
Film Künyesi
Vizyon tarihi: 2022
Tür: Dram, Biyografik
Yapım: Türkiye
Süre: 2 saat 26 dakika
Imdb Puanı: 7.1
Oyuncular: Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu, Tilbe Saran
Yönetmen: Mehmet Binay, Caner Alper
‘‘Yazı spoiler içermektedir’’
Bergen filmi Türk Arabesk Müziği’nin kraliçesi Belgin Sarılmışer’in hikayesini anlatan biyografik bir film olarak izleyicinin karşısına geçmektedir. Mersin doğumlu Belgin anne ve babasının ayrılmasıyla birlikte Ankara’da yaşamına devam etmiş, konservatuar bölümünü birincilikle kazanmış ve en büyük hayali olan şarkı söylemek için yaşamının bir kısmını Adana ve İzmir’de geçirmiştir. Belgin’in Bergen, Bergen’in ise Acıların Kadını’na dönüşme serüveni travmatik yaşantılarıyla gözler önüne serilmektedir.
Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğu olan Belgin annesinin evi terk etme kararı ile karşı karşıya kalmaktadır. Kendisine hiçbir açıklama yapılmadan yaşadığı evden uzaklaştırılan Belgin anne ve babasının ayrılmasına anlam verememektedir. Evliliğin bitirilmesi olup biten bir olay değil süreçtir. Boşanma durumu söz konusu olduğunda dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. Ayrılma kararında ailede bir çocuk varsa rutinler mümkün olduğunca korunmalı, süreç çocuğun yaş grubuna uygun bir şekilde anlatılmalı ve her iki ebeveynle de çocuk iletişim halinde olmalıdır. Ayrılma sürecinin doğru yönetilmemesi çocukta davranış problemlerinin görülmesine sebebiyet verebilmektedir. Belgin’in ayrılma sürecinde bilgilendirilmemesi, babası ile vedalaşamaması ve doğup büyüdüğü, arkadaşlarının olduğu çevreden isteği dışında uzaklaştırılması annesine yoğun bir öfke duymasına neden olmuştur.
Belgin’in babasının ahlak gelişim kuramına göre Geleneksel Dönem’in üçüncü evresi olan İyi Çocuk Olma Eğilimi/Kişiler arası Uyum evresinde takılı kaldığı gözlenmektedir. İçinde bulunduğu sosyal çevrenin dışına çıkmamak adına yıllardır arayıp sormadığı kızının toplumca kabul görmeyen bir mesleği gerçekleştirmesi sebebiyle tekrar ortaya çıkmış ve şarkı söylemeyi bırakması yönünde baskı kurmaya çalışmıştır. Babasından ayrıldığından beri Belgin onun aldığı mandolinle ayrı bir bağ kurmuş ve mandolini babasının bir parçası olarak görmüştür. Babası işi bırakması için baskı kurmaya geldiğinde babasının yıllar boyu yazdığı mektupları gördüğünü fakat hiçbir cevap yazmadığını öğrenerek içinde büyük bir öfke ve hayal kırıklığı duymuştur. Bu duygularını ise yön değiştirme savunma mekanizmasını kullanarak mandoline yöneltmiş ve onu parçalara ayırmıştır.
En büyük tutkusu şarkı söylemek olan Belgin bu uğurda okulunu bile bırakarak yaşadığı şehrin büyük gece kulüplerinden birinde sahne almaya başlamıştır. Derin bir aşk ve babasızlık acısı ile yaşayan Belgin, ismini de yaşadığı acılarla birlikte geride bırakarak Bergen ismiyle yeni hayatına yelken açmıştır. Adana’da sahne aldığı dönemde kendisini dinlemeye gelen Halis Bergen’e aşık olur. Bergen’in bu dönemde borçlarını ödediği arabasının çalınması, bu araba sorunun Halis’in çözmesi ve borçlarını kapatması Bergen’in de ona yoğun duygular hissetmesini sağlamıştır. Ebeveyn yoksunluğunda sekteye uğrayan sevgi ihtiyacının karşılanması için çocuklar farklı yollara başvurabilirler. Babasından sevgi ihtiyacını karşılayamayan kız çocukları bu sevgi ihtiyacını ileride kendilerine ilgi gösteren kişiyle yahut kendilerinden yaşça oldukça büyük biriyle tamamlamaya çalışabilir. Halis’in problem çözen birey olarak Bergen’in hayatına girmesi, yaşça büyük olması ve kendisine yoğun ilgi göstermesi bu duyguların altında yatan sebepler olarak gösterilebilir. Sevdiği kişi için en büyük tutkusundan vazgeçip sahneye çıkmayı bırakan Bergen için işler hayalindeki gibi gitmemiştir. Düzmece bir nikahla Bergen, Halis ile aynı evde yaşamaya başlamış ve dışarıya adımını bile atamayacak hale gelmiştir. İhtiyaçlar hiyerarşisine bakıldığında Bergen’in sadece fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabildiği, güvenlik, ait olma ve saygı ihtiyaçlarını karşılayamadığı görülmektedir.
