Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Doç. Dr. Ayşenur Büyükgöze Kavas Röportajı – Psikolektif Dergisi – Sayı – 6

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.
  • Sizi yakından tanımayan meslektaşlarımız için kendinizi tanıtır mısınız? Doç. Dr. Ayşenur Büyükgöze Kavas kimdir? Akademisyen kimliğiniz dışında kendinizle ilgili ne söyleyebilirsiniz?

İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Samsun’da tamamladıktan sonra 1999-2003 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Programından mezun oldum ve aynı yıl Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik yüksek lisans programına kabul aldım. 2004-2011 yılları arasında ODTÜ bütünleşik doktora programına araştırma görevlisi olarak devam ettim. 2012 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde yardımcı doçent olarak göreve başladım. Halen aynı üniversitede Doç. Dr. olarak görev yapmaktayım. Evli ve iki çocuk annesi bir akademisyenim.

Kişilik olarak belki kendimden bahsedebilirim. Genel olarak hayata pozitif taraftan bakmayı tercih eden, kendi kendini motive edebilen, farklı konularda okuyan, yeni yerler ve lezzetleri denemeyi seven, ailesiyle vakit geçirmeyi çok kıymetli gören bir Ayşenur’um. Azimli, meraklı, özenli ve hep daha fazlasını yapabileceğine inancı olan ve asla vazgeçmeyen bir kişiliğim var. Kimse ile yarışmam sadece kendimle yarışırım yani yaptığım bir şeyin hep daha iyisini yapmaya çalışırım. 

  • Akademisyen olmayı seçme nedeniniz nedir? Akademide kadın olmanın zorlukları veya kolaylıkları nelerdir?

Akademisyen olmaya ve özellikle kariyer psikolojik danışmanlığı alanında çalışmaya Hacettepe PDR 3. Sınıf öğrencisi iken karar vermiştim. Durağan bir meslek olmaması yani kendimi geliştirebileceğim, araştırma yapabileceğim ve bilgilerimi başkalarına aktarabileceğim, tekdüze olmayan bir meslek olması seçme nedenlerimin başında geliyor diyebilirim.

Zorluklar: Kadın olmanın zorlukları aslında toplumsal cinsiyet rollerinden geliyor. Yani kadın olmak ev işleri ve çocukların bakımı ile ilgili birçok sorumluluğu da peşinde getiriyor. İlk yıllar ev ve iş hayatımı dengeleme ile ilgili zorluklar yaşamıştım. Yurt dışına kongrelere giderken tek başıma gittiğim zaman Türkiye’de insanların çokta alışık olmadığı bir durum olunca garip karşılanabiliyor. Çalışmayı seviyorum ve çalışma hayatım ofisimle sınırlı değil bu nedenle evde de çalışırım bu bazen sorun olabiliyordu ancak zamanla bunların hepsi ile baş etmeyi öğrendim. Ayrıca kadın bir akademisyen olduğunuzda Cam Tavan Sendromu’nu üniversitelerimizde de görüyoruz yani idari üst düzey pozisyonlarda kadın akademisyenler çok düşük oranlarda yer alıyor ki bu da bence bir sınırlılık olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlara bu pozisyonlarda çok fazla imkân sağlandığını düşünmüyorum.

Kolaylıklar: Kadın olduğum için akademide özellikle gördüğüm bir kolaylık hatırlamıyorum. Üzgünüm.

  • Kariyer psikolojik danışmanlığı ve mesleki rehberlik alanında ülkemizde sayılı hocalarımızdan biri olduğunuzu düşünüyoruz. Bu alanda ülkemizin durumu nedir, çalışma yapmak isteyen meslektaşlarımıza ne önerirsiniz? 

