İnsanların yaşamlarını sürdürebilmek, ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun bir eğitimden sonra kazandıkları unvan olan meslek, icra edilip karşılığında belirli bir ücretin ödenmesiyle de iş olarak adlandırılır. Sanayileşme ile birlikte tarım toplumundan sanayi toplumuna geçen ülkemiz, gelişmenin artmasıyla birlikte hizmet sektöründe de büyük ilerleme kat etmiştir. Hizmet sektörünün ortaya çıkması ve gelişmesi beraberinde birçok yeni mesleğin doğuşunu getirmiştir. Bu mesleklerden biri olan Psikolojik Danışma ve Rehberlik, 1980’lerde lisans düzeyinde öğrenci kabulüne başlamıştır (1965 yılında öğrenci kabulüne başlayan Eğitimde Psikolojik Hizmetler farklılıklardan ötürü ayrı tutulmuştur) . Başta Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kamu ve özel kurumlar olmak üzere, Adalet Bakanlığında, İç İşleri Bakanlığında, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında, farklı unvanlar adı altında, bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları problemler karşısında onlara profesyonel destek sunmayı, kendilerini tanımalarına, güçlü ve zayıf yönlerini keşfederek ‘‘kendilerini gerçekleştirme’’lerine katkı sağlamayı amaçlayan Psikolojik Danışma ve Rehberlik mesleği, yaklaşık on yıl öncesine kadar istihdama en çok ihtiyaç duyan meslekler arasındayken günümüzde istihdam konusunda ciddi problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle, meslek mensupları tarafından ‘‘alan dışı’’ atamalar olarak adlandırılan Felsefe ve Sosyoloji mesleklerinden mezun olmuş kişilerin farklı yıllarda, Psikolojik Danışma ve Rehberlik mezunlarının istihdam edildikleri bakanlıkların başında gelen Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlara (kamu ve özel okullar, rehberlik ve araştırma merkezleri gibi), süresi oldukça kısıtlı, bilimsel, etik kurallara uygun olmayan kursları tamamlamalarından sonra yerleştirmeleri bugün karşılaşılan istihdam problemlerinin başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Ruh sağlığı gibi hayati öneme sahip bir alanda çalışan kişilerin süresi kısıtlı (1 aydan 1 yıla kadar uzanan bir süre) kurslarda ‘‘hızlandırılmış’’ bir biçimde yetiştirilmeleri oldukça yanlıştır. Alan dışı atamalar, mesleki unvanın (Okullarda rehberlik unvanı yerine Okul Psikolojik Danışmanı unvanının kullanılması gerekliliği gibi) hala belirtilmemiş olması, lisans ve lisans üstü programlarının adlarının yanlış bir şekilde değiştirilmesi (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık yerine Psikolojik Danışma ve Rehberlik adının kullanılması dünyadaki yaygın kullanıma uygun olacaktır) gibi yanlışlar başta olmak üzere, bireylerin zarar görmesine neden olacak her türlü olumsuz uygulamalara tepki göstermek, mesleğin korunmasına, geliştirilmesine ve ilerlemesine katkı sağlamayı ifade eden mesleki hak savunuculuğu günümüzde oldukça önemli hale gelmiştir. Mesleki hak savunuculuğunun belirli standartlarının olmaması ilerleyen yıllarda bu konudan kaynaklı sorunların ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Söz gelimi, kendi alanını savunmak isteyen bir öğrenci, bir başka meslek mensubunu zedeleyecek ifadeler kullanabilir ya da mesleki hak savunuculuğu yaparken ölçüyü kaçırarak ‘meslek şovenizmi’ yapmaya başlayabilir. Mesleğini aşırı sevip kendisini mesleğiyle özdeşleştirerek mesleği dışındaki meslekleri aşağı görerek kendi mesleğini göklere çıkarmaya varıncaya kadar abartılı davranış biçimleriyle ilişkili olan meslek şovenizmi, çevredeki bireylerin ilgili mesleğe sempati duymak yerine antipati duymalarına yol açabilmekte; mesleğe yönelik yapılması planlanan olumlu çalışmaların geciktirilmesine, iptal edilmesine varıncaya kadar olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir.
Peki mesleki hak savunuculuğu ile meslek şovenizmi arasındaki farklar nelerdir?
