
Vizyon Tarihi: 2011
Tür: Dram
Yapım: Danimarka, Norveç, İsveç
Süre: 95 dakika
IMDb: 7,6/10
Oyuncular: Anders Danielsen Lie, Hans Olav Brenner, Ingrid Olava
Yönetmen: Joachim Trier
Film, madde bağımlısı Anders’in çocukluğunun geçtiği Oslo’daki bir gününe odaklanmaktadır. Tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezinden, iş başvurusunda bulunmak için izin alan Anders, bu bir gününde arkadaşları ve ailesiyle görüşmek için yakaladığı fırsatı değerlendirmektedir.
“Yazı Spoiler İçermektedir”
Baş karakter Anders, 34 yaşında ve yaklaşık bir yıldır şehrin dışında bir rehabilitasyon merkezinde madde bağımlılığı tedavisi görmektedir. Filmde, Anders’in tedavisine gönüllü devam ettiği ve iyi bir ilerleme kaydettiği belirtilmektedir. Öyle ki rehabilitasyonun bir aşaması olarak, onu günlük yaşamına daha hızlı döndürebilmek amacıyla iş görüşmesine gitmesi teşvik edilmiştir.
Filmde, kısa bir sahnede grup terapisi ortamında hastaların yaptığı paylaşımlar görülmektedir. Bağımlılık tedavi programlarında grup terapilerinin etkisini kanıtlayan çalışmalar bulunduğundan rehabilitasyon merkezlerinde sıklıkla tercih edildiği bilinmektedir. Bağımlılık tedavisi konusunda birçok çalışması bulunan psikolog Dr. George De Leon, bağımlılıktan kurtulmayı bir değişim süreci olarak tanımlamaktadır. De Leon bu süreci on evrede açıklamıştır. Bu evrelerin altısı tedavi öncesine dördü ise tedavi sürecine odaklanmaktadır. Filmde Anders’in durumu gözlemlendiğinde bahsi geçen evrelerden dokuzuncu evrede yani “Devamlılık” evresinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu evrede hastanın ayıklık halinin artması ve maddeden uzak kalma davranış ve tutumu sergilemesine değinilmektedir. Filmde de Anders’in rehabilitasyon merkezindeki sürecinde hiçbir şekilde madde kullanmadığı, alkol almadığına değinilmektedir.
Anders’in Oslo’ya gittiğinde maruz kaldığı uyaranlarla sınanması ve bunlara karşı koymakta zorlanması bağımlılıktan kurtulma ve değişim sürecinin onuncu ve son aşaması olan “Bütünlük ve Kimlik Değişimi” evresinde takılı kaldığını düşündürmektedir (Ögel, 2010). Filmde Anders’in son evrede beklenen sosyal ve kişisel değişimle sonuçlanan hayat deneyimleri için hiçbir şekilde motivasyonunun bulunmadığı görülmektedir. İş başvurusu sahnesi de bu durumu örnekler niteliktedir. Başvurunun güzel gittiği izleyiciye yansıtılırken Anders birden iş görüşmesini baltalayacak şekilde karşılık vermeye başlamış ve iş başvurusunu geri çekerek yöneticinin yanından ayrılmıştır. Bir diğer taraftan da Anders’in bu durumu akıllara bağımlılığın biyopsikososyal bir rahatsızlık olarak tanımlanmasının ve tedavisinin de yine bu üç önemli noktayı gözden kaçırmadan bireyin psikolojik sağlamlığının artırılarak ve sosyal yaşantısını idame ettirebilecek şekilde güçlendirilerek planlanması gerektiğini gözler önüne sermiştir. Bu bağlamda madde bağımlılığı çalışmalarının mikro, mezzo ya da makro düzeye odaklandığından bahsedilmektedir (Ögel, 2010). Mikro düzeyde yapılan çalışmalarda daha çok birey ve aile gibi küçük gruplar hedef alınırken, mezzo düzey çalışmaları sosyal ve fiziksel çevreye yönelik daha geniş alanda yapılan çalışmaları kapsamaktadır. Makro düzeyde yapılan çalışmalarda ise, toplumsal sorunlar hedef alınmaktadır. Anders’in tedavi sürecine sosyal çevrenin dahil edilmemesi mikro düzeyde kaldığını düşündürmektedir. Rehabilitasyon ortamından çıktığı ilk anda yaşadığı bocalama ile baş etmede zorlanması da bu durumu kanıtlar niteliktedir. Filmdeki bu çerçeve, bağımlılıkla mücadelede çok boyutlu ve multidisipliner bir çalışmanın gerekliliği, sorunların daha net analiz edilmesi ve çözüm önerileri sunulması açısından önem arz etmektedir.
