Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Captain Fantastic/Kaptan Fantastik – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 6

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Vizyon tarihi: 2016

Tür: Dram

Yapım: ABD

Süre: 119’

IMDB: 7,9

Oyuncular: Viggo Mortensen, Trin Miller, Frank Langella

Yönetmen: Matt Ross

“Platon’un Devlet’inden bir cennet yarattık.” Ütopik bir yaşam ve eğitim örneğini gözler önüne seren filmde düşünmeden ve sorgulamadan tek bir saniye geçiremiyoruz. Bir baba, altı çocuk, karşı durdukları koca bir dünya ve başa çıkmaları gereken bir yas süreci…

            ‘’Yazı spoiler içermektedir’’

Ailemiz bir ormanda, medeniyetten, teknolojiden ve sahte gıdalardan uzak bir şekilde yaşıyor. Beslenmek için hayvan avlıyor, kıyafetlerini hayvanların derilerinden yapıyor, kayalara tırmanma gibi sportif aktiviteler gerçekleştirmekteler. Çocukların hiçbiri okula gitmemiş ancak en küçük kardeşleri insan hakları sözleşmesini yorumlayabilecek bilgi birikimine sahip. Fiziksel olduğu kadar entelektüel anlamda da güçlüler. Birçok disiplinde yaşıtlarının, belki de yaşadıkları dönemin çok üstünde olsalar da sosyal anlamda bir o kadar başarısızlar. “Bir kitapta yazmadığı sürece hiçbir şey hakkında hiçbir şey bilmiyorum.” ifadesini kullanarak yaşadıkları hayatı ve babalarını suçlamaya başladılar.

Toplumun tüm kurallarını reddeden bu aile Noel kutlamıyor, örgün eğitimden yararlanmıyor, hamburger-kola gibi işlenmiş gıdaları tüketmiyor, çocukların hepsi bıçakla hayvan avlayabiliyor ve şarap tüketebiliyor. Islak kayalara tırmanma sahnesinde artık iyice baskınlaşan çocuk istismarı düşüncesi yerleşiyor akıllara. Eğitim hakkında değişik bir bakış açısı sunan bu filmde durumun hem olumlu hem de olumsuz yanlarını görebiliyoruz. Okulda öğretilenler dışında nasıl hayatta kalınacağının öğretilmesi olumlu olsa da çocukların hazırbulunuşluluklarının göz önüne alınmadığı da aşikar. Örneğin Piaget’nin somut işlemler döneminden önce çocuklar soyut kavramları tam olarak algılayamamaktadır. Ancak babaları Ben, çocuklarına faşizm, kuantum fiziği gibi konularla ilgili kitap okutturup yorumlamalarını bekliyor. Teknolojik aletlerin kullanılmaması en dikkat çeken noktalardan biri. Yapılan araştırmalara göre uzun süreli teknoloji kullanımı beynin hipotalamus ve duyu motor alanlarında yavaşlamaya, duygusal tepkilerde gerilemeye sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra teknolojinin aşırı kullanımının dil bazlı düşünmeyi de olumsuz yönde etkilediği saptanmıştır. Çocuklar hayvan avlamayı normal karşılarken bilgisayar oyunlarındaki sahnelerde dehşete düşmüşlerdir.

Bir baba olarak Ben’in en dikkat çeken özelliği gerçeği doğrudan söylemesi diyebiliriz. Anneleri Leslie’nin intiharının ne şekilde olduğunu ayrıntıları ile anlatması olumsuz noktalardan biri çünkü somut işlemler dönemindeki bir çocuk için ölüm, net anlaşılamayan kavramlardan biri. İntiharın filmdeki gibi hem yetişkinlere hem de çocuklara ayrıntılarıyla anlatılması kişiler üzerinde olumsuz etki yaratarak intihar vakalarını arttırma riski taşımaktadır. Öldü, artık bizimle olmayacak, biz bir aileyiz ve yaşantımıza o olmadan devam  edeceğiz gibi ifadeler 5 yaşındaki çocuğunun bilişsel ve gelişimsel yapısı için daha uygun. Bunun nedeni bu yaş grubundaki çocukların soyut kavramlarla ilgili net cevaplara ihtiyaç duymasıdır. Çocukların cinsellikle ilgili sorduğu soruya cevap verirken cinsel organların ismini doğru şekilde aktarması yine bu duruma örnektir. Net olmayan konu ise Leslie’nin cenazesidir. Leslie Budizm felsefesini benimsediği için yakılmak istediğini vasiyetinde belirtse de anne ve babası kabul etmemiştir. Tüm zorluklara rağmen cesedini yakarken etrafında şarkı söylemeyi başarmışlardır. Kimi toplumlar ölen kişinin arkasından günlerce ağlarken Leslie, arkasından ağlanmasını değil şarkılar söylenmesini istemiştir. Seçilen şarkı Sweet Child O’mine J

-Filme İlişkin İzlenimlerim-

Film, genele baktığımızda geçmişteki ve günümüzdeki eğitim sistemini oldukça sorgulatmakta. Bu yapımı felsefi olarak adlandırmamızı sağlayan en önemli etken yapılan davranışı kesin doğru ya da kesin yanlış olarak değerlendiremememiz. Ne beyni ve vücudu eğitme yolunu, ne de ölüm ve din kavramını net çizgilerle değerlendiremiyoruz. Filmin sonunda aileyi yerleşik düzene geçmiş ve çocukları ödev yaparken görüyoruz. Buna rağmen bu zamana kadar direndikleri düzene yenildiler diyemiyorum. Var olan düzende kendilerince ayakta kalmayı başardılar demek daha doğru geliyor. Birkaç kere izlenilesi, üzerine araştırmalar yapılası bir film. İzlediğiniz her saniyeye değecek, şimdiden keyifli seyirler.

Ayşe Çokyavaş

Psikolojik Danışman