
İnsan, yaşadığı toprakta, coğrafyada ve dünyada, çağlar boyunca, sürekli kurcalayan, kurgulayan, üreten, saldıran, yapan, yıkan, zarar veren, toparlayan, yenilikler katan bir yapıda olmuştur. İnsanın her davranışı bir amaç için olmuştur. Bu amaç gerek kişisel gerek topluluk amacı üzerinedir. Bazı insanlar uyum sağlar, bazı insanlar ise liderlik eden tipte var olmuştur. Bu yapıcılık ve yıkıcılığa bakış birçok bilimin de konusu olmuştur. Bu durumun temelinde insanın hangi ihtiyacının olduğunu anlamaya çalışan birçok alan birçok tartışma ve araştırmada bulunmuştur. Sosyolojide “İnsan iyi mi doğar yoksa sonradan mı iyi olur? Ve İnsan kötü mü doğar yoksa sonradan mı kötü olur?” tartışmasıyla bir çözüm aranmaya çalışılmıştır. Psikoloji ise, insan davranışlarına, duygularına ve düşüncelerine odaklanmış, çocukluk, varoluş ve anlam arayışla da desteklemiştir.
Tüm bunlarla birlikte insan yaşamda ihtiyaçları için var olan bir türdür. Aslında tüm canlılar ihtiyaçları için vardır. Doğadaki tüm varlıklar ihtiyaçları için yaşarlar. Bu ihtiyaçları karşılamadığı veya karşılayamadığı durumda krizler yaşarlar. Bu krizler ölümle, göç ile sonuçlanabildiği gibi insan eliyle değiştirilen doğa ile de bizi karşı karşıya bırakabilir. İnsanın temele aldığı ihtiyacı ise hayatta kalmadır. Doğadaki tüm insanlar ve canlılar hayatta kalma ihtiyacı ile varlığını şekillendirir ve sonrasında yukarı basamaklara doğru çıkar. Maslow’un da ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında bahsettiği fiziksel ihtiyaçların tamamlanması burada devreye girer.
Tutku ise yaşamdan haz almak ve mutlulukla ilişkili bir kavramı işaret eder. İnsanın yaşamda var olma ihtiyacına karşılık estetik duruşu da temsil eder. Yıkıcılığın da bir göstergesi olarak tutkuyu ve hazzı ele alabiliriz. İnsanın olduğu her yerde birincil ihtiyacından başlayarak temel meselesi, özü, yaşamından bulunduğu durum ve ortamdan keyif almak, haz almak ideası içindir. Bu sebeple içinde bulunduğu her durumda tutku vazgeçilmez bir destekleyicisi olmuştur. Bunu, bir şeye motive olmak, harekete geçirmek, yemekten keyif alarak yemek, temiz havayı doğru şekilde ve doya doya içine çekmek vb. insan davranışlarında da görebiliriz.
Aile ortamı, romantik ilişkileri, yemek yeme örüntüleri, arkadaşlık ve sosyal çevresi, haz veren spor oyunları, vücut geliştirme vb. uğraşlar, sanat, müzik, resim gibi alanlar, çalışma hayatı gibi insanın, yaşamın, nefesin olduğu her yerde tutkuyu görebiliyoruz. Bir sanat galerisinde, bir spor müsabakasında, bir çalışma yaşamındaki başarılara baktığımızda kişilerin uğraştıkları iş veya ilgilerinin ne kadar tutku ile yaptıklarını görmekteyiz. Bunun yanında olumsuz açıdan daha fazlasına sahip olmak, daha fazla yemek, ülkelerin birbirleriyle savaş halinde olması ver her alandaki fanatizm de tutkunun aşırısını bize farklı açılardan göstermektedir.
Bu sayıda ise insanın ilk yolculuğundan bugüne geliştirdiği, geliştiği her alan bakarak insanın olduğu her yerde “”tutkusu” da vardır diyerek bir yola ve yolculuğa çıktık. Spordan, yemeye, fanatizmden, haz ve mutluluğa, romantik ilişkilerden varoluşa uzanan derin ve uzun bir yolculukla tutkuyu 27. sayımızda sizinle buluşturmak istedik. Keyifli ve tutkulu okumalar dileriz.
Berk Çeşmeli & Kadiye Ulus
Psikolektif Dergi Editörleri