
21.yüzyılda halihazırda en çok kafa yorulan konulardan birisi de hiç şüphesiz özgüvendir. Günümüzde pek çok bireyin ağzından özgüvenim yok, onun özgüveni yüksektir ve benzeri sözler duyabilirsiniz. Peki sıkça kullandığımız bu özgüven kelimesi aslında nedir? Lauster (2000)’e göre bireyin tutum, tavır ve davranışlarını belirleyen, kendisi hakkında duygu, düşünce ve değerlendirmelerdir (akt. Güven, 2012). Feltz (1988) ise özgüveni “bireyin belirli bir eylemi sağlıklı bir şekilde yapabileceğine dair inancı ve kendi yetenek, güç ve kararlarına güvenmesi” olarak tanımlamıştır (akt. Bilgin, 2011). Bandura (1997)’ya göre özgüven “bireyin kendisini değerli hissetmesi”, Hambly (2003)’e göre ise “kişinin kendi yeteneklerine olan inancıdır.” (akt. Bilgin, 2011). Umutlu (2010)’ya göre hedefe ulaşmadaki başarı/ulaşılmak istenen hedef eşittir özgüvendir. Denkleme göre amaca ulaşmadaki başarının yüksek olması özgüvenin yüksek olmasını sağlar. Ayrıca birey, başarılarını hedefleriyle karşılaştırdığı kadar bulunduğu toplumdaki diğer bireylerle de karşılaştırır (akt. Bilgin, 2011). Rogers’a göre bireyin kendine yönelik algısından oluşan gerçek benliği ve sahip olmak istediği özellikleri temsil eden ideal benliği vardır. Bu ikisi arasındaki ahenk bireyin özgüvenini pozitif ya da negatif yönde etkiler. Bireyin özgüveni gerçek benlik ve ideal benlik arasındaki makas kapandıkça artar (akt. Bilgin, 2011). Özgüven iç güven ve dış güven olarak ikiye ayrılır. İç güven; bireyin kendisinden memnun, kendi ile barışık, kendi ile özdeşleşmiş olmasına dair duygu ve düşünceleridir. Dış güven ise kişinin kendisinden memnun olduğuna dair gösterdiği tavır ve davranışlardır (Akagündüz, 2006; akt. Güven, 2012).
Bilgin (2011)’e göre Erickson’un sekiz gelişim evresinden her biri özgüven gelişiminde etkilidir. Özellikle ilk evrede temel güven duygusuna sahip olabilmek, beşinci evrede ise ergenlik döneminin kimlik karmaşasını çözümlemek önemlidir. Bireyin çevre tarafından küçük yaştan itibaren özerkliği, girişimciliği ve çalışkanlığı engellenirse çocuğun özgüven gelişimi de dolayısıyla engellenmiş olur. Özgüven gelişiminde, çevresel faktörlerin de (diğer bireylerin kişiye yönelik tutum ve değerlendirmeleri) önemli olduğu göz önünde bulundurularak yapılan çalışmalara bakıldığında; erkeklerin özgüven düzeyinin kadınlardan farklı olabileceği ve Türk erkeklerinin özgüven düzeyinin dünya genelinde hemcinslerinden farklı olabileceği görülmektedir. Sarıçam ve Güven (2012)’in çalışmasına göre; üniversite öğrencisi erkek ve kadınlarda yapılan bir çalışmada erkeklerin özgüven düzeyi; kadın öğrencilerin özgüven düzeyinden anlamlı şekilde yüksektir. Aynı şekilde Ekinci (2013)’ye göre de müzik öğretmeni adayı erkek bireylerin sahnede performans sergilemeye yönelik özgüven algısı, kadın öğretmen adaylarına oranla daha yüksektir. Çelik (2012)’e göre evli erkek bireylerin cinsel özgüveni, evli kadın bireylerin cinsel özgüveninden yüksektir. Çelik (2012) buna neden olarak; toplumsal cinsiyet rolleri gereği kadın ve erkeklerin farklı yetiştirilmesini, erkeklerde sosyal istenirliğin daha yüksek olmasını, erkeklerin cinsellik üzerinde daha bilgili olmasını, erkeklerin kadınlara kıyasla kendilerini daha rahat ifade edebilmesini, cinsel konularda erkeklerin daha rahat davranabilmesini göstermektedir. Merey (2010) anksiyete ve özgüven arasındaki ilişkiyi; 25-30 yaş aralığında orta sosyoekonomik düzeye sahip Avusturya, Hindistan, Türkiye ve Amerikalı erkekler üzerinde sosyodemografik değişkenlere göre incelemiştir. Bu çalışmaya göre; Avusturya, Hindistan, Türkiye ve Amerikalı erkekler arasında en düşük özgüven düzeyi Amerikalı erkeklerin olurken en yüksek özgüven düzeyi Avusturyalı erkeklerin olmuştur. Bu özgüven sıralamasında Türkiye üçüncü sıradadır. Takkin (2020)’in üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet tutumları ile özgüven ve kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasına göre; toplumsal cinsiyet rolleri, eşitlikçi cinsiyet rolü ve erkek cinsiyet rolüne ilişkin tutumu eşitlikçilik yönünde yüksek olan üniversite öğrencisi bireylerin özgüveni diğer tutumlara sahip olan bireylere oranla daha yüksek düzeydedir.
Özgüven Düzeylerindeki Farklılıklar ve Çözüm Önerileri
Kısaca özetlersek; erkek bireylerin özgüven düzeyi kadın bireylerin özgüven düzeyinden daha yüksek olmakla birlikte bunun sebepleri arasında toplumsal cinsiyet rolleri, çevresel faktörler, sosyoekonomik nedenler farklı çocuk yetiştirme teknikleri ve ebeveyn stilleri olabilir. Erkek bireylerin üzerindeki “güçlü olma, güçlü görünme” baskısını hesaba katarsak, özgüven düzeylerinin uluslararası çalışmalarda son sıralamaya yakın olması anlaşılabilir bir durumdur. Birey bazında baktığımızda özgüven düzeyleri arasındaki farkı azaltmak kişiye düşen bir iş gibi görünse de topluma ve aileye önemli görevler düşmektedir. Çocuklarımızı cinsiyetine göre ayırmamak, tercih ve seçimlerine saygı duymak, başarabileceği ancak potansiyelini gösterebileceği görevler vermek özgüveni düşük olmayan çocuklar yetiştirmenin anahtarı olabilir.
Gül DEMİRDELEN BAYRAM
Psikolojik Danışman