
Dürtünün sözlük anlamı incelendiğinde, ‘‘herhangi bir planlama yapmadan ve olabilecek etkilerini düşünmeden aniden yaptığınız davranış’’ olarak tanımlanmaktadır (‘‘impulsiveness, 2023’’).
Sözlük anlamını ifade ettiğimiz dürtüselliğin psikopatolojide genel çerçevede üç farklı tanımı mevcuttur. Bunlar:
- Düşünmeden, bilinçli yargılamadan hızlı şekilde tepki verme,
- yeterince düşünme eylemini gerçekleştirmeden hareket etme,
- benzer düzeyde bilgi ve beceriye sahip diğer bireylere kıyasla daha az düşünerek hızla hareket etme eğilimidir (Arce E, 2006).
Biyolojik ve nöropsikolojik açıdan incelenen dürtüsellik, birey ya da çevresindekiler için oluşabilecek riskli bir dürtüyü engelleyememe durumu olarak tanımlanır (Chamberlain SR, 2007). Dürtüsellik bilişsel açıdan değerlendirildiğinde ise, bireye gelen davranışsal dürtüleri ve düşünceleri kendi iradesi ile engelleyememe olarak tanımlanır (Chudasama Y, 2011). Sosyal boyut açısından dürtüsellik incelendiğinde ailede çocukların arzu ettiklerine ulaşmak için hemen tepki vermeyi göstermesi örnek olarak verilebilir. Ailedeki ebeveynler çocukları için olumsuz sonuçlar doğurabilecek bu davranışlara rağmen, sürekli isteklerini yerine getirmeleri çocukta ileride de problem yaratacak dürtüsel davranışların temelleri atılmış olacaktır (L’Abate L. A, 1993 ).
Dürtüsel bireyler, eylemlerinin sonuçlarını kendi veya başkalarını nasıl etkileyeceğini değerlendirme yönünden düşük düzeydedirler. Dürtüsel tanımını incelediğimizde ‘‘günlük yaşamımızda düşünmeden ağzınızdan bir şey kaçırmanız, caddenin karşısına yolun boş olup olmadığına bakmadan hızla koşmanız’’ dürtüsel hareketlere örnek verilebilir. Dürtüsellik bireyin hayatını birçok yönden olumsuz etkilemektedir. Dürtüsel bireylerde zaman yönetiminde zorlanma, odaklanmada zorluk yaşama, dikkati toplama ve sürdürmede güçlük, stresle başa çıkarmama, akademik olarak başarısızlık, duyguları yönetememe gibi birçok problem meydana gelir (Güven E, 2021; Spokas M, 2012). Farklı bakış açılarıyla literatürde incelenen dürtüsellik kavramı daha çok olumsuz ve patolojik yönleri içermektedir. Oysa ki dürtüsellik ile saldırganlık arasında ayrım yapılmalıdır. Dürtüselliğin olumlu yönlerini açıklamak için Dickman, 1990 yılında işlevsel dürtüsellik ile işlevsiz dürtüsellik arasında ayrım yapmıştır. İşlevsel dürtüyü nispeten az öngörülü yavaş hareket etme eylemi olarak tanımlamıştır. İşlevsiz dürtüleri ise sürekli mevcut olan ve bipolar bozukluk, kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve uyuşturucu bağımlılığı dahil olmak üzere riskli davranışlara neden olan birçok psikiyatrik bozuklukta mevcut bir durum olarak bildirmiştir (Dickman SJ,1990).
Peki hiçbir hastalığı yokken nadiren insanlarda ortaya çıkan dürtüsel davranışlar olamaz mı? Dikman’ın işlevsel dürtüselliğin nadiren hayatımızda var olması ile bu durumu açıklayabiliriz. Zorlayıcı hayat koşulları, olağan problemler, dalgın olma gibi durumlardan kaynaklı nadir de olsa insanlar bazen dürtüsel hareket edebilirler. Fakat önemli olan bunun bir psikopatalojik bir rahatsızlığa bağlı olması bağlı olmaması, süreğen bir şekilde devam etmemesi, bireye ve çevresine zarar vermemesidir.
Dürtüsellik, günlük yaşamımızda nadiren gözlemlenebilecek normal bir davranış özelliği olabileceği gibi pek çok psikiyatrik bozukluğun temel belirtilerinden biri ve sıkça gözlemlenen klinik bir sorundur (Hollander E, 2001). Tedavisinde genellikle, yetişkin bireylerde farkındalığı geliştirmeye yönelik eğitim ve terapi programları kullanılır. Çocuklarda, kendilerini değerlendirme yetileri az olduğundan tedavileri biraz daha farklı ve aşamalıdır. Birçok psikiyatrik bozuklukta dürtüsellik, kilit rol oynadığı ve tedavinin seyrini etkilediği için bütünsel değerlendirilmelidir.
Belirli bir konu için süzgeçten geçen düşüncelerin davranışlara dönüşme biçimi şeklinde gerçekleşir. Akıl süzgecinden geçirdiğiniz ve sonrasında kalbinizin sesinizi dinlediğiniz günleri yaşamanız dileğiyle…
Adile Bozkurt
Araştırma Görevlisi & Psikiyatri Hemşireliği