
Yazarın Adı: Christopher K. Germer
Çeviren: Handan Ünlü Haktanır
Yayınevi: Diyojen
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2018
Sayfa Sayısı: 336
Christopher Germer klinik psikolog ve aynı zamanda Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde psikiyatri alanında öğretim üyesidir. Psikoterapi ve Meditasyon Enstitüsü ile Şefkat ve Farkındalık Merkezinin kurucularındandır. Psikoterapi temelli farkındalık ve şefkat konularında dünyanın dört bir tarafında seminerlere katılıp eğitimler vermektedir. Ayrıca Pembe Fili Düşünme kitabıyla yakından tanıdığımız Zeynep Selvili Çarmıklı’nın da öğreticisidir.
Genel bir bakış attığımızda kitabın üç kısma ayrıldığını görüyoruz. İlk kısımda farkındalık, öz şefkat, kabul etmek gibi kavramlar açıklanıyor ve farkındalığa yönelik egzersizler yer alıyor. İkinci kısımda kendimize ve başkalarına uygulayabileceğimiz sevgi dolu nezaket meditasyonları, son kısımda ise öz şefkati hayatımıza nasıl yerleştirebileceğimiz anlatılıyor.
Öncelikle farkındalık nedir? Ne deneyimlediğimizi, onu deneyimlediğimiz sırada bilmektir. Anbean bilinçlilik halinde olmaktır. Bazı insanların farkındalık düzeyleri doğuştan yüksek olsa da yazar, farkındalığın geliştirilebilir bir özellik olduğunu, bunun en basit yolunun kendimize bilinçli olma sözü vererek herhangi bir anda neler olup bittiğini içimize sormak olduğunu ifade ediyor. Farkındalığımızı geliştirebilmek için yapabileceğimiz egzersizler ise bilinçli nefes alıp vermek, farkındalıklı/bilinçli yürüyüş şeklinde.
Peki şefkat nedir, hangi anlamlara gelir? Şefkat sözlük anlamı olarak sevecenlik, acıma ve sevgi duygusu demektir. Latince com (ile) sözcüğüyle pati (acı çekmek) sözcüklerinden oluşur ve “birlikte acı çekmek” anlamına gelir. Bir kişinin çektiği acıyı kabul etmeyi, sevgimizi, ilgimizi o kişiye yöneltmeyi içerir.
Öz şefkat ise başkalarına gösterdiğimiz bu ilgiyi, sevgi ve acıma duygularını kendimize göstermemizdir. Bu kavram bize biraz yabancı görünebiliyor fakat aslında hepimizin içinde var ve günlük hayatta kendimize öz şefkat uyguladığımız zamanlar da oluyor fakat bu daha çok davranışsal düzeyde gerçekleşiyor. Örneğin, parmağımızı kestiğimizde kanı durdurur, pansuman yapar ve yara bandı yapıştırırız. Bu bir öz şefkat gösterme durumudur. Peki ya duygusal olarak acı çektiğimiz, tehlikede olduğumuz zamanlar? İşte yazar kitapta tam da buna eğiliyor, kendimize duygusal olarak öz şefkat gösterebilmeyi bizlere öğretmeye çalışıyor.
Öz şefkatin yolunun, o an yaşadığımız acıdan kaçınmak değil acıyı kabullenmekten geçtiği ifade ediliyor. Acıya gösterilen direncin huzuru engellediği, sıkı sıkı sarılmanın da zararlı olduğu belirtiliyor. Burada kastedilen yaşadığımız kötü deneyime hoşgörü göstermek değil, şimdiki an’da duygusal olarak açılabilmek.
Kitabın ikinci kısmında bizi sevgi dolu nezaket/metta meditasyonu karşılıyor; bu, kitapta karşılaştığımız uygulamaların özünü oluşturuyor. Metta uygulaması keşiş Buda’nın ormanda yaşamaktan korkan bir grup keşişe yaptığı konuşmanın ayrıntılı hale getirilmiş şeklini içeriyor. Kendimize sevgi dolu nezaket göstermeyi ilk başta garip ya da güç bulabileceğimiz, bu yüzden de kurduğumuz cümleleri inandırıcı/akla yatkın buluyor olmamız, uygulamanın duygu ya da beklenti yerine istek yönüne odaklanmamız, en önemlisi de bu sürecin sabır, emek ve zaman gerektirdiğinin bilincinde olmamız vurgulanıyor. Bir bilgeden alıntılanan şu söz tam da bu durumu özetler nitelikte:“Duyarlılığınıza özen gösterin. Bir çiçeği çekiç darbeleriyle açtıramazsınız.” Başkaları için metta yapmanın ise gerçek hayatta o kişilerle baş edebilmek için atılacak ilk adım olduğu belirtiliyor. Peki bunu neden yapmalıyız? “Kişi kendine ilgi gösterirse, başkalarına da ilgi gösterir. Başkalarına ilgi gösterirse kendine de ilgi gösterir.”
Üçüncü kısımda yazar öz şefkati nasıl hayatımızın bir parçası haline getirebileceğimiz üzerinde duruyor. Burada dikkat etmemiz gereken nokta kişilik tipimizi, stres durumlarında verdiğimiz tepkileri, otomatik düşüncelerimizi, hayatımızda anlam ifade eden şeyleri iyi biliyor olmak. Bu sayede kendimize öz şefkat göstermekten bizi alıkoyacak engelleri daha kolay aşabileceğiz. Fakat öz şefkat yine de her derde deva bir ilaç değil. Bazen zorlukları aşmak için o acıdan kaçınmamız, uyumamız ya da hiçbir şey yapmamamız gerekebilir. Meditasyon öğretmeni Pema Chödrön’ün de dediği gibi: “…onca yıldan sonra hala deli olabiliriz. Onca yıldan sonra yine öfkeli olabiliriz. Hala çekingen, kıskanç ya da değersizlik duygusuyla dolu olabiliriz. Söylemek istediğim şey şu ki… kendimizi bir yerlere fırlatıp daha iyi bir şey olmaya çalışmayalım. Bütün olay bizim olduğumuz gibi kendimizle dost olmamızdan ibaret.
Kitaba ilişkin kişisel izlenimim:
Öz Şefkatli Farkındalık, bir çırpıda değil de dikkat vererek, özümsenerek okunması gereken bir kitap. Altı çizilecek bir sürü cümle, kolayca uygulanabilecek birçok egzersiz var. Yazar öz şefkat ve farkındalık kavramlarını detaylandırarak açıklamış, meditasyonlarla desteklemiş, bu da kitabı daha anlaşılır kılmış. Ayrıca, kitabı okurken kendinizi de tartıyor, adeta içsel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Bu konuya ilgi duyanların okuyabileceği güzel bir başlangıç kitabı olabilir.
Melike GÜMÜŞ
Psikolojik Danışman