Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

EKŞİ ELMALAR – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 16

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Vizyon Tarihi: 2016

Tür: Biyografi, Dram

Yapım: Türkiye

Süre: 114 dakika

IMDb: 7,1 / 10

Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden

Yönetmen: Yılmaz Erdoğan

Yılmaz Erdoğan tarafından yazılıp yönetilen filmde; güç ve söz sahibi bir belediye başkanı ve ailesinin 1970’li yılların sonundan 1990’lara, Hakkari’den Antalya’ya uzanan hikayesi anlatılmaktadır. Birkaç dönem üst üste belediye başkanlığı yapan Aziz’in sert mizacı kadar üç kızı ve elma bahçeleri de tüm şehre nam salmıştır. Aziz’in son seçimlerde belediye başkanı olamaması ve dönemin siyasi kargaşalarıyla birlikte aile hayatları da farklı bir yöne doğru evrilmeye başlamıştır.

–Yazı Spoiler İçermektedir–

1970’li yıllarında geleneksel bir aileyi gözler önüne seren filmde, ataerkil yapının, gelenek ve göreneklere bağlılığın altı çizilmektedir. Ailedeki tüm süreçlere ilişkin karar verme yetkisi yalnızca ailenin babası Aziz’in elindedir. Ailenin bir sistem olarak incelenmesi söz konusu olduğunda filmde aile içinde alt sistemlerin de incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Kız kardeşlerin kendi arasında kurduğu alt sistemde birbirlerini hem ailenin diğer üyelerine karşı hem de çevreye karşı kolladıkları aralarında güvene dayalı sevgi ilişkisi kurdukları düşünülmektedir. Aile sistemleri kuramında aile alt sistemleri arasında sınırlar olduğundan bahsedilmektedir. Bu sınırların katı ve çok belirgin olması üyelerin ve alt sistemlerin birbirlerinden izole olmasına neden olacağı, aile üyeleri arasında bilgi aktarımı ve etkileşimin zayıflayacağı belirtilmektedir. Filmde yansıtılan aile sisteminde de bu tanıma uygun olarak sınırların oldukça katı olduğu görülmektedir. Kardeşler ve anne; ailenin babasının yanında kendileri ya da ihtiyaçlarıyla ilgili bilgi vermek şöyle dursun herhangi bir konuda konuşmaya dahi çekinmektedir. Filmin sonuna doğru demans belirtileri de gösteren Aziz’e ailenin en küçük kızı Muazzez’in geçmişte babasından gizlediği her şeyi rahatlıkla anlattığı sahnelerin birinde babasına “sen unutmaya başlayınca biz çok güzel arkadaş olduk” demesi karakterin babası ile arasındaki sınırları hafifletmeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu düşündürmektedir.

Filmin ana karakterlerinden Aziz, namı diğer Reis Bey, üç kızı ve eşiyle birlikte yaşadığı şehrin önde gelenlerindendir ve uzun zamandır belediye başkanlığı yapmaktadır. Aile içi konularda da şehir ile ilgili konularda da lafının üstüne laf söyletmeyen Aziz, herkesin çekindiği biridir. Söylediklerinin hatalı olduğu düşünülse ya da kabul edilmek istenilmese dahi hiç kimse ona itiraz edememektedir. Öyle ki bahçesindeki ağaçlarının aslında okaliptüs olduğunu söyleyen ziraat mühendisine şüpheye yer vermeyecek şekilde “hayır bunlar Reis’in kavakları” diyerek kestirip atmıştır. Biyografik bir anlatıma da sahip olan filmde; etrafına korku salan bu güçlü karakterin, zaman geçtikçe demans belirtileri gösteren acınılası bir ihtiyara dönüştüğü görülmektedir. Bu değişim, Ericson tarafından açıklanan psikososyal gelişim kuramı çerçevesinde ele alındığında karakterin belediye başkanlığının orta yetişkinlik olarak ifade edilen yedinci evreye denk geldiği düşünülebilir. Bu dönemde bireyin gelişim görevi olarak üretkenliğe odaklandığı, gelecek kuşakları oluşturma ve onlara yön verme, insanlık adına bir şeyler yapma çabasında olduğuna değinilmektedir. Karakterin de başkanı olduğu yeri geliştirmek için sürekli planlar yapması, teleferik hayali kurması buna kanıt olarak sunulabilir. Benzer şekilde karakterin hayata ve çevresine yaklaşımı, bir başka gelişim psikoloğu olan Havighurts’un dönemlere göre ayırarak ortaya koyduğu “gelişim ödevleri” kavramı ile örtüşmektedir. Bununla birlikte yaş aldıkça tavırları farklılaşan karakterin psikososyal kurama göre sekizinci evreye geçtiği düşünülebilir. Son yetişkinlik olarak adlandırılan sekizinci evrede bireyin değişen maddi kazançlara, eşin vefatına uyum sağlamaya çalışmasından aynı zamanda daha çok içsel muhasebelere odaklanması ve çevresi ile daha az iletişim kurmasından bahsedilmektedir. Aziz karakterinin zaman geçtikçe daha sessiz sakin bir yapıya bürünmesi bu evrenin gelişim görevlerini yerine getirdiğini düşündürmektedir.

Filme ilişkin izlenimlerim:

Filmi iki ayrı bölüme ayırmak mümkündür. İlkinde izleyicilerin Aziz karakterine adeta öfke hissetmesine ve ikincisinde de güçten düşen Aziz’e acıma hissetmesine yönelik bir kurgu yapılmış gibidir. Her ikisi de hayatın içinden ve çok gerçekçi yansıtılmaktadır. Bununla birlikte filmde toplumsal kalıplarla şekillendirilmiş kızlar ve babaların ilişkisindeki aşılamaz sınırlara eşlik eden kendini ifade edememe, sağlıklı etkileşim kuramamanın bireyler için ne kadar zorlayıcı olduğu gözler önüne serilmektedir.

Feyza KILINÇ TAYFUN

Uzman Psikolojik Danışman