Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Maudie – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 21

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Film Künyesi

Vizyon tarihi: 2016

Tür: Biyografi, Dram, Romantik

Yapım: Kanada

Süre: 115 dakika

Imdb Puanı: 7.6

Oyuncular: Ethan Hawke, Sally Hawkins, Kari Matchett

Yönetmen: Aisling Walsh

“Yazı spoiler içermektedir.”

Doğuştan gelen bir hastalık sebebiyle vücudun birtakım bölümlerinde kontrol sahibi olamamak, rahatsızlıklarla mücadele etmek sevmeye, sevilmeye ya da yaratıcılığa engel olabilir mi? Maudie filmi, bu soruları acılarını yaratıcılığa dönüştüren ünlü ressam Maud Lewis’in eşi Everett Lewis ile ilişkisi ve bu süreçte yeteneğini keşfetmesi üzerinden cevaplandırmaya çalışmaktadır.

1903 yılında dünyaya gelen Maud Lewis, romataid artrit adıyla bilinen eklem romatizması hatalığıyla dünyaya gelmiştir. Okulunda uğradığı zorbalık sebebiyle eğitim göremeyen Maud, annesinin teşvik etmesiyle küçük yaşlarda resim çizmeye başlamıştır. Ailenin ikinci çocuğu olan Maud’un Charles adında bir abisi vardır. Anne babasının vefat etmesinin ardından yaşadığı ev, abisi tarafından satıldığı için teyzesi ile yaşamak zorunda kalmıştır. Hareket kabiliyetini azaltan hastalığı nedeniyle yaşadığı çevre tarafından engelli olarak görülen Maud, teyzesinin yanında kendini fazlalık gibi ve özgürlüklerinin kısıtlandığını hissetmeye başlamıştır. Tam olarak bu duygular içerisindeyken hayatını değiştirecek bir iş ilanı görerek başvurmaya karar verir. Kasabanın aksi balıkçısı Everett Lewis, ev işleri için yardımcı olacak bir kadın işçi aramaktadır. Everett işe başvuran Maud’un engeli sebebiyle isteklerini tam olarak gerçekleştiremeyeceğini düşünse de Maud onu inancıyla ikna etmiştir. Küçük bir evde sadece yatacak yer ve yiyecek yemek için işe başlamıştır. Everett ve Maud birbirinden farklı karakterler gibi görünse de benzer yaşantılara sahiplerdir. Everett anne babası olmadığı için yetiştirme yurdunda büyümüştür.

Everett ve Maud arasındaki bağın kurulduğu ilk sahne Maud’un “Çocuklar beni taşlıyorlar ama kötü oldukları için değil. İnsanlar farklı olanı sevmezler.” cümlesini kurduktan sonra Everett ile göz göze gelmeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı karakterlere sahip olsalar da ikisinin arasındaki ortak nokta toplum gözünde farklı olmaları, toplum tarafından sevilmemeleri ve bu sebeple ötekileştirilerek dışlanmış olmalarıdır. Başka bir ifade ile yaşadıkları ortak acıya yönelik kullandıkları savunma mekanizmaları Everett ile Maud’un karakterlerini farklılaştıran sebep olarak gösterilebilir. Her çocuğun büyümek için elverişli koşullara ihtiyacı olduğunu ve böyle bir ortamın gerekli olan güvenlik hissini çocuğa sağlayacağını öne süren Karen Horney, bu ihtiyaçların doyurulmamasının çocuklarda güvensizliği tetikleyeceğini ve temel kaygıyı oluşturacağını ifade etmektedir. Temel kaygı, potansiyel olarak düşmanca algılanan bir dünyada soyutlanmış ve aciz hissetmek olarak tanımlanabilir. Horney’e göre insanlar temel kaygı ile mücadele ederken ilişki kurma tarzlarından birini benimsemektedir. Bu tarzlar ise insanlara yönelme, insanlara karşı olma ve insanlardan uzaklaşma olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlara yönelme tarzını kullanan insanlar diğerlerinin şefkatini ve onayını kazanmak için çabalamakta, hayatlarının sorumluluklarını alabilecek kapasitede güçlü bir partner arayışında olmaktadırlar. İnsanlara karşı olma eğiliminde olan insanlar diğerlerine karşı sert, saldırgan ve acımasız yaklaşmaktadır. İnsanlardan kaçınma eğiliminde olan insanlar ise diğerleriyle arasına duygusal mesafe koyarak hareket etmektedir. Film karakterlerine bu bilgiler ışığında bakacak olursak Maud’un etrafındaki kişilerden fiziksel ve psikolojik şiddet görmesine rağmen onları sevmeye, onların isteklerini yapmaya çalışarak insanlara yönelme stratejisini, Everett’in ise kasabanın aksi ihtiyarı olmak ve hayatına kimseyi almamak için çabalayarak insanlara karşı olma ve insanlardan kaçınma eğilimini kullandığı söylenebilmektedir. Bununla birlikte bağlanma kuramı çerçevesinden bakıldığında ebeveynleri olmadan büyüyen Everett’in kaçıngan bağlanma stiline sahip olduğu ve yakın ilişkilerden kaçma, güvenmekte zorlanma, duygusal yakınlık kurmada zorlanma eğilimine sahip olduğu görülmektedir.