Kültürel bir dönüşümü ve radikal bir şekilde sosyal değişimi sağlayarak ataerkilliği yıkmayı ve cinsiyete dayalı eşitsizlikleri sonlandırmayı hedefleyen politik felsefelerin toplamı olan Feminist Terapi’ye göre feminist kimlik gelişimini oluşturan beş evre vardır. Kadının erkekleri kendisinden üstün gördüğü, geleneksel rolleri kabul ettiği ve kendisine yapılan ayrımcılığın farkına varmadığı dönem pasif kabul evresi olarak adlandırılmaktadır. Bergen’in evleneceği kişinin sahneden ayrılması şartını kabul etmesi bu evreden geçtiğini göstermektedir. Çok sayıda krizin baş gösterdiği ve çok fazla öfkenin hissedildiği açığa çıkma evresi Bergen’in eşinden gördüğü şiddet ve bu duruma isyan etmeye çalıştığı döneme denk gelmektedir. İkinci evrede meydana çıkan öfkeyi boşaltmak için destekleyici ortamların bulunduğu saplanma-çıkma evresini de Bergen’in şiddet gördüğü evden kaçmak için arkadaşından destek aldığı sahnelerde görmekteyiz. Olumlu ve otantik feminist kimliğin oluşturulduğu sentez evresinde birey cinsiyet rollerinin ağırlığından kurtulmakta ve gelişmeyi tercih etmektedir. Uğradığı haksızlıkların oluşturduğu öfkeyi değişim isteğine dönüştürmek üzere eyleme geçen birey aktif sorumluluk evresine geçiş yapmaktadır. Toplumun bu değişimi engelleyici baskılarına rağmen kişi feminist kimliğini bireysel ve politik amaçları yönünde uygulama sorumluluğu ile karşı karşıya gelir. Bergen’in yaşadığı acının, uğradığı fiziksel ve psikolojik şiddetin ardından bir gözünün yüzüne atılan kezzap sebebiyle görmeyecek duruma gelmesine rağmen sahnelere tekrar dönmesi ve ataerkil yapıya karşı durarak şarkı söylemeye devam etme gayreti sentez ve aktif sorumluluk evresini yaşadığını göstermektedir.
Bergen evli olduğu kişi tarafından yüzüne atılan kezzap sebebiyle uzun bir süre hastanede kalmış, vücudunun birçok yerinde yanıklar oluşmuş ve bir gözü görme yetisini tamamen yitirmiştir. Başlangıçta yüzünün yeni halinden utanan Bergen belli bir süre sahneye çıkamamıştır. Menajerinin “İnsanlar senin yüzünü değil, sesini istiyorlar.” sözlerinin üzerine sahneye dönmüş ve arabesk müziğinin dev isimlerinden olmuştur. Öyküsel terapiye göre insanlar art arda yaşadıkları olaylar silsilesine öyküsel bir anlam yükler ve yaşadıkları öyküler gelecekteki olaylara ilişkin yorum yapmalarını sağlar. Bireylerin kendi kullandıkları dil ve kelimelerle öykülerini yeniden yazmaları, kendilerini umutsuz ve hastalıklı yaşamları sürdüren patolojik kurbanlar olma rolünden çıkarıp bu öyküleri parçalayıp atacak kadar güçlü kahramanlar yapar. Bergen’in eşinden şiddet gördüğü, gözünü ve kendine güvenini kaybettiği hikayeyi değiştirmesiyle birlikte zavallı olma rolünü kabul etmeyen Bergen, acıların kadını olarak yeniden doğmuş ve acılarından utanmadan onlara yaşamında yer açmıştır.
“Filme ilişkin izlenimlerim”
147 dakika süren film boyunca şiddet uygulayan kişinin adının geçmemesi yalnızca betimlemelerle ifade edilmesi, filmin sonunda failin adı Halis Serbest olarak yazılması ve İstanbul Sözleşmesi’ne değinilmesi filmin sadece Bergen’in hayatını anlatmadığını toplumsal bir mesaj da vermeyi hedeflediğini göstermektedir. İyi seyirler…
Tuğçe ERDEM
Uzman Psikolojik Danışman