Ülkemizde kariyer psikolojik danışmanlığı son yıllarda araştırmacıların ilgisinin arttığı bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkıyor. Yıldız Kuzgun hoca ile başlayan bir süreç var karşımızda ancak yine de bu alanda araştırmacıların yeterli sayıda olmadığı söyleyebiliriz. Özellikle Türk PDR Derneği’nin 2018 yılı itibariyle çıkarmış olduğu Kariyer Psikolojik Danışmanlığı Dergisi var ve editörlerinden biri de benim. Son sayımızda Binnur Yeşilyaprak hocanın Türkiye’de Kariyer Psikolojik Danışmanlığına ilişkin güzel bir derleme makalesi çıktı. Dolayısıyla hocanın dedikleri orada tarihsel bir süreçten bahsediyor, ülkemizde neler değişti, neler yapıldı biraz bunlardan bahsediyor. Özel ilgisi olanlara makaleyi okumasını öneririm. Bu alanda çalışacak arkadaşlara da önerim şu olabilir: Daha bireyselleşmiş, bireyi belirli bir mekânla, saatle, süreyle sınırlamayacak, online yapılabilecek etkileşimli programların geliştirilmeye başlanması gerekiyor. Bu anlamda ülkemizde henüz bir program yok. Şu an sadece MEB’in Ulusal Mesleki Bilgi Sistemi ve Mesleğim Hayatım portalları var. Ancak bunlar daha çok bilgi verme ile ilgili. Grup rehberliği ve grup danışmanlığı hizmeti alamayan, dezavantajlı öğrencilerin online olarak yapabileceği ve kendi sonuçlarını alabileceği sistemlerin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizdeki kariyer psikolojik danışmanlığı kuramları da yurtdışı odaklı kuramlar. Ülkemize has, ülkemizdeki kültürel yapıyı temsil edecek nitelikte kariyer kuramları veya ilk başlarda en azından buna yönelik kariyer modelleri geliştirilebilir. Bu da önemli bir katkı olur diye düşünüyorum. Şu an ki mevcut durumda çalışmaların büyük bir çoğunluğu ilişkisel çalışmalar. Bir yerden sonra sürekli aynı kavramların ilişkisel yöntemlerle çalışılması da doyum noktasına ulaştı. Özellikle bundan sonrasında müdahale programları ve bireyselleştirilmiş online programlar daha etkili olacak ve daha da ilgi çekecektir. Ayrıca bu alanda ölçme araçları son yıllarda artmış gibi gözükse de yapılan araçların üniversite öğrencilerine odaklandığını görüyoruz. İlkokul, ortaokul kademeleri için ölçme araçları çok sınırlı. Bu anlamda yeni çalışmalarda örneklemlerin çeşitlendirilmesi ölçme araçlarını tercih edilebilir ve güvenilir yapabilir. 

Diğer yandan çalışan yetişkinlerle yapılan çalışmalar da oldukça az. Emeklilik ve emeklilik sonrası yaşam ile ilgili de çalışmalar ülkemizde biraz az. Bu aslında çok büyük bir değişim. Emekli olduktan sonra erkeklerde depresyon ve intihar oranları kadınlara göre daha yüksek. Hâlbuki genel popülasyonda kadınlarda depresif semptomlar daha yaygın. Emeklilik süreci, emeklilik sonrası yaşam ve emeklilik, işten ayrılmak düşündüğümüzden çok daha derin anlamlar taşıyabiliyor. Bu kapsamda da çalışmalar yapılabilir. 

  • Yakın zamanda TUBİTAK Teşvik Ödülünü kazandınız. Türkiye’de PDR alanında ilk defa böyle bir ödül alınıyor ve bunu siz alıyorsunuz. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz, neler hissediyorsunuz? 

(TÜBİTAK Teşvik Ödülü: Yaptığı çalışmalarla bilime gelecekte uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış, ödülün verildiği yılın ilk gününde 40 yaşını geçmemiş, Türkiye’de yerleşik hayattaki bilim insanlarına verilir.)

Türkiye’de PDR alanında teşvik ödülü alan ilk öğretim üyesiyim. O yüzden inanılmaz bir gurur hissediyorum. Emeklerimin görülmüş olması, takdir edilmesi beni çok mutlu etti. Bunun da özellikle yapılabilir olduğunu göstermiş olmak da benim için çok önemli çünkü bundan sonra PDR’den yapılan başvurularda artacaktır. Dolayısıyla belki de oradaki öğrenilmiş çaresizliği kırmış olduğumu düşünüyorum. “PDR’den kimse şimdiye kadar TÜBİTAK Teşvik Ödülünü almadı, PDR’den kimse bu ödülü almaz ki” gibi bir algı varsa onu kırmak için de önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir algı kırıldıysa ne mutlu bana açıkçası. O yüzden çok mutluyum. Ayrıca, bu ödülü kariyer psikolojik danışmanlığı alanından almış oldum. İlk ödülün bu alandan alınmış olması beni ayrıca mutlu etti. 

  • Çalışan bir anne olarak çocuklarınızı büyütme süreci hakkında ne düşünüyorsunuz? Hem akademik kariyer yapmak isteyen hem de çocuk yetiştirmek isteyen kişilere neler önerirsiniz?