Mesleki hak savunuculuğu, kendi mesleğinin haklarını savunurken bir başka mesleğin de haklarına saygı duyan, karşılaştıkları güçlükler karşısında ilgili meslek mensuplarını anlayabilen bir bakış açısını sağlarken; meslek şovenizminde bireyin mensubu olduğu meslek dışındaki diğer mesleklerin değeri küçük görülmekte ilgili meslek mensuplarının karşılaştıkları sorunlar anlaşılmamaktadır.
Mesleki hak savunuculuğunda bulunan bir birey, mesleğinin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olup taleplerini mesleğinin gerektirdiği bilgi ve beceriler doğrultusunda dile getirirken; meslek şovenizmi yapan birey ise mesleğinin ‘‘her şeyin en iyisine, en güzeline’’ layık olduğunu düşünerek örneğin yapılması gereken herhangi bir atamada neredeyse tüm kontenjanların kendi alanlarına verilmesi gerektiğini düşünür.
Mesleki hak savunuculuğunda bulunan bir birey, mesleğinin haklarını savunurken, başka meslek mensuplarına ‘‘saldırmaz’’ onların da karşılaştıkları güçlükleri anlamaya çalışır, meslekler arası iş birliğine hazır şekilde hareket etmeye özen gösterir; meslek şovenizminde bulunan bir birey ise, mesleği söz konusu olduğunda herkesi karşısına alabilmekte mesleğinin ‘‘muhteşemliği, toplum için gerekliliği’’ hususlarında ‘‘ofansif’’ tavırlar sergileyebilmektedir.
Mesleki hak savunuculuğunda bulunan bir birey, mesleği ile ilgili konu ve sorunlara duyarlı olup yaptığı çalışmaları toplumu oluşturan diğer bireylerin faydasını düşünecek şekilde gerçekleştirirken; meslek şovenizminde bulunan birey ise, başta kendini, mesleğini düşünür, yaptığı çalışmaların ‘‘diğer bireylerin’’ faydasına olacağı konusunda herhangi bir şüpheye sahip değildir.
Mesleki hak savunuculuğunda bulunan bir birey, kendini, hayatının her alanında mesleğini çağrıştıracak şekilde hareket etme zorunluluğunda hissetmezken; meslek şovenizminde bulunan kişinin mesleği ile ilgili diğer kişilerin bilgi sahibi olmamaları mümkün değildir. Zira meslek şovenizminde bulunan kişi sosyal medya hesaplarındaki profillerinde, paylaşımlarında, evinde, iş yerinde, arkadaşlarıyla neredeyse hayatın her alanında ‘‘mesleğini’’ tanıtmaya aşırı özen gösterir.
Peki meslek şovenizmi karşısında kendimizi nasıl koruyabiliriz?
Farklı meslek gruplarından arkadaşlar edinip onların da karşılaştıkları sorunları dinleyebilir,
Farklı meslekler hakkında araştırmalar yaparak mesleklerin profili, istihdam olanakları hakkında bilgi edinebilir,
Farklı meslekleri içeren bilimsel toplantılara, seminerlere, sempozyumlara katılabilir,
Belirli aralıklarla ‘‘mesleki hak savunuculuğu’’ adı altında yaptığınız çalışmaları sorgulayarak ölçüyü kaçırıp kaçırmadığınızı test edebilir, böylelikle aşırıya kaçmadan, hem kendi mesleğinizin değerini ortaya koyabilir hem de çevrenizdeki insanlar başta olmak üzere diğer bireylerin mesleğinize sempatiyle bakmasına katkı sağlayabilirsiniz. Mesleki hak savunuculuğu yolunda farklı kişiler tarafından da desteklenebilirsiniz.
Mesleki hak savunuculuğunda ölçüyü kaçırmak olarak adlandırılabilecek meslek şovenizmi karşısında dikkatli olmaya çalışan, sadece mensubu olduğumuz meslek grubunun değil; her mesleğin, meslek grubunun kıymetli olduğunu bilerek hareket etmemiz dileğiyle.
Unutmayınız ki ekmek pişiren fırıncılar kadar, yaşadığımız çevrenin tertemiz olmasını sağlayan temizlik görevlileri; çocukların, gençlerin iyi bir geleceğe sahip olmalarına katkı sunmak için onları eğiten, onlara uzmanlık alanlarıyla ilgili bilgiler öğreten, öğretmenler de kıymetlidir.
Mücahit AKKAYA
Uzman Psikolojik Danışman