Medyatik Gerçekliğe Karşı Eleştirel Düşünme

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Medya; insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olmuştur ve yaşamımızı yönlendiren bilgileri bize sunmaktadır. Bu denli öneme sahip bilgilerin doğru bir şekilde anlaşılıp yorumlanabilmesi için medya okuryazarlığı eğitimi gerekli olmaktadır.

Taşkıran (2007); medya okuryazarı kavramının medyada yeniden kurgulanan iletileri ayırt edebilen ve algılayabilen, onunla ilgili yorumlarda bulunabilmek için ayrı bir beceri, altyapı bilgisi ve eğitsel organizasyon gerektiren bir eğitim sürecinin sonucu olarak medya yetkini sıfatını hak eden kişiyi betimleyen bir terim olarak algılanabileceğini savunmuştur.

Birey; TV, radyo, kitap vb. kitle iletişim araçlarından aldığı bilgileri ve kendi düşüncelerini de harmanlayarak yaşam felsefesini oluşturmaktadır. Bireyin davranışlarını ve yaşam akışını etkileyen medyatik gerçeklik değerlendirilmeden kabul edildiğinde, benlik kabulüne yönelik bir engel haline gelebilmektedir. Bu engel, bireyin kendi dünyasını terk etmesine ve bilişsel çarpıtmalarının artışına neden olmaktadır. Medya okuryazarı, kendisine sunulan hiçbir bilgiyi sorgulamadan kabul etmemektedir; bu da bireyin farkındalığını artırarak benlik algısını desteklemektedir.

Medya, bilinçli ya da bilinçdışı tüm düşüncelerimizi etkiler. Bireylerin sahip olduğunu sandığı algı ve inançları temellendirildiğinde; aslında toplumdaki belli bir kesimin inancını yansıttıkları ortaya çıkmaktadır. Bu da “tek tip”leşmeye sebep olmaktadır. “Tek tip” algısının temelleri çocukluk yıllarında oluşmaktadır. Kadın ve erkek rolleri, meslekleri vb. konularda kalıp yargılar oluşmasında ve bunların geliştirilmesinde medya yönlendirici bir güç olmaktadır. Bu noktada eşitsizlik ve adaletsizliğe dayalı algının iyileştirilmesinde eğitimin rolü öne çıkmaktadır. Tüm bu yanlış ve yönlendirici algılamaların değişimini sağlayacak olan eğitim, çocukluktan yaşlılığa kadar kapsamlı bir şekilde verilmeli ve değerlendirilmelidir.

Medya sonucu ulaşılan bilgileri anlamak ve değerlendirmek eleştirel düşünme becerisinin gelişimini de sağlamaktadır. Bu gelişim kamuoyuna yansıtıldığında bireyler cesaretlenmekte ve bu yayılımın olumlu etkileri özgürlükçü düşünce ortamını desteklemektedir; böylelikle bilgiyi yalnızca tüketen bir toplum olmaktan vazgeçilerek bilginin üretilmesi de sağlanmaktadır. Bunu sağlayacak ortamların başında eğitim gelmektedir. Okul ortamında düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilen bireyler bunu diğer ortamlara da taşımaktadır. Geleneksel eğitim modelindeki yalnızca öğretmenin aktif ve bilgi verici olduğu rolü aşılarak öğrencilerin “otorite mekanizması” algılayışı değişime uğramaktadır. Öğrencilerin çok yönlü düşünme potansiyeli ortaya çıkartılarak, onlara sunulan iletilere farklı açılardan bakmaları desteklenmektedir. Böylelikle, her bireyin aynı olaya farklı açılardan bakabileceği anlaşılarak insan algı ve vizyonu genişletilmektedir. Sorgulama yeteneğinin sürekli kullanılmasıyla gelişen empati de kişiler arası ilişkiler konusunda güçlü bir bağ oluşumunu ortaya çıkarmaktadır.

“Medya ile iletişimin ihtiyaç ve bağımlılık boyutlarında farklı anlamlar bulduğu dikkate alınırsa, medyayı doğru okumak, eleştirmek ve yazmak konusunda bireylerin donanımlı olmaları, yani medya okuryazarı olmaları bir zorunluluk olmaktadır” (Kartal, 2009). Ancak bu şekilde eleştirel düşünme ve değerlendirme yeteneği geliştirilerek sağlıklı ve derinlemesine analizler yapılabilmektedir.

Kurgu ve gerçek arasındaki ayrımı yapabilen bireylerin kimliğini ortaya koymasıyla öz farkındalıkları gelişecektir; böylelikle gerçekçi benlik algısı yaşam boyu öğrenme motivasyonunu onlara kazandıracaktır.

Kaynakça

Kartal, O. Y. (2009). Medya Okuryazarlığı. Milli Eğitim Dergisi(181), 329.

Taşkıran, N. Ö. (2007). Medya Okuryazarlığına Giriş. İstanbul: Beta Basım.

Görsel Kaynakça

https://libguides.furman.edu/medialiteracy adresinden alındı.

http://medyaliteracy.blogspot.com/2016/12/medya-okuryazarlg-amaclar-turkiyede-ve.html adresinden alındı.

Özge Çankaya

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi