Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

KADINLAR ÜLKESİ – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 15

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Kitap Künyesi

Yazar Adı: Charlotte Perkins Gilman

Yayınevi: İthaki Yayınları

Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul-2018

Sayfa Sayısı: 209

1860-1935 yılları arasında yaşamış olan Gilman, sosyolog ve yazar olmasının yanı sıra döneminin önde gelen kadın hakları savunucularındandır. Kadınlar Ülkesi, Feminist bilim kurgunun da gelişmesi ile birlikte yeniden keşfedilmiş ve ilk kez 1979 yılında kitap olarak yayımlanmıştır. Kitap “kız kardeşlik” olgusu ve bilim kurgunun harmanlanması ile ortaya çıkan bir ütopyayı, ataerkilliği eleştirerek anlatmaktadır.

I.Dünya Savaşı öncesinde sosyokültürel açıdan yüksek tabakada yer alan üç erkek, keşif amaçlı gittikleri ücra bir yerde tamamen kadınlardan oluşan bir toplulukla karşılaşmaktadır. Kadınlardan oluşan bir topluluğun şehvet uyandırıcı ve ilkel bir toplumsal yapısının olabileceği önyargısıyla gittikleri bu yerde, gerçeklerin farklı olduğunu görmüşlerdir. Tutsak alınan bu üç genç adam, ülkenin yaklaşık 2000 yıl önce karma bir yapısı olduğu ancak savaşlar sonucunda tükenen erkek soyu ile birlikte “yeni kadınlar” denilen kadınlar sayesinde, tek eşeyli üreme ile nüfusun korunduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmışlardır. Ayrıca Kadınlar Ülkesi yönetim biçimi, inanç sistemleri, sosyal, psikolojik ve kültürel yapı bakımından diğer ülkelerden ayrışmaktadır. Temel olarak kolektif sorumluluk ilkesi bilinci ile hareket edilen bu ülkede kadınlar, travma oluşturabilecek tüm olumsuz etkenleri yapay seçilim ve eğitim yoluyla ortadan kaldırmışlardır. “Doğan tüm çocuklar bizim çocuğumuzdur.” ilkesi sayesinde -anne olsun ya da olmasın- bebeklerin biyolojik, psikolojik iyi oluşunu gerçekleştirmek amaçlanmaktadır ve bu amaçla, doğan tüm çocuklara özerklik sağlanmaktadır. Bu özerklik duygusu sayesinde özgüvenli, sorumluluk sahibi, geleceğine yön verebilen yeni nesiller oluşmakta ve bu durum toplumu ileri refah seviyesine taşımaktadır. Ayrıca her kadının “anne” olabilme yetisine sahipken; nüfusun korunması ve her açıdan sağlıklı nesillerin oluşması amacıyla kendi tercihi ile doğurmayı reddetmesi; kadın bedeninin doğurganlığa hapsedilişine bir eleştiri niteliğindedir.

Kadınlar Ülkesi geçmişten günümüze neredeyse dünyanın her yerinde kadınlık ve erkeklik kavramlarına atfedilen rollere ve sınırlarına geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bu yönüyle henüz yazıldığı dönemlerde çok popüler olmayan Feminist psikoloji kuramına dayandığı söylenebilir. Freud başta olmak üzere, psikoloji biliminin erkek egemenliğini içselleştiren çalışmalar yapması ve psikoloji kuramlarının çoğunun erkek normları üzerinden temellenmesi sebepleri ile ortaya çıkan Feminist psikoloji, temelde toplumsal cinsiyet kavramı üzerinde durmaktadır. Feminist psikolojinin temel ilkelerinde de belirtildiği gibi toplumsal cinsiyet, cinsiyetten ötedir ve Kadınlar Ülkesi’nde toplumsal cinsiyet rollerine yer yoktur. Çünkü kadınların oluşturduğu bu sistemde tarım, hayvancılık, inşaat gibi toplumsal cinsiyetin; erkek cinsiyeti ile özdeşleştirdiği tüm işleri kadınlar yapmaktadır.

‘‘Kitaba İlişkin İzlenimlerim’’

Kitapta zengin ve yakışıklı Terry’nin, gerçek dünyada kadınların gözdesi olmasını sağlayan davranışlarının; Kadınlar Ülkesi’nde küstahlık olarak değerlendirilmesi ve kadınları korumayı, kibarlığı bir görev haline getiren Jeff’in kadınlar tarafından hoş karşılanmaması ilginç bulduğum bir ayrıntı oldu. Çünkü yazar, kadına cinsiyetinden ötürü değil kişi olmasından ötürü değer veren Sosyolog Vandyck karakterini yücelterek aslında toplumsal cinsiyetin bize dayandırdığı genellemelere karşı çıkmaktadır. Ayrıca üç erkeğin kadınlara dış dünyayı anlatırken, kendi toplumsal yapılarından utanmaları ve gerçekleri gizlemeleri oldukça nüktedan bir yanıt olmuş. Bu yönüyle kitabın, erkekler dünyasında kadın olmanın zorluklarına dair farkındalık yaratma konusunda yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

Gizem ATAŞ

Psikolog