Psikiyatri profesörü Kültegin Ögel, madde bağımlılığının tedavi aşamalarını beş dönemde ele almaktadır. Anders’in bu dönemler içinde üçüncü sıradaki “Stabilizasyon ve Zarar Azaltma” aşamasında olduğu görülmektedir. Bu aşamada, ailenin sürece daha çok dahil edilmesi ve ailenin bireyle yakınlık kurarak kendisini daha çok hissettirmesi gerektiği özellikle vurgulanmaktadır. Bu ihtiyaç, filmde de Anders’in kardeşinin kendisiyle görüşmek istememesinin ardından hissettiği boşluk ve yalnızlık duygusunu daha anlaşılır kılmaktadır. Anders’in dinlenilmeye ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu fark edilmektedir. Anders’in en uzun süre iletişim kurduğu kişi arkadaşı Thomas’tır. Ancak bu iletişimde de Thomas, Anders’i etkili bir şekilde dinlememektedir. Örneğin Anders, bir hayat kurmaya ilişkin umutsuzluklarından bahsederken; bir ailesi, çocuğu, başarılı bir işi bulunan Thomas sürekli kendinden bahsetmektedir. Bu durum bir iletişim hatası olmasının yanında genel olarak Thomas karakterinin tavırları narsisizmi de çağrıştırmaktadır. Karakterin Anders ile kurduğu iletişim DSM-V’te sunulan narsisizm belirtileri çerçevesinde incelendiğinde büyüklenmeci bir duyguya sahip olduğu fark edilmektedir.
Anders’in film boyunca hiçbir şeyden zevk alamıyor olduğu görülmektedir. Bu durum madde bağımlılarında sıklıkla görülen anhedoni kavramını akıllara getirmektedir. Anhedoni, beynin haz merkezi olarak dopamin reseptörlerinin fazla uyarana bağlı olarak zarar görmesini ve dolayısıyla bireyin zevk alma yeteneğinde önemli bir azalmayı ifade etmektedir. Anders’in umutsuz ve karamsar konuşmaları, yediği yemekten, uykusundan, cinsel ilişkiden ya da eskiden eğlendiği şeylerden doyum alamıyor olması bu durumu örnekler niteliktedir. Anhedoni, bağımlılığın iyileşme aşamalarından birisi olarak değerlendirilmektedir. Dilimize Akut Sonrası Geri Çekilme Sendromu olarak çevrilen Post-Acute Withdrawal Syndrome (PAWS) belirtilerinden birisi olan anhedoniye; karamsarlık, uyku güçlüğü, konsantrasyon sorunları, depresyon ve enerji eksikliği eşlik etmektedir. Tüm bu belirtiler film boyunca Anders’te gözlenmektedir. Bu noktada özellikle bireyin bağımlılık tedavisi sırasında bu aşamalara dair bilgi verilmesinin ve yalnız bırakılmamasının altı çizilmektedir. Filmde, Anders’in tedavisi sırasında böyle bir bilgilendirme yansıtılmadığı gibi etrafında kendisini dinleyen ya da anlayan birisi olmadan bağımlılığına dair birçok risk barındıran bir ortamda desteksiz ve yalnız bırakıldığı görülmektedir.
“Filme ilişkin izlenimlerim”
Filmde, Anders’in yaşadığı anlam arayışı ve yalnızlığın izleyiciye çok güzel yansıtıldığını düşünüyorum. Ben izlerken bağımlılığın çok boyutlu ve derin bir alan olduğuna kanaat getirdim. Bakalım sizi nasıl etkileyecek? İyi seyirler dilerim.
Feyza KILINÇ TAYFUN
Uzman Psikolojik Danışman