Alışma aşamasını çoktan geçtiğimiz ve artık git gide duyarsızlaşmaya başladığımız bir çıkmazın içindeyiz ve o çıkmazın da adı koronavirüs pandemisi. Koronavirüs salgını, dünyada ve ülkemizde binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmakla beraber birçok insanı psikolojik, ekonomik ve sosyal olarak olumsuz bir şekilde etkilemeyi sürdürmektedir. Artık salgının ilk günlerindeki gibi yabancı ve tanımadığımız insanlardan değil; kendi ailemiz, arkadaşlarımız ve sevdiklerimizden kötü haberler almaktayız. Fakat bir sorun var, neden salgının ilk günlerine göre daha duyarsızız? Dünya genelinde salgın yayılmaya devam ederken ve şiddetini ilk günlere göre daha çok arttırmışken artık eskisi kadar dikkat edilmemesinin ve ciddiye alınmamasının elbette çok farklı nedenleri olabilir. Bunlardan bazıları normalleşme adı altında yanlış anlaşılan sistemli duyarsızlaşma ve karantina süreci boyunca erişilemeyen sosyalleşmeye ve sosyal alanlara artan ilgidir. İnsani kriz dönemlerinde bu tarz sosyal yoksunluklara alışmak ne kadar zorsa bunun devam ettirilmesi de o kadar zor ve çaba gerektiren bir durumdur. Bu sebeple sosyal mesafe yok sayılarak kalabalık ortamlarda gerçekleşen eğlence mekanlarına ilgi artmıştır. Bir diğer sebep ise halen devam eden ‘’bize bir şey olmaz’’ düşüncesi olabilir. Salgın süresi boyunca kişinin ve yakınlarının salgından henüz etkilenmemiş olması kişinin salgına karşı ciddiyetsiz tavırlar sergilemesine neden olabilir. Ne yazık ki çoğu insanın olayları ciddiye alması için başından veya bir yakının başından geçmesi gerekmektedir. Aslında bu durum empatik düşünmenin ve sağduyulu olmanın pandemi döneminde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Pandemi döneminde bireylerin empati yetilerini geliştirmiş olması gerçekten salgının seyrini değiştirebilecek etkiye sahip olabilir. Empatik bir birey olma, bizi sürekli kendi kazancımıza yönelik doyumlar sağlamaktan uzaklaşmayı sağlayacaktır. Bu durum salgın döneminde özverili davranışlar göstermede yardımcı olabilir. Empati becerilerine sahip olan bir bireyin başkalarını anlaması için, öncelikle kendi duygularının farkında olması ve onları anlaması gerekir (Akaydın ve Akduman, 2016). Fakat yaşanan salgının gidişatı ve belirsizliği bireylerin kendi duygularını anlamak ve ifade etmek konusunda büyük sorunlar oluşturmaktadır. Sonuç olarak insanların üzerinde büyük bir stres ve bıkkınlık hüküm sürmektedir. Çevremizdeki insanlardan da bu bıkkınlığı kelimelere bile dökmenin ne kadar zor olduğunu görebilmek mümkündür. Bu durumda bir başkasını anlayabilmek kişileri zorlayabilmekte ve salgın konusunda diğer insanlara karşı davranışlarını etkileyebilmektedir. Aynı zamanda aslında olması gereken etrafımızdaki kişilerin yaşadığı sorunları bilmediğimiz, dış çevreye yeterli dikkati vermediğimiz bir tabloda, kötü olaylar ve problemler sadece bizim başımıza geliyor ya da en kötü duyguları sadece biz hissediyormuşuz gibi bir yanılgıya da kapılabiliriz. Bu tür durumların elimizden geldiğince farkında olmak bu yüzden büyük önem taşır.
Bireylerin anlayışlı ve duyarlı olması en çok da ön saflarda bizim için savaşan sağlık çalışanları için önemlidir. Ailelerinden aylarca uzakta kalarak insanların sağlığı için zor şartlar altında çalışan ve mücadele eden sağlık çalışanları anlaşılmayı eskisinden daha çok beklemekte ve önemsemektedirler. Psikolojik ve fiziksel olarak yorgun durumda olan ve kendilerini şu anki süreçte çaresiz hisseden sağlık çalışanlarımızdan maalesef can sıkıcı haberler almaktayız. Bu zor dönemde bile onlara karşı yapılan her türlü şiddetin de karşısında olmalıyız. Tüm bunların yanında pandemiyle yaşamaya alışmak ve günlük hayatımıza pandeminin getirdiği sorumlulukları uyarlamak ve uygulamak elbette ki zordur. Fakat bu zorlukları görmezden gelerek veya gelişen olaylara karşı duyarsızlaşarak değil, birbirimizi anlayıp kendimizin ve başka insanların hayatını düşünerek hareket ederek yenebiliriz. Ev harici maske takarak, kalabalık ortamlarda gerekmedikçe bulunmamaya çalışarak ve kişisel hijyenimize dikkat ederek salgının iyi yönde gelişim göstermesine yardımcı olabiliriz.
KAYNAKLAR
Akaydın, D. ve Akduman, G. G. (2016). 6 Yaş Grubu Çocukların Duygusal Zeka Düzeyleri İle Empatik Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 43(9), 1353-1360.
GÖRSEL KAYNAKLAR
Melisa Akpınar
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü
Aday Psikolojik Danışman