EYVAH, ÇİFT ÇİZGİ!

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Ergenlik, menopoz gibi bir “gelişimsel dönem stresi” olan gebelik süreci; kadın yaşamını fiziksel, biyolojik, sosyolojik, ekonomik vb. birçok alanda etkilemektedir. Gebelik sürecinin bilinmeyen ve öngörülemeyen olarak algılanması, doğum korkusunun ortaya çıkmasına yol açmaktadır (Bolsoy, Çelik ve Şimşek, 2019).

Gebelik stresi kadın yaşamının doğal akışı içerisinde yerini alır (Baltaş ve Baltaş, 2014; Akt. Külçür, 2016). Stresin fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyal, toplumsal vb. birçok kaynağı bulunmaktadır. Bu kaynaklar, stres altındaki gebenin yaşam davranışlarını sağlıklı biçimde gerçekleştirebilmesini zorlaştırmaktadır (Külçür, 2016). “Tokofobi” de denen hamilelik ve doğum korkusuna sahip olanlar; üzüntü, kaygı, gerginlik, panik, depresyon, kuşkuculuk, içe kapanma gibi durumlar deneyimlemektedir (Melender ve Lauri, 1999; Akt. Sezen ve Ünsalver, 2018). Gebelerde bu tür etkiler yaratabilen stres, doğum sonrası depresyon belirtilerine varan sonuçlara yol açabilmektedir.

Gebelikte yaşanan stresin annede olduğu kadar fetüs ve yenidoğanın sağlığında da olumsuz etkileri mevcuttur (Külçür, 2016). Örneğin bebeğe yeterli kan akışının sağlanamamasından kaynaklı fetal büyüme gecikmesi, erken doğum, doğum öncesi kanama, doğum komplikasyonları, anomaliler, fetüs ölümleri, sert bebek mizacı bunlardan bazılarıdır (Külçür, 2016). Yapılan boylamsal çalışmalar sonucunda doğum öncesi stresin çocukluk çağında davranış problemleri, gelişim alanlarında gecikme, bilişsel işlevlerde sınırlılık gibi etkiler doğurduğu; suça sürüklenme, hipertansiyon, obezite, tip-II diyabet riskini artırdığı ortaya koyulmuştur (Külçür, 2016).

Tüm bu sonuçların önlenebilmesi için doğum stresinin azaltılması gerekmektedir. Bu noktada doğum öncesi psikolojik danışmanın/doğum psikoterapistliğinin gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Aslında gebelik kararı verilmeden önce, anne babalığa karar verilen ilk andan itibaren alınması gereken bu hizmet, sürecin sağlıklı biçimde planlanabilmesinde etkili olmaktadır.

Doğum psikoterapisti olabilmenin ilk koşulu psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik, psikiyatri lisans programlarından mezun olmak; beraberinde aile danışmanlığı, çift terapisi, psikodrama, dışavurumcu sanat terapisi alanlarından en az birinde uzmanlaşmış olmaktır (Karabekir, 2016; Akt. Sezen ve Ünsalver, 2018). Dünyaya gözlerini açacak bireyin, ailenin içerisinde bulunduğu tüm dinamikleri yakından etkilediği/etkileyeceği düşünüldüğünde doğum psikoterapistlerinin bireysel görüşmeler ile çift ve aile görüşmelerinde yeterliklerinin olması beklenmektedir.

Doğum psikoterapistleri hamilelik öncesi ve sırasında; psikolojik hazırlık ve uyum, iyi oluş, doğuma ve ebeveynliğe ilişkin kaygılar, ebeveynliğe hazırlık konularında hizmet sunmaktadır. Anne baba adaylarına çeşitli aktivite ve kaynak önerileri sunabilen psikoterapistler; temel ebeveynlik ve yenidoğan bakımı becerileri, çocuk gelişimi, gelişim psikolojisi gibi alanlarda bilgi aktarımını amaçlamaktadır. Eşler arası iletişim ve ilişkilerin desteklenmesinde etkin olmakta, diğer aile bireyleriyle kurulan ilişkileri ve sosyal destek sistemlerini gebeye faydalı hale getirmeye çalışmaktadır. Nitekim doğum stresi sosyal destekle azaltılabilmektedir ve gebenin sosyal destek sistemi, anne ve bebeğin iyi oluşu kadar doğumun rahat geçmesine de katkı sağlamaktadır (Sezen ve Ünsalver, 2018). Yakınlar ve eş, gebeye destek olarak anne adayının önemsendiğini hissetme ihtiyacını karşılayacaktır (Karaçam ve Akyüz, 2011; Akt. Sezen ve Ünsalver, 2018). Bunun yanında doğum öncesi psikolojik danışmada, doğuma gebeliğe ilişkin doğru kişilere ve bilgi kaynaklarına nasıl ulaşılabileceği hakkında bilgilendirmeler yapılmaktadır. Ayrıca bu dönemde, hormonal değişikliklere bağlı olarak anne adayının duygu durumunda dalgalanmalar sıklaşabilmektedir. Gebenin duygusal ve davranışsal farkındalığının artırılması, başa çıkma mekanizmalarının, davranış ve tutumlarının güçlendirilmesi iyi olacaktır (Lincoln, Wilhelm ve Nestoriuc, 2007; Akt. Bolsoy, Çelik ve Şimşek, 2019). Böylece hamilelik sürecinin bilinçli, farkındalık düzeyi yüksek geçirilmesine destek sağlanır.

