Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Sizde Var mı Biraz Erkeklik? – Psikolektif Dergisi – Sayı – 12

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Gece geç vakitte bekâr yaşadığı dairesine dönüp gizli ışıklandırmayı açarak kendine hemen bir viski hazırlayan, takım elbiseli, yakışıklı bir adam… Adorno’ya (2002) göre; özellikle kadınları ve kendisi gibi sigara dumanı, deri ve tıraş kremi kokmayan her şeyi küçük gören bu adam…

Lafa, Adorno’nun bu tasviri sayesinde güçlü erkeği tam da olması gerektiği şekliyle (!) gözümüzde canlandırarak başlamak uygun olacaktır. Erkek deyince, sizin de burnunuza o koku geldi mi? Hani şu sigara dumanı, deri ve tıraş kremi karışımı olan… Geldiyse ve hepimizin zihninde benzer bir görüntü oluştuysa, başlayabiliriz. Dünyanın yarı nüfusuna sahip milyonlarca farklı erkek varken neden çoğumuzda benzer imaj oluştu?

Toplumsal cinsiyet, insanların toplumsal olarak kadın/dişil, erkek/eril olarak ifade edilişidir. Cinsiyet rollerinin psikolojik ya da biyolojik kaynaklı olmasından ziyade toplumsal cinsiyet kavramının toplumsal bir kurgu ve hatta fiziksel ve biyolojik özelliklere göre ayrılan kavram olmanın ötesinde bir anlam kazandığı vurgulanmaktadır (Levant ve Richmond, 2007). Erkeklik ve kadınlık olarak tanımlanan cinsiyet rolleri kavramı sosyal farklılaşmanın toplumun bir gereği olduğunu ve aile, medya, akran grupları ve okul gibi kurumlarla olan etkileşimler ile ailede kadın ve erkek arasındaki iş bölümünün kurgulanmasında esas olduğunu belirten sosyolog Talcott Parsons tarafından oluşturulmuştur. Böylelikle bizler, uygun toplumsal cinsiyet rollerini içselleştirir ve bu kurumların içine yerleştirilmiş uygulamalar aracılığıyla kadın veya erkek oluruz (Bird, 2008).


 

Erkeklik Kavramının Tanımı ve Beklentiler

Peki ya, bu kokunun sahibi olan herhangi bir erkek mi yoksa gözümüzde canlanan birbirine çok yakın görüntüleri oluşturan toplumun erkek oluştan beklediği erkeklik mi? O zaman erkeklik nedir, buna bakmakta yarar vardır. Bozkurt, Tartanoğlu ve Dawes (2015) tarafından yürütülen bir araştırmada cinsiyetlerin birbirini nasıl algıladıkları ve birbirlerinden hangi beklentilerde bulundukları çarpıcı ve net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Araştırmadaki öğrenciler; erkekleri kendine güvenen, kuvvetli, analitik, ailesini koruyan, iddialı, aktif, baskın, ekmek kazanan, karar verici, saldırgan, korkusuz, saygı duyulan ve risk alan gibi özelliklere sahip olarak tanımlarken aynı zamanda bir erkeğin ailesini koruması gerektiğinden bahsetmekte ve hatta ailesini korumak için savaşması gerektiğini belirtmektedir. Bu yapıda belirtilen her şey, erkeklik tanımına girer.

Cinsel organın “iş yapar”lığından, tuttuğu takımın başarısına kadar evde, işte, sokakta, trafikte, barda, statta, halı sahada ve yatakta… Her an sınama ve tehdit altındadır, bir erkeğin erkekliği. Bu tehdit, esas olarak diğer erkeklerden gelir. Bu anlamda “erkek erkeğin kurdudur” demek de yanlış olmaz (Atay, 2004, s. 26).

Önemli olan, “bir kimliğin başka bir kimliği değil, bir kimliğin bir benliği ezmesidir” (Atay 2004, s. 22). Toplumsallaşma ile oluşturulan “erkeklik”, kadını nasıl eziyorsa aslında erkeği de öyle ezmektedir.


