
Yazar: Susan M. Pollak, Thomas Pedulla, Ronald D. Siegel
Çevirmen: Sena Gürdoğan
Çeviri Editörü: Doç. Dr. Bilge Uzun
Yayınevi: APAMER Psikoloji Kitapları
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2019
Sayfa Sayısı: 319
Mindfulness kitabının üç yazarı Susan M. Pollak, Thomas Pedulla ve Ronald D. Siegel, psikoterapi hizmeti veren uzmanların klinik uygulamalarında mindfulness becerilerini nasıl kullanacaklarına rehber olacak bir kitabın eksikliğinden dolayı bu kitabı yazmaya karar vermişlerdir. Türkçeye çevrilmesinin sebebi ise çeviri editörünün belirttiği üzere Türk terapistlerin mindfulness’ın terapiye uyarlanmasındaki kaynak eser ve yapılandırılmış eğitim arayışıdır.Yazarlar ön sözde mindfulness uygulamalarının pek çok psikolojik bozukluğu tedavi etmede yardımcı olduğuna dair kanıt sunan çalışmaların varlığına da değinmişlerdir. Depresyon, anksiyete, bağımlılık, kronik ağrı, uyku bozuklukları ve okb gibi pek çok rahatsızlığın klinik tedavisinde mindfulness uygulamalarının entegresi faydalı sonuçlar doğurmuştur. Mindfulness eğitimi almış olan terapistlerin danışanları almamış olanlara göre daha fazla semptomatik azalma göstermiş ve terapi deneyimlerinin daha anlamlı olduğunu dile getirmişlerdir. Mindfulness uygulamalarının terapide gerekli olan dikkat sürdürme, yargısız dinleme ve empati gibi becerileri geliştirdiği düşünülmektedir. Mindfulness aynı zamanda terapistlerin kendi hayatlarında da olumlu değişiklikler yaratmış, mesleki tükenmişlikten kaçmalarına imkân sağlamıştır.
Peki mindfulness nedir? Mindfulness Buddha’nın öğretilerinin ilk kaydedildiği dil olan Pali dilindeki farkındalık ve hatırlama anlamına gelen Sati kelimesinin tercümesidir. Fakat günümüzde psikoterapideki kullanımı farkındalık ve hatırlamanın yanı sıra öz şefkat ve kabullenme deneyimlerine de tekabül etmektedir. Kısacası mindfulness için mevcut deneyimi değiştirmeye çalışmadan kabullenerek farkında olurken kendimize öz şefkat duymak da diyebiliriz. Kitapta mindfulness’ı hem kendimiz için hem de danışanlarımızla beraber sağlamak için çeşitli uygulamalara ve tekniklere yer verilmiştir. Akademik referanslar minimum düzeyde tutulmaya çalışılıp klinik örnekler üzerinden uygulamaların olası kullanım alanları ve etkileri pekiştirilmiştir.
Kitap on bölümden oluşmakta olup ilk bölümünde mindfulness ile ilgili temel bilgilerle beraber psikoterapistlerin mindfulness uygulamalarını terapiye nasıl taşıyabilecekleri üzerinde durulmuştur. Kendimiz için veya bir başkası için en uygun uygulamanın hangisi olduğuna karar vermek zor ve hassas bir konudur ve çok çeşitli uygulamalar içinden doğru olanı seçmek önem arz etmektedir. Farkındalık, yargısız gözlem, kabullenme ya da öz şefkat becerilerinin hangisinin ya da hangilerinin üstünde durulmalıdır; ilgi nesneleri nefes alıp verişe odaklanmak gibi hafif bir his mi yoksa ayakların yere değmesi gibi kaba bir histen mi seçilmelidir; uygulamalar dini içerikli mi yoksa seküler mi olmalıdır gibi konulara ve hangisinin seçilmesinin danışanın karakterine ve inanışlarına göre doğru olacağına dair anlatılar bu bölümdedir.İkinci bölümden başlayarak kitap boyunca çapa noktasına dönüş, profesyonel gölgemizi bulmak, hikâyeye son vermek, kendimize sevgi dolu nezaket sunmak ve dağ meditasyonu gibi çeşitli mindfulness uygulamalarının adım adım uygulanışı anlatılmaktadır. Kitabın sonundaki ek bölümde ise bu uygulamaların özellikle hangi psikolojik bozukluklara iyi geleceği, hangi uygulamanın hangi hedef kitle için daha uygulanabilir olduğu anlatılmış; kitap boyunca verilmeyen bazı ek uygulamalara da yer verilmiştir.
Kitapta konsantrasyonu artırmak için zihni odaklama ve yargısız gözlem gibi uygulamalara yer verilmiştir. Yargısız gözlem, duygularımızın olduğu gibi gelip gitmesine izin vermek öz şefkat için önemli bir etkendir. Yazarlar mindfulness’ın doğuştan gelen bir yetenek olmadığı ve geliştirilebileceği üzerinde çokça durmuştur. Kitabın sekizinci bölümünün başından güzel bir Sharon Salzberg alıntısı kitabı okuyanları mindfulness’ı hayatlara katmak konusunda cesaretlendirici niteliktedir: “Meditasyon sadece yeteneği olan kişiler ya da zaten dingin olanlar için değildir. Hareketsiz oturma konusunda çok başarılı olmak zorunda değilsiniz; öfkenizden veya bünyenizdeki kafeinden tümüyle kurtulana dek beklemeniz de gerekmez… Şu an başlayabilirsiniz. Nefes alabiliyorsanız, meditasyon da yapabilirsiniz”.
Psikoterapi ve meditasyon kısa vadede ortak bir amaca sahiptir, o da danışanın semptomlarının azalması ve acı çekmesinin azaltılmasıdır. Fakat uzun vadede meditasyon alışkanlık haline getirildiğinde daha mutlu, kaliteli ve anlamlı bir yaşamın kapılarını aralar, yalnızca anlık acılardan sıyrılmak için meditasyona başlayan insanlar bile uzun vadede hayata bakış açılarının değiştiğini bildirmişlerdir.
Kitaba dair kişisel izlenimim:
Kitapla ilgili en çok hoşuma giden şeylerden biri her bölümde verilen spesifik uygulamalardan sonraki klinik vaka örnekleri oldu. Bu örneklerin oldukça akılda kalıcı olduğunu ve kitabı okuyan bir psikoterapistin kendi danışanlarına uygulama yaparken bu örneklerden faydalanabileceğini düşünüyorum. Bir diğer hoşuma giden nokta ise kitabın mindfulness meditasyon uygulamalarını terapistler olarak kendimiz de uygulamamız gerektiğini vurgulaması ve teşvik etmesi oldu. Herkesin meditasyon yapabileceğini ve ayakta durarak, oturarak, yürüyerek, uzanarak meditasyon yapılabileceğini vurgulayan yazarlar meditasyon için belli katı koşullar olmadığının pek çok yerde altını çiziyor ve bizi meditasyonu günlük hayatımıza en uygun şekilde katmak için cesaretlendiriyor. Bu kitabı okuduktan sonra herkesin gün içerisinde kendisini dinlemeye ve öz şefkate vakit ayıracağına inanıyorum.
İlkyaz Çağgül ARMAĞAN
Aday Psikolog