Hepsinin yanında psikoterapist, doğuma ilişkin mitlerin, felaketleştirilmiş senaryoların oluşturabileceği olumsuz etkileri azaltarak ve silerek; güvenilir kaynaklara yönlendirme anlamında yardım sunarak gebenin kaygılarını minimuma indirebilmektedir. Burada annenin kontrol altında olduğu kadın doğum uzmanıyla konsültasyon sağlanması, psikolojik ve tıbbi desteğin eşzamanlı ilerlemesi faydalı olacaktır. Anne adayına gevşeme ve nefes egzersizlerinin öğretilmesi hem kaygıların azalmasına hem de doğuma yardımcı olabilecek uygulamalardandır. Ayrıca gebelik boyunca maruz kalınabilecek fiziksel, hormonal, psikolojik güçlüklerin “normal” ve “doğal sürecin parçası” olduğunun fark ettirilmesi yararlı olacaktır.

Anne adaylarıyla yapılacak grup çalışmalarının, psikoeğitimlerin önemi büyüktür. Yaşamlarının bir döneminde yolları kesişmiş kadınları, birbirinin sosyal destek sistemine katmak kıymetli olacaktır. Öyle ki Bolsoy, Çelik ve Şimşek’in (2019) yaptığı araştırmaya göre, doğum korkusu yaşayan kadınlara yönelik antenatal (doğum öncesi) psikoeğitimlerin koruyucu sağlık hizmeti kapsamında olduğu ve maternal (hamilelik ve doğum süreci) sonuçları olumlu etkilediği; postnatal (doğum sonrası) depresif semptomları azalttığı ortaya koyulmuştur.

Akça ve arkadaşlarının (2017) yaptığı çalışmaya göre sağlık personellerinin gebelerle etkili iletişim kurmasının, karar verme sürecinde aktif rol oynamasının stresi azalttığı görülmüştür (Bolsoy, Çelik ve Şimşek, 2019). Sağlık personellerine verilecek iletişim becerileri eğitimleri dolaylı hizmetler kapsamına girecektir. Nitekim doğum psikoterapistinin, ebeveynlerin ve bebeğin desteklenmesi kadar doğumda görevli sağlık çalışanlarının iyi oluşunu destekleme görevi de mevcuttur (Sezen ve Ünsalver, 2018).

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, gebelik stresinin özelde anne çocuk, genelde toplum sağlığı ile yakından ilişkisi olduğunu söylemek mümkündür (Külçür, 2016). Dünyaya yeni bir birey getirme kararı verildiğinden itibaren süreç desteklenmeli, kilometre taşları sabır ve özveriyle takip edilmeli, gerekli destekler uzmanlar tarafından sağlanmalıdır. Doğum korkusuna ilişkin risk faktörleri ve stres kaynakları olabildiğince erken dönemde belirlenmeli ve azaltılması yönünde girişimlerde bulunulmalıdır. Annenin sağlıklı, mutlu bir gebelik geçirmesi hem anne, hem bebek, hem de uzun vadede toplum açısından elzemdir.

KAYNAKÇA

Aslantekin-Özçoban, F., Gelebek, N., Erkal Aksoy, Y. ve Yalnız Dilcen, H. (2020). Doğum Öncesi Bakım Memnuniyet Ölçeği (DÖBMÖ): Geçerlilik güvenirlik çalışması. Journal of Academic Research in Nursing (JAREN), 6(1), 141-147. https://toad.halileksi.net/sites/default/files/pdf/dogum-oncesi-bakim-memnuniyet-olcegi-dobmo-toad.pdf

Bolsoy, N., Çelik, N. ve Şimşek, H. N. (2019). Doğum korkusu yaşayan kadınlarda psiko-eğitim obstetrik ve maternal sonuçları iyileştirir mi? Sistematik inceleme. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi, 12(1), 82-90. https://dergipark.org.tr/tr/pub/deuhfed/issue/53195/705983

Külçür, İ. (2016). Doğum Öncesi Algılanan Stres Ölçeğinin geçerlilik ve güvenirlik çalışması. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Atatürk Üniversitesi. https://www.atauni.edu.tr/yuklemeler/12d54f993007aad00a6219174a6afbfe.pdf

Sezen, C. ve Ünsalver, B. Ö. (2018).  Doğum korkusu ve sosyal destek düzeyi arasındaki ilişki: Bir gözden geçirme ve pilot çalışma. The Journal of Neurobehavioral Sciences, 5(1), 29-36. https://kutuphane.dogus.edu.tr/mvt/pdf.php?pdf=0021929&lng=0

Uçar, T. ve Taşhan, S. T. (2018). Gebelik öncesi doğum korkusu ölçeğinin Türkçe uyarlaması: Kadın ve erkeklerde geçerlik ve güvenirlik çalışması. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 9(3), 289-296. http://journal.acibadem.edu.tr/tr/pub/issue/61321/914605

GÖRSEL KAYNAKÇA

https://www.duslempsikoloji.com/alanlar/doguma-hazirlik/

https://www.okanhastanesi.com.tr/upload/icerik/hamilelikte-depresyon-olur mu_20180928095705.jpg

Gizem Tok

Aday Psikolojik Danışman – Ankara Üniversitesi