Aralarında işçi-işveren ilişkisinin bağlılığa dönüşmesi üzerine Maud ve Everett evliliğe doğru yol almıştır. Bu süreçte Maud kendini iyi hissetmek için resimler çizmeye ve çizdiği resimlerden küçük miktarlarda para kazanmaya başlamış, yakın zamanda da çevresinde tanınan bir ressam olmuştur. Psikanaliz ve psikodinamik teoriler, insan davranışlarına yön veren bilinçdışı materyali bilinç düzeyine getirerek bireyi bir bütün olarak anlamayı, farkındalığını arttırmayı, ruhsal çatışmalarını analiz etmeyi, savunmalarını ve nesne ilişkilerini olgunlaştırmayı ve bireyin sorunlarını çözüme kavuşturmayı amaçlayan psikolojik yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlar sanat terapisini sıklıkla kullanmaktadır. Maud’un sıklıkla resim yapması ve kendi hayatından ögeleri resmetmesi bilinçdışındaki travmalarını bilinç düzeyine getirerek çözmesine ve pozitif bir insan olarak hayatına devam etmesine yardımcı olmuştur.

Artan hastalığı Maud’un son günlerinde parmaklarını kullanmakta ve yürümekte zorlanmasına sebebiyet vermektedir. Durumunun kötüleşmesiyle hastaneye kaldırılan Maud çok geçmeden hayatını kaybetmiştir. Ölümü ve ölümünün getirdiği psikolojik zorluklar filmde dramatize edilmeden olanca doğallığıyla izleyiciye gösterilmektedir. Yaşam dönemlerine baktığımızda psikososyal gelişim kuramında ileri yetişkinlik dönemi, bireyin ego bütünlüğü ya da umutsuzluk yaşadığı dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ego bütünlüğüne sahip bireyler geleceğe umutla bakabilir, hayatı olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul ederek ölümü olgunlukla karşılayıp kabul edebilirler. Çocukluğunda yaşadığı travmalara rağmen Maud’un ölümünü kabullenebilmesi, geçmişe yönelik pişmanlık ve geleceğe yönelik umutsuzluk yaşamaması Everett’in ego bütünlüğüne ulaştığını göstermektedir.

Filme ilişkin izlenimlerim

Maudie filmi, çevresel ve genetik faktörlerin vücudun bazı bölümlerinin işlevlerine engel olsa da yaratıcılığa, sevmeye ve sevilmeye ket vuramayacağını en samimi yolla göstermektedir. Yüreğinizi ısıtan, yaşanan üzüntüleri dramatize etmeden aktaran bir film arıyorsanız size şimdiden iyi seyirler diliyorum…

Tuğçe UYSAL

Uzman Psikolojik Danışman

Tuğçe Uysal

Psikolojik danışman, Psikolektif+ Genel Yayın Yönetmeni. MEB’e bağlı bir okulda görev yapıyor, yüksek lisansını 2021’de tamamladı.