 

Erkeklik Dayatmalarının Toplumsal ve Kişisel Etkileri

Geleneksel erkek nitelikleri itaatkar, pasif veya irrasyonel olarak nitelendirilen kadın rollerine kıyasla baskın, stoacı ve rasyonel olmakla ilişkilendirilir. Örneğin ABD, Avustralya ve Türkiye gibi ülkelerde erkeklik genellikle erkeklerin bağımsızlık, fiziksel güç, saldırganlık, rekabetçilik, nesnellik, akılcılık gibi özellikler sergilediği ve kadın meslektaşlarına göre daha az duygu gösterdiği şeklinde kalıplaşmış durumdadır (Norman, 2007).

Hofstede’ye (1998) göre, erkek toplumlar, statü ve finansal başarı açısından somut başarılara daha fazla vurgu yapmaktadır. Geleneksel erkek ve kadın rolleri, çocuklarını sosyalleştirirken ebeveynler tarafından pekiştirilir. Örneğin kız çocuklarının futbol oynamak gibi kadınsı olmayan etkinliklere katılmaktan caydırılırken, erkek çocuklarının üzüldüklerinde veya incindiklerinde duygularını göstermeleri beklenmez. Bu pekiştirmelere ek olarak da çocuklar, çeşitli şekillerde şiddete maruz kalırlar. Aile, oğulları için öncelikle oyuncak silah satın alır. Bir erkek çocuk başka bir erkek çocuk tarafından dövülürse, babası genellikle onu pasif olmakla suçlar ve savaşmaya teşvik eder. Ayrıca aileler, pasif erkek çocuklarının saldırgan davranışlar sergilemedikleri takdirde hayatta kalmakta başarılı olamayacaklarını düşünmektedirler (Holt ve Ellis, 1998). Erkek şiddeti bu nedenle bir kişinin erkekliğini pekiştiren gücün ifadesi olarak görülebilir. “Hiçbir erkek, kendiliğinden erkek kalmaz. Erkeklik, sıkı sıkıya uyulması gereken bir akittir. Emek ister.” (Türker, 2004, s. 8).

Erkeklik dayatmalarının etkin bir biçimde varlığını gösteren uygulama alanlarından birisi de sinemadır. Şentürk’ün (2017) çalışmasında, Yavuz Turgul’un yönetmenliğini yaptığı Gönül Yarası ve Av Mevsimi filmlerindeki erkek karakterlere odaklanılmaktadır. Şentürk bu çalışmasında Gönül Yarası ve Av Mevsimi filmleri ile erkekliğin toplumsal değişimlerini, erkekler arası dayanışma şiddeti gibi konuları izleyiciyle buluşturduğunu, bu filmlerde sevilen, arzu edilen kadın, erkek ve silah üçlüsünün ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade etmektedir. Sinemada izdüşümleriyle sunulan erkekliğin, temel belirleyicisi olan şiddetle bağlantılı olduğunu öne sürmektedir.

Sinemaya bakışın ana kişisi seyircidir. İzleyiciler için erotik bir haz nesnesi olarak sunulan kadın, seyircinin erkek kahramanla özdeşim kurmasını, kendisini özdeşleştirdiği kahramanına atfetmesi ve bunun sonucunda erkek kahramanın olaylar karşısındaki yılmaz gücü ve haz nesnesi kadın üzerinde kurduğu erotik gücü birleştiğinde bu iktidarın sahibi olmanın verdiği tatmin edici duygu ortaya çıkmaktadır (Mulvey, 1993).


 

Sonuç: Erkekliğin Özgürleşme Yolu

Sonuç olarak; kadınlar, toplum onların nasıl davranması ve nasıl hissetmesi gerektiğini bekliyorsa öyle davranarak ve hissederek “kadınlık” ve yine erkekler de bu gereklilik dayatmasıyla “erkeklik” yapıyor. Peki ya, sizde var mı biraz erkeklik? Bu soruyla dahi bunalan ve kendini özgür iradesiyle ifade etmek arzusunda olan erkeklere, rahat bir nefes alabilmelerini sağlayacak reçeteyi sunarak kapatmak isterim:

“Erkeğin özgürlüğü, erkin her türünü sorgulayarak başlar. Erkin her türlü uygulamasından feragat edebildiği ölçüde özgürleşir erkek.” (Türker, 2004, s. 9).

Erk: bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği (Türk Dil Kurumu Sözlüğü).

Tilbenur MERT

Psikolojik Danışman