
Spor ortamında bireylerin hareketlerini, duygusal değişimlerini, katılım veya devam etme sebeplerini açıklamak için farklı terimler kullanılmaktadır. Bu kapsamda, son yıllarda sadece güdülenme, motivasyon ve başarı hedefi gibi kavramlarla sınırlı kalmayıp tutku kavramının da sporcuların egzersiz ortamındaki davranışlarının anlaşılmasında önemli bir role sahip olduğu gözlemlenmektedir. Genel olarak, bireyin fiziksel kapasitesini artıran faktörler, bireyin eğitim kapasitesi, uyku düzeni, yüklenme gibi faktörlerden oluşurken, psikolojik olarak etkileyen faktörlerden biri olan tutkunun, motivasyon, içsel motivasyon ve başarı isteği gibi faktörler olduğu belirtilmektedir (1).
Tutku, iradeyi ve mantığı aşan yoğun bir coşku, istek ve eğilimle karakterizedir ancak bu eğilim aşırıya düşkünlük olarak da tanımlanmaktadır (3). Tutku ayrıca kişinin sevdiği ve önemsediği faaliyetlere büyük zaman ve enerji harcama eğilimi olarak da açıklanabilir (2). Bu, kişinin bir hedefe coşku ve güçle ulaşmasını sağlar. Dolayısıyla, tutku, sporcu için bağlılık ve kararlılıkta devamlılığı sağlayan bir enerji kaynağıdır. Tutku genellikle duygusal açıdan olumlu katkıda bulunur. Yani, başarıya ulaşmak için gösterilen çaba, zaman ve kararlılık tutkuyla açıklanabilir (1).
Tutkunun içeriği konusunda yapılan araştırmaya göre tutku iki boyuttan oluşur: uyumlu tutku ve takıntılı tutku (4). Uyumlu tutku, bireyin dış etkenlerden bağımsız olarak bir faaliyeti isteyerek seçtiği ve bu faaliyete duyduğu seviyenin süreklilik için bir motivasyon kaynağı olduğu bir duygu durumudur. Takıntılı tutku ise, bireyin faaliyete katılımının kontrol edildiği ve içselleştirildiği, sürecin içsel veya dışsal baskılar nedeniyle gerçekleştirildiği durumu ifade eder (5). Uyumlu tutkunun kişinin kimliğine özerk bir şekilde içselleştirilmesi ve diğer yaşam alanlarıyla uyum içinde olması beklenir. Öte yandan, takıntılı tutku, aktiviteye dış veya iç baskılar sebebiyle kontrol altında katılımı ifade eder. Bu tutku türünde, aktiviteyi sürdürmek için birey baskı altında hisseder ve aktivite diğer dış veya iç olasılıklarla ilişkilendirildiğinde gerçekleştirilir. Takıntılı tutkunun genellikle kişinin diğer yaşam alanlarını ihmal etmesine neden olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, uyumlu ve takıntılı tutku arasındaki farklar, bireyin sağlığı üzerinde farklı etkilere sahiptir; uyumlu tutku genellikle olumlu sonuçlarla ilişkilendirilirken, takıntılı tutku genellikle olumsuz sonuçlarla ilişkilendirilir (6). Bu iki tutku türü, bireylerin riskli davranışlarında farklı ısrar ve bağlılık türlerine yol açabilir.
Tutku, spor ortamlarında önemli bir kavram olarak karşımıza çıktığını görüyoruz ancak bu duygu akışı kolaylaştırabilir veya bozabilir. Sporculuk kariyerinde uzun yıllar boyunca başarıya ulaşmak için verilen mücadele ve yoğun odaklanma, tutkunun belirgin etkisini gösterir. Uyumlu tutku, sporcunun kendi iradesiyle ve içten gelen bir istekle spor yapmayı seçtiği durumlarda ortaya çıkar; fakat takıntılı tutku, içsel ihtiyaçların tatmin edilememesi ve dış baskıların etkisiyle oluşur. Tutkunun gelişimi, sporcuların başarı yolunda karşılaştığı zorluklarla mücadelede kritik bir rol oynar. Araştırmalar, içsel motivasyon ve tutku arasında güçlü bir bağ olduğunu ortaya koymaktadır. Tutku, sporcunun sürekli çaba sarf etmesini ve daha yüksek performans seviyelerine ulaşmasını teşvik eder (1).
Sonuç olarak, tutkunun sporcularda başarıya ulaşma sürecinde kilit bir itici güç olduğunu belirtebiliriz. Bu nedenle, sporcularda tutku seviyelerinin belirlenmesi, spor ortamlarında ve sporcular üzerinde derin bir etkiye sahip olabilir. Tutku, yaşamın her alanında kritik bir rol oynar. Tutkulu olmak bizi harekete geçirir ve hedeflerimize ulaşmak için gerekli motivasyonu sağlar. Tutku, cesaret verir ve zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olur. Hayatımızı zenginleştiren ve bize ilham veren bir güçtür.
İdil Sera Erfenek
Psikolojik Danışman