Kesinlikle çok fedakârlık gerektiriyor ama vazgeçmezlerse sonuç buna değer! Ya kariyer ya da çocuk diye bir seçim yapmak zorunda değiliz ikisi de pekâlâ olabilir ancak tüm sorumluluğu da şartsız kabul etmemek gerekir. Kadınlar çocuk sahibi olduğu için kariyerlerini ikinci plana atmıyor ya da zorluk yaşamıyor aslında anne olmayı salt bir deneyim olarak düşündüğümüzde bir kadının yaşayabileceği en güzel deneyimlerden birisi bence, ancak bunu zorlaştıran en önemli faktör çocuk bakımının anneye zimmetli olduğu düşüncesi ve geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri diyebilirim. Eşit veya adaletli görev paylaşımı olmadığında kadın için zorluklar başlıyor. O nedenle eşle birlikte bunların en başından konuşulması ve ortak karar alınması, beklentilerin açığa çıkarılmasını önemli görüyorum. Harvard Business School 2018’de yapılan çalışmada çalışan annelerin kızları özellikle çalışmayan annelerin kızlarına göre daha başarılı bir kariyer sürüyorlar. Ve genel yaşam mutluluğunda ise çalışan annelerin kızları ile çalışmayan annelerin kızları arasında bir fark bulunmamış. Özellikle çalışan annelerin hissettiği bir suçluluk duygusu vardır, çocuğumu bakıcıya bırakıyorum veya çocuğumu kreşe gönderiyorum gibi. Bunun da akademik çalışmalarla -ki bu çalışma boylamsa bir çalışma- doğru olmadığını görüyoruz. Bir annenin çalışıyor olması çocuklar için bir dezavantaj değil kız çocuklarında özellikle kızların daha başarılı bir kariyer sürmesini sağladığını görüyoruz. Model alma ile de ilgili olabilir. 

Çocuk sahibi kadın bir akademisyen olmak bana ilk olarak zamanımı verimli kullanmayı öğretti. Özellikle çocuklarım küçükken ilk aylarda bile çocuğumla ilgilenirken bir yandan da okumaya devam ederdim. Örneğin oğlum sallanarak uyumayı severdi ve ben onu sallarken bir yandan da makale okurdum. 

 

  • Kariyer ve meslekleri cinsiyete göre ayırmak hakkında ne düşünüyorsunuz?

Olumlu düşünmüyorum. 2018 yılında yüksek lisans tezinin danışmanlığını yaptığım bir öğrencimin tezi kapsamında “Meslek Seçiminde Toplumsal Cinsiyet Rolleri” diye bir ölçek geliştirdik. Ve gördük ki kadınlar, kızlarımız (lise öğrencileri üzerine geliştirmiştik) daha eşitlikçi cinsiyet rollerine sahipler meslek seçimi ile ilgili, yani mesleğin seçiminde ilgilerin, değerlerin kadın erkek olarak ayrılmasından daha önemli olduklarını düşünüyorlar. Ama erkek öğrenciler daha geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine sahipler. İşte masa başı işleri kadınlara daha uygun görüyorlar.

Ben cinsiyete göre ayırmaya katılmıyorum. Söylenen bir şey var bazen. A mesleğinin iş ortamı kadına göre uygun değil. O zaman bu durumda iş ortamlarımızı düzenleyeceğiz tabi ki. Burada kadına göre olmayan ne? Bu bir önyargı da olabilir. Dolayısıyla burada cinsiyete göre değil tamamen kişinin kendi isteğine bağlı olması gerektiğini düşünüyorum. İlgilerine, yeteneklerine, değerlerine uyuyor mu, o mesleği yapmak istiyor mu, o meslekte ilerlemek istiyor mu? Bence bunlar cinsiyetten çok çok önce gelmeli.

  • Son olarak Psikolektif Dergisi takipçilerine ve alanda çalışan meslektaşlarımıza neler söylersiniz?

Sevdikleri şeyler için çaba göstermekten vazgeçmesinler. Alanda çalışan meslektaşlarımıza kolaylıklar diliyorum. Bana bu ödülü kazandıran çabam ve sevdiğim bir işi yapıyor olmamdı. Umarım herkes sevdiği işi çaba göstererek yapar. Benim için çok keyifli bir röportajdı çok teşekkür ederim. 

Röportajda yer alan ve okuyucuya ek bilgi sunabilecek okumalara aşağıda yer alan linklerden ulaşılabilir. Röportaj isteğimizi kabul edip bize vakit ayıran sevgili hocamız sayın Doç. Dr. Ayşenur Büyükgöze Kavas’a çok teşekkür ediyorum. 

Ek Okumalar:

  1. Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak’ın Türkiye’de Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığı Hizmetleri: Güncel Durum ve Öngörüler adlı makalesi için: https://dergipark.org.tr/tr/pub/kpdd/issue/51379/596807
  2. Harvard Business School’un Kids of Working Moms Grow into Happy Adults adlı çalışması için: https://hbswk.hbs.edu/item/kids-of-working-moms-grow-into-happy-adults
  3. Meslek Seçiminde Toplumsal Cinsiyetin Rolü: Bir Ölçek Geliştirme Çalışması için: https://dergipark.org.tr/tr/pub/kpdd/issue/41808/494446)

Röportaj: Okan USLU

Psikolojik Danışman