
Yazar: Regınald ROSE
Çevirmen: Cemal BERK
Yönetmen: Arif AKKAYA
Oyuncular: Ahmet ÖZARSLAN, Ali Gökmen ALTUĞ, Burteçin ZOGA
Oyun Süresi: 1 Saat 40 Dakika (2 Perde)
Yer: İstanbul Devlet Tiyatrosu
Oyunun Konusu:
Şüphelinin suçlu olduğunun genel kabul görüldüğü yerde son karar jürilere kalmıştır. Jüriler verecekleri karar ile bir çocuğun kaderini belirleyeceklerdir. Tüm jürinin kesin katil gözüyle baktığı vakaya bir jüri karşı çıkarsa ne olur? On iki jüri üyesi üzerinden adalet kavramını sorgulayan oyun, tiyatro seyircisi ile buluşuyor…
Oyun İncelemesi:
Adını son derece popüler film arşivinden duyduğumuz “On İki Öfkeli Adam”, tiyatro uyarlamasıyla seyircilerin karşısında. Oyun, “bir çocuğun hayatı söz konusuyken beş dakikada karar verilemez, ya yanılıyorsak?” sorusuyla başlamaktadır. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere oyunun, insan doğasına pozitif bakan ve ‘insan doğuştan iyidir’ anlayışla hareket eden hümanizm temelli olduğunu söyleyebiliriz. Var olan ön yargıların gerçekleri görmemiz üzerinde en büyük engel olduğunu ifade eden oyun; olaylara, durumlara karşı ön yargısız olarak hareket edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Vurgulanan bu bakış açısıyla ileri düzeyde empati anlayışı kazanılabilir. Hümanizm temelli bakış açısı da zaten bu çerçevede şekillenmektedir. Oyunun genel işleyişi değerlendirildiğinde oyunun sosyal psikoloji kavramlarını önemli derecede yansıttığı belirtilebilir. Çeşitli olaylar bize çeşitli sosyal psikoloji kavramlarını çağrıştırmaktadır. Bu oyun kapsamında açıklanabilecek en etkili kavram ise “azınlık etkisi” kavramıdır. Çoğunluğa uyma davranışının aksine etkili düzeyde bir azınlığın da bir grubun fikri üzerinde etkisini açıklayan bu kavram oyunun genel temasını net bir biçimde yansıtmaktadır. Yine sosyal psikolojisi kavramından halo etkisinin tersi şeytan etkisi (devil effect) de oyunda karşımıza çıkmaktadır. Jüriler çocuğun geçmişte işlediği suçlardan dolayı atfedilen kötü sıfatını genelleyerek suçlu olduğu yönünde net bir karara varmıştır. Oyunun bazı kısımlarındaysa ‘sosyal kaytarma’ dediğimiz unsurlarla karşılaşabiliriz. Bu bağlamda jüri üyelerinden bazıları, hayatı söz konusu olan çocuğun gelecek durumunu düşünmeyip kendi kişisel çıkarını (akşam oynanacak maç, yapılacak işler v.b.) düşünmesi ve bu kapsamda kararın bir an önce verilmesi adına düşüncesini bir anda değiştirmesi bu duruma örnek verilebilir. Temel Atfetme Yanılgısı dediğimiz kavramın da oyun içerisinde var olduğu belirtilebilir. Bir insanın yapmış olduğu davranışı içinde bulunduğu duruma göre değil de genel eğilimleri ve tutumuyla açıklama durumunu ifade eden bu kavram oyunda jüri üyelerinin çocuğu geçmiş yaşantısı ve yetiştiği koşullar sebebiyle suçlu bulması davranışı olarak karşımıza çıkar.
Sonuç olarak yukarıda ifade edilen kavramlar başat olmak üzere sosyal psikolojinin ifade ettiği birçok kavram oyun içerisinde kendisini göstermektedir.
Oyun Hakkında Kişisel İzlenimim:
Toplum ve kitle psikolojisi konusunda ilginiz var ise tadına doyamayacağınız güzellikte bir oyun sizleri bekliyor. Bu oyunu izledikten sonra kendi yaşantınıza dair birçok unsuru eleştirme ve kendi yaşantınızı gözden geçirme fırsatı elde edeceksiniz. Etkili oyunculuk ve akıcı dili sayesinde oyun ile vaktin nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız…
Değerli Psikolektif + okurları,
Bir sonraki sayımızda Turgut Özakman’ın “Töre” adlı oyunun incelenmesi yapılacaktır. Oyun incelemesi yazısını okumadan önce oyunu izlemek isteyen okurlarımıza duyurulur.
Sağlıklı, afiyetli günler dilerim. Esen kalın efendim.
Ahmet ALAKUŞ
Psikolojik Danışman