Hayat, kötümserle aynı olumsuzlukları ve trajedileri iyimserlere de yaşatır; ancak iyimser, bunları daha iyi atlatır.” Seligman

Elif KESKİN

Okul Öncesi Öğretmeni